17. Hukuk Dairesi 2014/2324 E. , 2014/2647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Söke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2013
NUMARASI : 2013/322-2013/495
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline trafik sigortalı davalıya ait aracın, davalı yönetiminde iken karıştığı kazada 3.kişiye ait araca çarparak hasarladığını, davalının olayda %100 kusurlu ve alkollü olduğunu, zarar gören hak sahibine 5.500,00 TL. hasar bedelinin ödendiğini belirterek 5.500,00 TL"nin ödeme tarihinden işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile 5.500,00 TL"nin 23.07.2012 temerrüt tarihinden işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temiyz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, ZMSS sözleşmesine dayanılarak, sigortalı aleyhinde açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Kasko sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. Maddesinde, taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda, davalı araç sürücüsü 16.02.2012 tarihinde saat 07.45"te 0.36 promil alkollü olarak araç kullanırken, kaza tespit tutanağına göre aynı istikamette önünde seyreden dava dışı 09 S 5323 plakalı araca arkadan çarparak hasarlanmasına sebebiyet vermiştir. Kaza tutanağında davalının arkadan çarpma kuralını ihlal etmekten kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının, sürücülerin olaydaki kusur durumlarının ve zarar gören 3.kişiye ait araçtaki gerçek zarar miktarının saptanması gerekir. Mahkemece kusur durumu, gerçek zarar miktarı ve olayın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği hususlarında hiç inceleme yaptırılmamıştır. 6100 Sayılı HMK"nın 266. maddesi hükmü gereğince "mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün olmasına karar verir."
Bu durumda mahkemece, aralarında nöroloji ve kusur, hasar konularında uzman İTÜ v.b. kurumlardan seçilecek bilirkişi kurulundan; olayın oluş şekli, yol, gün, hava durumu, 3. aracın sürücüsünün konumu, kaza tesbit tutanağı, ekspertiz raporu ve dosyadaki tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sürücülerin olaydaki kusur durumları hasarlanan 3.kişiye ait araçta oluşan gerçek zarar miktarı ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin, başka unsurların da kazanın oluşumunda etkili olup olmadığının tesbiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 27.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.