17. Hukuk Dairesi 2014/1611 E. , 2014/2564 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Rize 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/07/2013
NUMARASI : 2003/334-2013/447
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı F.. H.. tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı tarafa ait araç sürücüsünün müvekkiline ait araca çarpması neticesinde araçta hasar oluştuğunu ileri sürerek 4.188,35 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı İ.. K.. vekili, davanın zamanaşmına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre; davalı İ.. K.. yönünden davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, 4.188,35 TL"nin davalı F.. H.."ndan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı F.. H.. tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK"nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 27.02.1999 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince dava 17.11.2003 tarihinden açılmıştır. Davaya konu trafik kazası sonucunda bir kişi yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK"nun 102/4 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle dava tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmamıştır. Mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
2-Davalı F.. H.."nun temyiz itirazlarına gelince;
1982 Anayasası’nın 36. ve HUMK.’nun 73. maddesi uyarınca, taraflar dinlenmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez.
Somut olayda dava dilekçesi, davalının trafik tescil adresi olan İslampaşa Merkez/Rize adresine tebliğe gönderilmiş, tanınmadığından bilâ tebliğ iade edilmiştir. Sonraki safhadaki zabıta araştırması yazı cevabına göre "söz konusu adreste davalının tanınmadığı" bildirilmiş, bunun üzerine de mahkemece başka adres araştırılması yapılmamış, dava dilekçesi ilanen tebliğ edilmiştir.
Tebligat Kanunu"nun 10. maddesine göre tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresine yapılır. Adreste bulunmama halinde, tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır, bulamazsa durumu köy muhtarlığına doğruluğunu onaylatarak tespit etmeli (Tebligat Tüzüğü 28. md.) ve bu durumu da tebliği çıkaran kuruluşa bildirmelidir. Gösterilen adreste tebligat yapılmayan durumda, tebligat çıkaran merci tarafından memurların ve diğer meslek ve sanat erbabının adresleri, mensup oldukları teşkilattan, avukatlarınki Barodan veya Adliye Vekaleti"nden, askeri şahısların adresleri Askerlik Şubesi, Mülki Müdafa Vekaleti gibi salahiyetli mercilerden sorulur. (Tebligat Tüzüğü 13. md.) Belirtilen özel ve resmi kuruluşların içinde adres tespitinin yapılabileceği Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlar da yer almaktadır. Adres araştırmasının sadece zabıtaya yapılan bir inceleme ile sınırlı tutulması Tebligat Tüzüğü"nün 13. maddesine aykırıdır.
Tebligat Tüzüğü"nün 13. maddesine uygun bir inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıyla yetinilip, adresin meçhul olduğu kabul edilerek tebligatın ilanen yapılması davada davalının savunması hakkını kısıtlar. O nedenle adres araştırmasının titizlikle yapılması zorunludur. HUMK"un 73. maddesi gereğince taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağrılmadıkça mahkemece karar verilemez.
Dosya kapsamında bulunan nüfus kayıt örneğine göre davalının yerleşim yerinin “Y..M.. No:...../.....Ç.. olduğu anlaşılmaktadır. Davacının adres araştırmasının Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümlerine uygun olarak yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı tarafa usulüne uygun biçimde duruşma gününün tebliği ile savunmasına ilişkin delillerin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, savunma hakkını kısıtlar şekilde eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle,davacı vekilinin (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı F.. H.."nun temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; 3 nolu bentte açıklanan nednelerle davalı F.. H.."nun diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı F.. H.."na geri verilmesine 25.2.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.