
Esas No: 2015/15575
Karar No: 2015/21076
Karar Tarihi: 01.12.2015
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/15575 Esas 2015/21076 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespitine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olay incelendiğinde; davacı murisinin davalı iş yerinde 01.03.1986 ile 31.12.1986 tarihleri arasında çalıştığı sürelerin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, muris ..."nin 21.02.2000 tarihinde vefat ettiği, davacı ... ..."nin ise davayı 09.12.2013 tarihinde açtığı, 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinin b bendinde (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388. maddesinde) tanımlanan unsurları taşıması ve “tarafların ve davaya katılanların kimlikleri" ni kapsaması gerektiği yönündeki hükmü dikkate alınmayarak, davalı sıfatının ... ... .... ... Sanayi Ticaret AŞ. olmasına rağmen, hükmün infazında tereddüt uyandıracak şekilde gerekçeli karar başlığında, taraf sıfatı bulunmayan ve husumet ehliyeti olmayan ... olarak davalının gösterilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-)506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak
belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.
Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi, yada, çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davacı murisinin, 01.03.1986-31.12.1986 tarihleri arasında davalı 39195 sicil sayılı işyerinden bildirilen 227 gün hizmet süresinin bulunduğu anlaşılmakta olup, davacının davalı işyerinden 300 gün bildirilmesi gerekirken eksik bildirilen sürenin tespitinin istenildiği, davalı işyeri tarafından düzenlenmiş ve hak düşürücü süre içinde Kuruma intikal etmiş işe giriş bildirgeleri ve devamında bildirilmiş hizmetler dikkate alındığında, hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 01.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.