
Esas No: 2013/3923
Karar No: 2013/3799
Karar Tarihi: 16.04.2013
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2013/3923 Esas 2013/3799 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro komisyonu kararı sonucu Sümer Mahallesi çalışma alanında bulunan 629 ada 79 parsel sayılı 853.453,25 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeniyle ... Fabrikası Müdürlüğü adına tespit ve 13.01.1956 tarihinde tapuya tescil edilmiş; ifraz nedeniyle ise 1550 ada 79 parsel sayılı taşınmaz olarak yine ... Fabrikası Müdürlüğü adına tescil edilmiştir. Davacı Hayrullah Fakıoğlu, 12.07.2010 havale tarihli dilekçesi ile tapu kaydı ve vergi kaydına dayanarak, murisleri adına tescili istemiyle Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesi hükmünde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı belirtilmiştir. Kanunda belirtilen bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu, olumsuz bir dava koşulu olan hak düşürücü sürenin kesin hüküm ve diğer dava koşullarında olduğu gibi taraflarca öne sürülmese dahi mahkemece, kendiliğinden dikkate alınacağı ve davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığının belirlenmesi halinde hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi zorunludur. Somut olaya gelince; dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişmeli taşınmazın tapulama tespitinin 07.09.1953 tarihinde yapıldığı, itiraz üzerine 06.09.1954 tarihinde komisyonca düzenlenen tutanağa karşı dava açılmaması üzerine tespitin, 13.01.1956 tarihinde kesinleştirilerek tapuya tescil edildiği, davacı tarafın ise 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten çok daha sonra, 12.07.2010 havale tarihli dilekçesiyle dava açtığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, husumet nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsiz ise de sonucu itibariyle hükmün doğru olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile gerekçesinde isabet bulunmayan ancak sonucu itibariyle doğru olan hükmün bu gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye temyiz karar harcının temyiz edenden alınmasına, 16.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.