13. Hukuk Dairesi 2013/18213 E. , 2013/29516 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ...’nin kardeşi, diğer davalının da kardeşinin eşi olduğunu, babalarından miras kalan taşınmazın mirasçılara intikali ve gerektiğinde satışı için davalı kardeşlerine 20.10.1999 tarihinde vekaletname verdiklerini, ancak davalının vekaletnameyi kötüye kullanarak taşınmazı 22.3.2001 tarihinde diğer davalı eşine tapudan satış gösterdiğini, bu satışın iptali için dava açıp kazandığını, kararın 7.6.2011 tarihinde kesinleştiğini, ancak bu süreçte davalı ...’nin kira sözleşmesi varmış gibi kira ve tahliye talepli icra takibi yaptığını, evinde haciz kararı aldırdığını, eşyalarının yediemine tevdi edildiği ve evden tahliye edilerek ailece mağdur olduklarını, hukuki bilgisizliği ve maddi imkansızlığı nedeniyle icra sürecine itiraz edemediğini, tüm bu haksız süreci, davalı kardeşinin aldığı vekaleti kötüye kullanarak diğer davalı eşine satış gibi göstermesi nedeniyle yaşadığını bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı olarak 1000 TL maddi tazminat ve 10.000 TL manevi tazminat ın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, yasal bir satış kararının sonucu olarak icra sürecinin yürütüldüğünü savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı kardeşine verdiği vekaletname ile babalarından kalan taşınmazın intikali ve satışı için vekaletname verdiğini ancak davalının bu vekaletname ile yetkilerini kötüye kullanarak taşınmazı diğer davalı eşine satmış gibi göstererek tapuyu devrettiğini, diğer davalı tarafından yapılan icra takibi nedeniyle taşınmazda önce haciz yapılarak eşyalarının haczedildiği sonra tahliye edildiği ve kira bedeli talep edildiğini, bu icra sürecine itiraz edemediğini, ancak davalıya yapılan satışın iptaline karar verildiğini bildirerek tüm bu haksız eylemler
nedeniyle maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi için eldeki davayı açmıştır. Davalılar, vekaleten yapılan satışla malik olan davalı ...’nin yasal haklarını kullandığını savunmuşlardır. Davacının delil olarak gösterdiği, ... 1. Asliye hukuk Mahkemesinin 2007/391-2009/336 esas ve karar sayılı dava dosyasında; Davanın....’ye karşı davacı da dahil tüm mirasçılarca açıldığı, davalı ...’ye verilen 20.10.1999 tarihli vekaletname ile diğer davalıya yapılan satışın iptali için 17.10.2007 tarihinde açıldığı, 9.7.2009 tarihli kararla, davalı ...’nin vekaleti kötüye kullanarak diğer davalı eşine satış bedeli almadan satış gösterdiği, diğer davalı ...’nin de ...nin eşi olması nedeniyle bunu bilecek durumda olduğu ve iyiniyetli kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulü ile Sevgi’ye yapılan satışın iptaline karar verildiği ve 1.2.2010 tarihli 1. Hukuk Dairesinin onama ilamında davalının vekalet görevini kötüye kullandığı özellikle vurgulandığı, kararın 7.6.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kesinleşen bu dava dosyası içeriğine göre davalının vekalet görevini kötüye kullandığı, diğer davalının da bunu bilecek durumda olup iyiniyetli olmadığı tesbit edilmiştir. Buna göre,..., vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı diğer davalı eşine satış gibi göstermiş, diğer davalı da tüm bu süreci bilerek taşınmazda oturan davacıya bir kira sözleşmesi olmadığı halde, kira ve tahliye talepli takip açarak eşyalarının haczi ile taşınmazdan tahliyesini sağlanmıştır. Davalıların bu eylemleri ile davacının uğradığı zarar arasında illiyet bağı olduğu kuşkusuzdur. Tüm bu süreç için davalının yasal haklarını kullandığı söylenemez. Davacının, icra süreci için gerekli itirazları yapmakta ve davaları açmakta gecikmesi de davalıların haksız eylemlerini ortadan kaldırmamaktadır. Mahkemece, taraf delilleri ve özellikle kesinleşen tapu iptal ve tescil davası, davacının eşyalarının haczi için açtığı menfi tesbit davası gözetilerek davalıların haksız eylemleri nedeniyle davacının uğradığı zararın tesbiti ile sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 21.15 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.