Hukuk Genel Kurulu 2015/251 E. , 2017/14 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “ödeme emrinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.04.2013 gün ve 2012/628 E., 2013/131 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 10.03.2014 gün ve 2013/10609 E., 2014/5301 K. sayılı kararı ile;
"…Dava, 2009/358 sayılı takip kapsamında yapılan 16.11.2009 tarihli 03200220855 sayılı ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, ödeme emrine konu prim borcunun zamanaşımına uğradığı kabul edilerek ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, bir hukuki işlemin, ilgilileri hakkında hüküm ifade edebilmesi için tebliği şart olup, Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca yapılacak tebligatların usulü de 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile düzenlenmiş bulunmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 132. maddesinde de; "" Bu kanun gereğince yapılacak bildirimler hakkında 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır."" hükmü öngörülmektedir.
5510 sayılı Kanunun 88/16’ncı maddesinde; Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı, 88/19’uncu maddesinde ise; Kurum alacaklarının (prim ve diğer alacaklar) tahsilinde, 6183 sayılı Kanun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkili olduğu açıkça düzenlenmiştir. Kamu alacağının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 55’inci maddesi uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Kanun’un 58’inci maddesi uyarınca 7 gün içinde dava açmak zorunda olup, bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 21–201–297; 24.03.2004 gün ve 10–164–170; 02.11.2011 gün ve 21–571–680 sayılı kararları)
Dava konusu ödeme emri 10.12.2009 tarihinde davacı şirketin beraber ve sürekli çalışan sekreteri Sema Uçar imzasına tebliğ edilmiş olup, bu tebligatın Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. Maddelerine uygun olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre davanın 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı irdelenmelidir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgulara göre yapılacak inceleme ve araştırma sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır…"
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi).
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda yerel mahkeme temyize konu kararında, ilk kararının gerekçesinde yer vermediği “…ödeme emrinin davalı şirket adına “beraber ve sürekli çalışan sekreteri Sema Uçar” imzasına tebliğ edildiği anlaşılmakta olup, işyeri temsilcisinin işyerinde bulunup bulunmadığı, tebligatı alacak durumda olup olmadığı tebliğ belgesine şerh verilmediği gibi, işçinin vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş olup olmadığı, bu şahısların bulunmamaları nedeniyle tebligatın anılan kişiye yapıldığı hususlarında da tebliğ mazbatasında herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu itibarla; tebligat usulsüz olup, davacı tarafın da dava açma tarihinden önce takibe vakıf olduğu konusunda dosyada bir bilgi bulunmamakla davanın süresinde açıldığı kabul edilmiştir...” şeklindeki gerekçeyle direnme olarak adlandırdığı kararı vermiştir.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmeyen ve bozma kararında vurgulanan hususun değerlendirildiği yeni bir hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 18.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.