
Esas No: 2016/2186
Karar No: 2017/33
Karar Tarihi: 18.01.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2186 Esas 2017/33 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.03.2015 gün 2014/2226 E., 2015/501 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 07.09.2015 gün 2015/10437 E. 2015/13924 K. sayılı kararı ile;
“…Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Konuya ilişkin yukarıda belirtilen sözleşmenin 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 13.2.2002 tarih ve 2002/10-21 Esas 2002/70 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmüne yer verilmiş ise de; bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tek başına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “...ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” Denmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.(Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt 28, Sayı 5, Mayıs 2002, s. 685-686.)
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
Unutulmamalıdır ki Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak, yerinde olacaktır.
Dosyanın tetkikinde, yurt dışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri talep tarihindeki günlük prim bedeli üzerinden borçlanabileceğinin tespitine yönelik verilen hüküm yerinde ise de, borçlanma bedeli ödenmeksizin sigorta başlangıcına karar verilmesi hatalıdır. Mahkemece; davacıya borçlanma bedelini ödemesi için mehil verilmeli; sözleşme gereği rant sigortasına tabi ve borçlanma bedeli ödenmiş çalışma tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcına esas alınabileceği gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; sigorta başlangıcı yönünden eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas sürelerini, başvuru tarihinde günlük asgari bedel üzerinde borçlanma hakkı bulunduğu ve Almanya sigorta başlangıç tarihinin, Türkiye sigorta başlangıç tarihi olarak tespiti ile aksine olan kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türk vatandaşlığından çıkmadan önceki yurt dışında geçen hizmetlerini davalı kuruma borçlanmak için başvuruda bulunduğunu, ancak 16/07/2014 tarihli talep dilekçesinin kurumun 20/08/2014 tarihli yazısı ile talep tarihinde Türk vatandaşı olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, Türk Vatandaşlığı Kanununda açıkça çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin kazanılmış haklarının korunacağının belirtildiğini, ayrıca sigorta başlangıcı yönünden Almanya ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29. maddesinin uygulanması gerektiğini, bu nedenlerle Türk vatandaşı iken yurtdışında çalıştığı süreleri ile boşta geçen sürelerine dair yurtdışı borçlanma talebinin kabul edilmesi ve başvuru tarihindeki günlük ödemenin esas alınmasının doğru olacağını ileri sürerek Almanya sigorta başlangıç tarihinin Türkiye sigorta başlangıç tarihi olarak tespiti ile kurumum ret işleminin iptaline, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... (SGK) vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 6552 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Kuruma başvurması halinde başvurusunun değerlendirmeye alınacağını, bu gerekçeyle davacının dava açmasında hukuki yararı bulunmadığı belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, Türk Vatandaşlık Kanunu ve 3201 sayılı Kanunun amacı gözetilerek vatandaşlıktan kendi isteği ile çıkan kişilerin sosyal haklar bakımından vatandaş gibi kabul edildiği, vatandaşlıktan çıkmadan önce yurt dışında çalışma sürelerini borçlanılmasının kazanılmış hak olarak değerlendirileceği, bu haliyle davacının borçlanma hakkının bulunduğunun kabulünün gerektiği, Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4 maddesi uyarınca 18 yaşını dolduran bir Türk vatandaşının Alman Rant Sigortası kapsamında çalışmaya başladığı tarihin Türkiye"deki sosyal güvenlik haklarından yararlanacağı tarihin başlangıcı olarak kabul edileceği, Anayasa"nın 90. maddesi ile imzalanmış uluslararası sözleşme hükümlerinin iç hukuk hükümleri olarak kabul edildiği de gözetildiğinde Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümlerine öncelik tanımak gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı SGK vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmuş ve mahkemece, uluslararası sözleşme ile iç hukukta sigorta başlangıcının tespitinde, prim ödeme zorunluluğuna bağlayan bir hükmün yer almadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yurt dışında geçen çalışmaların Türkiye"de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmesi için, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmanın gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Konuyla ilgisi bakımından öncelikle sigortalılık süresinin başlangıcı kavramına açıklık getirilmesinde yarar vardır.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanun’un 38. madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20. maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
Mülga 506 sayılı Kanun’un 108. maddesinde ise, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olarak belirtilmektedir.
Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının sigortalılık başlangıcı yönünden, bulundukları ülke ile yapılan ikili uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde açık hüküm bulunmayan veya hiç sözleşme yapılmayan ülkelerde bulunanların durumu 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesinde, borçlanma konusu hizmetlerinden sonra Türkiye"de tescili bulunan sigortalılar yönünden sigortalılık başlangıcı, tescil tarihinden itibaren borçlanılan süre kadar geriye gidilerek bulunacak tarih olacağı, hiç tescili olmayanlar için de borcun tamamen ödendiği tarihten borçlanma süresi kadar geriye gidilerek tespit edilecek tarih olacağı kabul edilmekte iken; 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanun’un 79. maddesi ile 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesine eklenen son fıkra ile sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz düzenlemesi ile yurt dışında geçen çalışmaların Türkiye’de sigortalılık başlangıcı sayılamayacağı kabul edilmiştir. Daha sonra 11.09.2014 tarihli 6552 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin son fıkrasına “ancak, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir” cümlesi eklenerek, yurt dışında geçen ve uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan akit ülke ile yapılan sözleşmede özel hüküm bulunması halinde, yurt dışında geçen çalışmanın Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi kabul edilebilmesi için sigortalılık süresinin borçlanılması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Kaldı ki, 10.04.1965 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları (aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme, 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Kanun ile onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen 29. maddenin 4. bent hükmüne göre, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilmiştir. Bu nedenle Ek Sözleşmenin 29. maddesinin 4. bendi hükmü uyarınca yurtdışında ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Şu duruma göre, karşımıza, aynı konu hakkında bir tarafta iç hukuk alanında kabul edilen bir yasa kuralı diğer tarafta uluslararası sözleşmede yer alan farklı bir düzenleme çıkmaktadır. Bu sorunun kurallar kademelenmesindeki (Normlar Hiyerarşisindeki) sıralamaya göre çözümlenmesinde kuşku bulunmamaktadır.
2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinde 5170 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda, uluslararası temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümlerinin iç hukuk hükümleri ile çatışması halinde sözleşmeye öncelik verilmesi esası kabul edilmiştir. Bu kapsamda, “sosyal güvenlik hakkı”nın temel hak ve özgürlükler kapsamında bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla belirgin bulunmaktadır.
Anayasa’nın 90/son maddesinde öngörüldüğü üzere; yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Öyle ki, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine dahi başvurulamaz. Anayasa; böylece uluslararası sözleşmenin bir kuralını iç hukuk açısından "Yasa" gücünde görmüş "normlar hiyerarşisi" yönünden daha alt sırada kabul etmemiştir. Bu durumda denilebilir ki, uluslararası sözleşmenin bir kuralına, uygulanma açısından yasal güç tanımak Anayasal bir zorunluluktur. ( HGK"nun 09.12.2015 gün ve 2015/10 – 1824 E., 2015/2903 K. sayılı kararı).
Öte yandan 6552 sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun 11 Eylül 2014 tarihli ve mükerrer 29116 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
6552 sayılı Kanunun 63. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesine eklenen fıkra ile “31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmü getirilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7. maddesine eklenen fıkra ile 5510 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik mevzuatı uygulanmasından kaynaklanan davalarda, dava açılmadan önce Kuruma müracaat şartı getirilmiş ve yargı yoluna başvurulmadan önce idari aşamada uyuşmazlıkların çözümlenmesi amaçlanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının 16.07.2014 tarihli yurtdışı borçlanma talebi Kurumca 20.08.2014 tarihinde reddedilmiş, Kurumun ret kararı üzerine davacı tarafından 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 11.09.2014 tarihinde eldeki dava açılmıştır. Her ne kadar dava 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 11.09.2014 tarihinde açılmış ise de, davacı tarafından 6552 sayılı Kanunun 63. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesine eklenen fıkra uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmiş ve Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi şartı Kurumun 20.08.2014 tarihli ret kararı ile gerçekleşmiştir. Aksi bir düşünce kanunun amacına aykırı düşecektir.
Diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4. fıkrasında yer alan “bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş olması halinde, Alman rant sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” düzenlemesi nedeniyle davacının Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin Türkiye’deki sigortalılığın başlangıcı olarak kabul edilebilmesi için borçlanma işleminin yapılmasına gerek olmadığının kabulü gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davanın 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 11.09.2014 tarihinde açılmış olması nedeniyle 6552 sayılı Kanunun 63. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesine eklenen fıkra uyarınca dava açılmadan önce Kuruma başvuru şartının aranması gerektiği, davacı tarafından başvuru şartı yerine getirilmediğinden Yerel Mahkeme direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
O halde, Yerel Mahkemenin davacının Alman Rant Sigortasına giriş tarihinin Türkiye"deki sigortalılığının başlangıcı olarak kabul edilebilmesi için borçlanma işleminin yapılmasına gerek olmadığına yönelik direnme kararı yerindedir.
Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.01.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.