(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/6474 E. , 2012/7609 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31.08.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil kademeli olarak maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, yurt dışında çalıştığı süre içerisinde adına yatırımlar yapması için davalı yeğenine para gönderdiğini, vekâletname verdiğini ve ortak hesaplar açtıklarını, ancak dava konusu 138 ada 67 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 numaralı bağımsız bölümün adına tescil edilmesi gerekirken davalının hilesi sonucu 24.09.2008 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, durumu öğrendiğini davalının bu kez de 25.09.2008 tarihinde yapılan işlem sırasında çıplak mülkiyeti kendi üzerinde bırakarak intifa hakkını kendisine devrettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, bu istemi kabul edilmediği taktirde 200.000.00 TL maddi ve 100.000.00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı bankadan kredi kullanmak suretiyle satın aldığını ve tüm işlemlerin kendi adına yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nun 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
1-Eldeki davada; davacı inanç sözleşmesini yukarıda açıklandığı şekilde yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamadığından davacının sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
2- Davacının sair temyiz itirazları ile davalının temyiz itirazlarına gelince;
Gerçekten davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamış ise de; davacı, delil listesinde yemin deliline dayandığını bildirmiştir. Bu durumda, mahkemece davacıya, davalılara yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılıp bu hakkını kullanıp kullanmayacağı sorularak HUMK"nun 225. ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kararın açıklanan bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1). bentte yazılan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2). bentte yazılan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatıranlara iadesine, 29.05.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.