![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2015/6892
Karar No: 2016/7046
Karar Tarihi: 24.03.2016
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2015/6892 Esas 2016/7046 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Dargeçit Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı 02.03.2010 tarihinde iş akdinin haksız yere feshedildiği 30.04.2011 tarihine kadar aralıksız olarak şirketin Ilısu Barajının yapım şantiyesinin bulunduğu Şırnak İlinin Dargeçit ve Güçlükonak İlçesinde damperli araç şoförü olarak çalıştığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, genel tatil ücret alacağı, hafta tatili, yol ücreti ve yıllık izin ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararları da bu yöndedir
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
İşçinin günlük iş süresi içinde kesintisiz olarak hiç ara vermeden çalışması beklenemez. Gün içinde işçinin yemek, çay, sigara gibi ihtiyaçlar sebebiyle ya da dinlenmek için belli bir zamana ihtiyacı vardır.
Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanununun 68 inci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanununun 63 üncü maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68 inci maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.
İşçi, ara dinlenme saatinde tamamen serbesttir. Bu süreyi işyeri içinde ya da dışında geçirebilir. İşyerinde geçirmesi ve bu süre içinde çalışmaya devam etmesi durumunda ara dinlenmesi verilmemiş sayılır. Ancak işçi işyerinde kalsa bile, ara dinlenmesi süresini serbestçe kullanabilir, bu süre içinde çalışmaya zorlanamaz.
Ara dinlenmesi için ücret ödenmesi gerekmez. Ancak, bu süre işçiye dinlenme zamanı olarak tanınmamışsa, işçinin normal ücretinin ödenmesi gerekir. Bu sürenin haftalık 45 saati aşan kısmını oluşturması halinde ise, zamlı ücret ödenmelidir.
Ara dinlenme süreleri kural olarak aralıksız olarak kullandırılır. Ara dinlenmesinin kullandırılması zorunlu ise de, bunun kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin yönetim hakkıyla ilgilidir. İşçilerin tamamı aynı anda ara dinlenme zamanını kullanılabileceği gibi, belli bir plan dahilinde sırayla kullanmaları da mümkündür. Ancak ara dinlenme süresinin, işe, ara dinlenme süresi kadar geç başlama veya aynı süreyle erken bırakma şeklinde kullandırılması doğru olmaz. Ara dinlenme süresinin günlük çalışma içinde belli bir zamanda amaca uygun şekilde kullandırılması gerekir.
İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, ara dinlenmelerinin iklim, mevsim, yöredeki gelenekler ve işin niteliğine göre yirmidört saat içinde kesintisiz oniki saat dinlenme süresi dikkate alınarak verileceği hükme bağlanmıştır. Değinilen maddenin birinci fıkrasında ise, ara dinlenme süresinin çalışma süresinden sayılmayacağı açıklanmıştır.
Fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil alacağının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Davacı sabah saat 07:00"den akşam saat 18:00"e kadar çalıştığını, hafta tatillerini de çalışarak geçirdiğini iddia etmiştir.
Davalı ise davacının fazla mesai yapmadığını, yaptığında ise ödendiğini savunmuştur.
Davacı tanıklarından ..... sabah saat 07:00"dan saat 18:00"a kadar çalıştığını, haftada bir gün izni olduğunu, izin zamanında da çalıştığını diğer tanık Ramazan Alın davacının 7 gün çalıştığını aydan aya vardiya değişimlerinde izin kullandığını, 15 gün gece 15 gün gündüz çalıştığını aylık iznini vardiya değişimlerinde kullandığını, gündüz 07:00 19:00 saatleri arası çalıştığını. gece vardiyasında 19:00-07:00 saatleri arasında çalıştığını diğer davacı tanığı ..... 07:00-18:00 saatleri arası çalıştığını öğlenleri 45 dakika yemek molası olduğunu beyan etmiştir.
Dosyada bulunan bordrolardan 31.03.2011 tarihinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.340,96-TL olduğu, buna 232,44-TL (26 saatlik) fazla çalışma ücreti, 464,87-TL prim ve 105,18-TL maaş zam farkı ile 101,55-TL asgari geçim ücretinin yapıldığı ve yapılan kesintilerle birlikte net olarak ödenecek miktarın 1.613,70-TL olduğu, bu miktarın banka maaş hesabı kayıtlarından anlaşıldığı üzere 20.04.2011 tarihinde ödendiği, 30.04.2011 tarihinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.340,98-TL olduğu, buna 232,44-TL (26 saatlik) fazla çalışma ücreti, 134,10-TL prim, 1.527,99-TL ihbar ve 1.905,44-TL kıdem tazminatı ile 101,55-TL asgari geçim ücretinin yapıldığı ve yapılan kesintilerle birlikte net olarak ödenecek miktarın 4505.53 TL olduğu ve bu miktarın da banka maaş hesabı kayıtlarından anlaşıldığı üzere 03.05.2011 tarihinde ödendiği, bordro bulunan diğer aylar olan 31.03.2010, 30.04.2010, 31.05.2010, 30.06.2010, 31.07.2010, 31.08.2010, 30.09.2010,31.10.2010 , 30.11.2010, 31.12.2010, 28.02.2011 tarihli belgelerde davacıya fazla mesai ücreti tahakkuk ettirilmediği anlaşılmıştır.
Mahkemece davalılar tarafından sunulan imzalı ücret bordrolarında bazı aylarda davacıya fazla çalışma ücreti ödendiği, bu durumda işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesinin mümkün olmadığı, ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatının her türlü delille söz konusu olabileceği, buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerektiği belirtilerek davacının fazla çalışma ücreti alacağının bulunmadığı kabul edilmiştir.
Somut olayda mahkemece davacıya fazla mesai ücretlerinin tahakkuk ettirildiği ve davacının daha fazla mesai yaptığını ancak yazılı delille ispatlayabileceği kabul edilerek fazla mesai alacağının reddine karar verilmişse de dosyada bulunan 2011 yılı Mart ve Nisan bordroları dışında davacıya fazla mesai tahakkuk ettirilmemiş olup davacının çalıştığı ve fazla mesai tahakkuk ettirilmeyen diğer aylar için tanık beyanlarıyla fazla mesai yaptığını ispatlamasının mümkün olduğu kabul edilerek fazla mesai ücret alacaklarının hesaplanması gerekirken yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde ve hafta tatillerinde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 47 nci maddesinde, Kanunun kapsamındaki işyerleri bakımından, ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışma karşılığı olmaksızın o günün ücretinin ödeneceği, tatil yapılmayarak çalışıldığında ise, ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretin ödenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde ise, resmi ve dini bayram günleriyle yılbaşı gününün genel tatil günleri olduğu açıklanmıştır.
Buna göre; genel tatil günleri, 1 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günleri ile Arife günü saat 13.00’da başlanan üçbuçuk günlük Ramazan Bayramı ve Arife günü saat 13.00’de başlayan dörtbuçuk günlük Kurban Bayramı günlerinden oluşur. Ulusal bayram günü 28 Ekim saat 13.00 ten itibaren başlayan 29 Ekim günü de devam eden birbuçuk gündür. 2429 sayılı Yasanın, 5892 sayılı Yasayla değişik 2 nci maddesi uyarınca da, 1 Mayıs genel tatil günüdür. İşçinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmesiyle kararlaştırabilir
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıt taşımaması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yapıldığını yazılı delille kanıtlaması imkân dahilindedir.
Dairemizce ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde, hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Davacı davalı işyerinde dini bayramlarda da birinci gün hariç diğer günlerde ve hafta tatillerinde çalıştığını iddia etmiş, davalı ise davacının ulusal bayram ve genel tatil ve hafta tatili ücreti alacağının bulunmadığını savunmuştur.
Dosyada bulunan belgelerden 31.03.2010, 30.04.2010, 31.05.2010, 30.06.2010, 31.07.2010, 31.08.2010, 30.09.2010, 31.10.2010 tarihlerinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.287,89-TL olduğu net olarak ödenecek miktarın 993,49-TL olduğu, 30.11.2010 tarihinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.366,02-TL olduğu net olarak ödenecek miktarın 992,18-TL olduğu, 31.12.2010 tarihinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.369,18-TL olduğu, net olarak ödenecek miktarın 992,18-TL olduğu 31.01.2011 ve 28.02.2011 tarihlerinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.287,88-TL olduğu, net olarak ödenecek miktarın 1.002,09-TL olduğu, 31.03.2011 tarihinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.340,96-TL olduğu net olarak ödenecek miktarın 1.613,70-TL olduğu,30.04.2011 tarihinde davacının hak kazandığı ücretin normal istihkak, hafta tatili ve genel tatil günleri ile birlikte 1.340,98-TL olduğu net olarak ödenecek miktarın 4505.53 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalılar tarafından düzenlenen bordrolarda davacının bir ay içerisinde kaç gün ve hangi günler çalıştığı açıklanmış ve ay ay davacıya hafta tatili ve genel tatil alacakları hesaplanarak buna ilişkin bedellerin davacıya ödendiği ve bu bordrolar davacı tarafından herhangi bir ihtirazi kayıt sunulmadan imzalandığı, davacı tarafından bu belgelerdeki imzalara itiraz edilmediği, davacı tarafından imzalanmış ve imzalara karşı herhangi itiraz olmayan bu bordrolara karşı tanık beyanlarının geçerli olamayacağı, bu nedenlerle davacının hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunmadığı kabul edilmiştir.
Somut olayda davacının hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği kabul edilmişse de bordroların incelenmesinden davacıya çalıştığı günün karşılığı olarak 1 yevmiye üzerinden normal mesai ücretinin ödendiği, bu günlerde tatil yapılmayarak çalışıldığında, ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretin ödenmesi gerektiği hususu gözetilmeden davacının talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
4-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı davalı işyerinde çalıştığı süre boyunca yıllık izinlerinin kullandırılmadığını iddia etmiş davalı ise davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece davalıların, davacıya yıllık iznini kullandırdıklarını yazılı belgeyle ispat ettikleri, davacı tarafından imzalanmış belge karşısında davacının tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, bu nedenlerle davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığı kabul edilmiştir.
Dosyada davacının 27.03.2011 tarihi Pazar günü ile 30.03.2011 tarihi Çarşamba günü arasında ve 08.04.2011 tarihi Cuma günü ile 17.04.2011 tarihi Pazar günü arasında yıllık iznini kullandığını gösterir belgeler mevcuttur.
Somut olayda sunulan belgelere göre davacının 10 işgünü yıllık izin kullandığı anlaşılmakla davacının 1 yıllık hizmeti karşılığı 14 gün yıllık izne hak kazandığı kabul edilerek kullandırılmayan 4 gün için yıllık izin ücreti alacağının hesaplanması gerekirken talebin reddi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.