8. Hukuk Dairesi 2016/10919 E. , 2019/11822 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan 122 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarında yığma ev ve bahçe olarak gözüktüğünü, söz konusu taşınmazın kendisine ve diğer mirasçılara muris eşinin babasından intikal ettiğini, dava konusu taşınmaz üzerindeki evi kendisinin ve yakın muris eşinin birlikte yaptığını ancak söz konusu bölgede yaklaşık 9 yıl önce yapılan tapulama çalışmalarında, davalının bir hakkı olmamasına rağmen taşınmazı üzerine yazdırdığını, bu evi kendisi ve eşinin yaptırdığına eşinin kardeşlerinin de şahit olduğunu 122 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde zemin hakkında iptal ve tescil isteminde bulunmuşsa da 11.12.2015 tarihli duruşmada dava konusu 122 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde mülkiyete ilişkin bir iddiasının olmadığını, yalnızca taşınmaz üzerinde bulunan evin kendisine ait olduğunun tespit edilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın niteliği gereği muhtesatın aidiyeti davası olduğu, muhtesatın tespiti davasının bir tespit davası olarak HMK’nin 106. maddesindeki güncel hukuki yarar bulunması durumunda görüleceği, sadece ortaklığın satış yoluyla giderilmesine ilişkin bir davada ya da kamulaştırma gibi durumlarda taşınmazın üzerinde mirasçılardan veya paydaşlardan biri tarafından meydana getirilmiş yapı, ağaç gibi muhtesat bulunduğu takdirde satış bedelinden muhtesata düşecek bölümün aidiyeti konusunda mirasçılar veya paydaşlar arasında uyuşmazlık çıktığında hukuki yarar oluşacağı, bu sebeplerle eldeki davada hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re"sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115). Öğretide ve Yargıtay"ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Bununla birlikte 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 19/11. maddesi, muhdesatın tespiti davasının yukarıda açıklanan hukuki yarar şartı olmaksızın görülebilmesine izin veren özel yasal düzenleme getirmiştir. Anılan Kanun maddesinde, taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceği belirtilmiştir.
Kadastro Kanunu, kadastro bölge ve çalışma alanlarında üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanan özel nitelikli bir Kanun"dur. 33. maddesinde, Kadastro Kanunu"nun uygulandığı alanların dışında da uygulanabilecek genel nitelikli maddelere yer verilmiştir. 19. madde, genel nitelikli maddeler arasında sayılmamıştır. Buna göre ancak, aynı Kanun"un 12/3. maddesi gereğince, on yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalara 19. madde uygulanır ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatm mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyeti ile tapunun beyanlar hanesine tesciline karar verilebilir. On yıllık süre kamu düzenine ilişkin olup, hak düşürücü niteliktedir ve olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin geçmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm defi ve itirazlardan önce göz önünde bulundurulur. Yargılama bitinceye kadar hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından da kendiliğinden dikkate alınır
Somut olaya gelince; davacı, davaya konu evi tapulama tarihinden önce yaptığını açıklayarak evin eşi ve kendisi tarafından yaptırıldığının tespitini istemiş, mahkemece yazılı gerekçeyle isteğin reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, az yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, öncelikle 122 ada ve 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağı ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü"nden getirtilmeli, eldeki davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı, davaya konu evin kadastro tespit tarihinden önce yapılıp yapılmadığı hususu duruksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, sonucuna göre yukarıda açıklanan ilke esaslar çerçevesinde, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan taraf delillerine göre, açıklanan bilgiler ışığında, davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu hususlar gözardı edilerek, yazılı ve yerinde olmayan gerekçeler ile ret kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle, usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmününün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 26,12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.