Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/5052
Karar No: 2020/623
Karar Tarihi: 05.02.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/5052 Esas 2020/623 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/5052 E.  ,  2020/623 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT -ALACAK

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat, alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili ve davalı-karşı davacı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.11.2018 Salı günü saat 09.30 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Asıl dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat, karşı dava alacak istemine ilişkindir.
    Davacı-karşı davalı, yurt dışında yaşadığını, 231 ada 4 parsel sayılı taşınmazına ev yaptırmak, ruhsat ve diğer inşai işlerin takibi için Menderes 2.Noterliğinin 20.05.2008 tarihli 3372 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ..."i vekil kıldığını, davalı ..."in aldığı vekalete istinaden ev yapımına başladığını, davalının yeterli özeni göstermeden dava konusu taşınmazı kaçak durumuna düşürdüğünü ve imar kirliliğine neden olmak suçundan ceza almasına sebep olduğunu, bu şekilde vekalet görevinin kötüye kullandığını ayrıca aynı vekalete istinaden taşınmazı 14.10.2008 tarihinde diğer davalı ..."e satış göstermek suretiyle devrettiğini, ortada gerçek bir satış olmadığı gibi kendisine herhangi bir bedel de ödenmediğini, davalıların el ve iş birliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek 231 ada 4 parsel nolu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiş; karşı dava yönünden zamanaşımı definde bulunarak davanın esastan da reddini savunmuştur.
    Davalı-karşı davacı ..., vekaletnamenin ev yaptırma, ruhsat, inşai işlerin takibi ve satış için verildiğini, taşınmaz üzerindeki evin vekalete istinaden kendisi tarafından yaptırıldığını, evin yapımı bittikten sonra davacı hakkında Menderes Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/8 Esas sayılı dava dosyası ile dava açıldığını, davacının evin yapımı aşamasında sürekli aranarak bilgilendirildiğini, herhangi bir ihmalinin olmadığını 14.10.2008 tarihinde yapılan satışın da davacının bilgisi dahilinde olduğunu, alıcı olan davalı ..."nin davacının kardeşi olduğunu, satıştan sonra davacı ile davalı ..."nin bir araya geldiklerini ve dava konusu taşınmazda kaldıklarını, davacının davayı davalı ... ile arasının açılması sebebiyle açtığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını ileri sürerek asıl davanın reddini, evin yapımı ile ilgili olarak davacıdan 20.000,00 TL alacağının olduğunu belirterek davacı – karşı davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise TBK m. 147/1-b.5 uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm asıl dava yönünden temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın Essen Başkonsolosluğu’nun 09.10.2008 tarih ve 7864 belge nolu vekâletnamesi ile çekişme konusu 231 ada 4 parsel sayılı taşınmazı dilediği kişiye satmak üzere davalı ...’i vekil tayin ettiği, davalı ...’nın anılan vekâletnameye istinaden taşınmazı 14.10.2008 tarih ve 8034 yevmiye nolu senetle davacının kardeşi olan diğer davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsuründan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakt ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
    Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK7de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumlulu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilimiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu kuşkusuzdur.
    Somut olayda, dinlenen tanıklar, temlikin vekâlet görevinin kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştiği yönünde beyanda bulunmamışlardır. Kaldı ki, davacı ..., davalı ...’yı Menderes 2.Noterliğinin 20.05.2008 tarihli 3372 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile satış yetkisini de içerir şekilde genel yetkili vekil tayin etmiş iken, Essen Başkonsolosluğu’nun 09.10.2008 tarih ve 7864 belge nolu vekâletnamesi ile çekişme konusu taşınmazın satışı için özel olarak da yetkili kılmıştır. Öte yandan, Menderes Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/1401 Esas no ve 26.12.2008 tarihli iddianamesi ile davacı aleyhine çekişme konusu taşınmaz yönünden imar kirliliğine neden olma suçundan ceza davası açıldığı, Menderes Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/8 Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama sırasında Tapu Müdürlüğü’nün 18.03.2009 tarihli yazısı ile taşınmaz malikinin 14.10.2008 tarihli satış ile davalı ... adına kayıtlı olduğuna ilişkin tapu kaydının dosya arasına alındığı, anılan ceza davasından sanık olarak yargılanan eldeki davacının da 22.05.2009 tarihli dilekçesi ile dosyanın suretini aldığı, bu şekilde taşınmaz malikinin davalı ... olduğunu da görerek işleme kayıtsız kaldığı da anlaşılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, iddianın kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir
    Davalı ... ile davalı-karşı davacı ...’nın değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi