7. Hukuk Dairesi 2016/9871 E. , 2016/7062 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade
YARGITAY İLAMI
Davalı vekili, Dairemizin 25.11.2015 gün ve 2015/27680 – 23225 E - K sayılı Onama kararının maddi hataya dayandığını ileri sürerek, maddi hatanın giderilmesi isteğinde bulunmuştur.
Dairemiz kararında maddi hata yapıldığına dair dilekçede özetle; tafsilatlı temyiz dilekçesi sunmalarına ve hangi sebeplerle kararı temyiz ettiklerini bildirmelerine rağmen Dairece süre tutum dilekçesi üzerinden temyiz incelemesi yapıldığını, temyiz sebepleri nazara alınmadan yapılan temyiz incelemesinin yerinde olmadığını, bu nedenle Daire kararının maddi hataya dayandığını belirtilmiştir.
Dosya ve eklerinin yeniden incelenmesinde, Mahkeme kararının davalı tarafın temyiz dilekçesi (süre tutum) ile temyizi sonrası dosyada yer alan 13.08.2015 havale tarihli tafsilatlı temyiz dilekçesi sunduğu ancak söz konusu dilekçenin nazara alınmadan temyiz incelemesi yapıldığı ve süre tutum dilekçesine göre kamu düzenini ilgilendiren ve re"sen bozma sebebi yapılması gereken hususlarla ilgili inceleme yapılarak kararın onandığı, davalı tarafın temyiz incelemesinden önce sunduğu tafsilatlı temyiz dilekçesi bulunması sebebiyle Dairemizin anılan kararının maddi hataya dayandığı görülmekle ortadan kaldırılmalı, davalının 25.11.2015 tarihli karara yönelik temyiz itirazları yeniden incelenmelidir.
Davacı vekili, fesih bildiriminin somut bir gerekçeye dayanmadığını belirterek feshin geçersizliğinin tespitine, işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücreti ve diğer haklara karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı taraftan gelen istek üzerine ikale sözleşmesi ile akdin sona erdirildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "davalı işverenin davacı işçinin iş sözleşmesinin ikale yolu ile sonlandırıldığı, fesih yazısından da bu hususun sabit olduğu ,sözleşmede kararlaştırılan miktarlar ve tazminatların makul fayda olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı bu hali ile yasanın aradığı anlamda fesih konusunda tarafların iradelerinin tam olarak uyuşması sonucunda yapılmadığı, davalı tarafça yapılan feshin geçersiz olduğu" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamanın gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur.
AİHM"ye göre de iç hukuktaki duruşmada hazır bulunma hakkını kullanıp kullanmamaya karar verecek olan davanın bir tarafına, duruşmaya katılma imkanı verecek şekilde duruşmanın bildirilmemesi, silahlarda eşitlik ve çekişmeli yargılama ilkelerini özünden yoksun bırakır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin ( tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, yargılama makamlarının işlemlerinin çelişkili bulunmaması gerekmektedir. Yani mahkemece, adaletin görünür kılınmasını sağlayacak usul ve esaslara uyulurken, taraflarda farklı anlamlandırılabilecek işlemlerden kaçınılması gerekmektedir. Örneğin, taraflara tebliğ edilen davetiyelerde kesin süre verilmesine rağmen kesin süre sona ermeden karar verilmesi gibi...
Somut olayda Mahkemece, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra belirlenecek duruşmalı ön inceleme safhasının taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilip duruşmaya açılarak sonucuna göre tahkikata başlanıp tarafların delilleri toplanarak karar verilmesi gerekirken tarafların hak arama özgürlüğü kapsamında iddia, savunma, usulüne uygun şekilde bilgilendirilme ve açıklama yapma hakkı ihlal edilerek gösterilen deliller toplanmaksızın ve varsa tanıklar dinlenmeksizin ya da dinlenmesine gerek görülmemesi halinde gerekçesi de belirtilmeksizin karar verilmesi yanında hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiştir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının maddi hatanın düzeltilmesi talebinin kabulü ile Dairemizin 25.11.2015 günlü, 2015/27680-23225 E.K. sayılı onama kararının kaldırılmasına, temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24/03/2016 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.