3. Hukuk Dairesi 2020/3831 E. , 2020/7861 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıdan belgeye dayalı alacağı bulunduğunu, alacağının ödenmemesi üzerine,tahsili için başlattığı icra takibine vaki haksız itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, 25.06.2007 tarihli temlikname ile davacı ..., tüm hak ve alacaklarını ...’e temlik etmiştir.
Davalı, öncelikle yetki itirazında bulunarak,takip konusu belgede alacaklı ismi bulunmadığı ve ilgili ülkede alacak hakkının karara bağlanması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk kararın temyiz edilmesi üzerine 13. Hukuk Dairesinin 22.10.2014 tarihli bozma ilamı ile karar bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, zilyedi bulunduğu lehtarı yazılı olmayan 31.1.2006 tarihli belgeye dayanarak başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemece davanın kabulune dair verilen kararın temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesinin 22.10.2014 tarihli bozma ilamı ile “...Davacı tarafından dosyaya ibraz edilen 31.1.2006 tarihli belgede lehtarın belli olmadığı,ancak davacının zilyetliğinde bulunduğu anlaşılmakta ise de, davacı zilyedi bulunduğu sö z konusu belge miktarı kadar alacaklı olduğunu ayrıca yasal delillerle ispat etmek zorundadır.Anılan belgenin davalı eli mahsulü olduğu anlaşıldığından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup taraf tanıkları dahil her türlü delil toplanarak sonucuna göre karar verilmeli iken, eksik değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece anılan bozma ilamına uyularak “...bozma ilamı doğrultusunda davacı tanıklarının
duruşmada dinlendiği, davacı tanığı ..."in, tarafların birlikte ay çekirdeği ticareti yaptıklarını, bundan dolayı davacının davalıya 56.500 euro verdiğini, icra dosyasında bulunan senedin davalı tarafından imzalandığını gördüğünü belirttiği, davacı tanığı ..."ın aynı şekilde icra dosyasında bulunan senedin davalı ... tarafından imzalandığını gördüğünü belirttiği, davalı tarafça bozma sonrasında delil sunulmadığı, bu durumda mevcut delil durumu ve bilirkişi raporuna göre söz konusu belgenin davalıyı bağlayacağı, borcu olmadığına ilişkin davalı tarafın itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmakla, sübut bulan davanın kabulüne” şeklinde karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 240. maddelerinde düzenlendiği üzere, istisnalar dışında, ikinci tanık listesi verilmesi mümkün değildir. Temyize konu davada, davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayandığı, 05.12.2007 tarihli delil dilekçesinde ise tanık olarak ... ve ... ’yı bildirdiği görülmektedir. Tanık olarak bildirilen ...’in daha sonra temlik işlemi ile davacı sıfatına haiz olduğu açık ise de diğer tanık ... ’ ya ilişkin olarak davacının temyize cevap dilekçesindeki husumet iddiasını kanıtlar herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı anlaşılmaktadır. O halde, ikinci tanık listesinde yer alan isimlerin tanık olarak dinlenemeyeceği hususundaki yasal düzenleme nazara alınmaksızın bozma ilamından sonra, 11.01.2016 tarihli dilekçe ile tanık olarak bildirilen ... ve ... ’ın tanık olarak dinlenmesi ve beyanlarının hükme esas alınması hatalıdır. 13. Hukuk Dairesinin 22.10.2014 tarihli bozma ilamında “… taraf tanıkları dahil her türlü delil toplanarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken” şeklindeki bozma gerekçesi göz önünde bulundurularak davacının 05.12.2007 tarihli delil dilekçesinde yemin deliline dayandığı anlaşıldığından mahkemece, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, 54,40 TL harcın mahallinde davacıdan alınmasına, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.