Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/4362
Karar No: 2019/11702
Karar Tarihi: 24.12.2019

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/4362 Esas 2019/11702 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, Malatya Büyükşehir Yol ve Alt Yapı Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen yol yapım çalışmalarında su kaynağı ve dikili ağaçlarının zarar gördüğünü iddia ederek davayı açmıştır. Ancak mahkeme, davacının idari bir dava olarak açması gerektiğine karar vermiştir. İdari eylem ve işlemlerden dolayı zarar görenlerin açacağı tam yargı davalarının idari yargı yerinde görüleceği ve çözümleneceği belirtilmiştir. Davanın reddine karar verilmiştir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi gereği, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören Kişiler tarafından açılacak \"tam yargı\" davaları, idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. Mahkemenin yargı yolu bakımından görevsizlik kararı vermesi doğru bulunmamıştır. Hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Kanun maddeleri: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesi, HMK'nin Geçici 3. maddesi, HUMK'un 428. maddesi, HUMK'un 440/I maddesi.
8. Hukuk Dairesi         2018/4362 E.  ,  2019/11702 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı asıl, davacı vekili ve asli müdahil tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    K A R A R

    Davacı ..., Malatya Büyükşehir Yol ve Alt Yapı Daire Başkanlığınca gerçekleştirilen ... arası yol yapım çalışmalarında moloz ve toprak yığınlarının su kaynağının üzerine ve dere yatağına önlemsiz bir şekilde atılması sonucu su kaynağının ve dikmiş olduğu değişik türde ağaçların zarar gördüğünü, kendilerine ait su kaynağının kapandığını, bunun yanı sıra evlerinin ve bahçelerinin de afet tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, Malatya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/117 D.İş sayılı dosyası ile bu hususta tespit yaptırdığını belirterek, davalı belediyece dere yatağının eski hale getirilip muhafaza altına alınmasını, yığıntı taşların altında kalan 50"den fazla ağaçların bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiş, dava değeri fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 16.000,00 TL olarak bildirilmiştir.
    Davalı ... Belediyesi vekili; davacının kendisi ile ilgisi olmayan bir alandaki çalışmalardan rahatsız olup olmamasının mülkiyet hakkı kapsamında bir öneminin bulunmadığını, söz konusu çalışmanın bir bütün olduğunu, davacının iddialarının bir kısmının mahkemece değerlendirilemeyecek olan ancak bir idare mahkemesi dava dosyasına konu edilebilecek türden bulunduğunu, söz konusu suyun davacıya ait olmadığını, bu açıdan görev itirazında bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Feri müdahiller Çerkez ..., ..., ..., ..., ...; davacı tarafından üzerinde hak iddiasında bulunan kaynak suyunun uzun yıllardan bu yana köy halkı tarafından sulama ve içme suyu olarak kullanıldığını, kaynak suyunun tek bir kişiye verilmesi halinde tüm köy halkının mağdur olacağını, 1985 yılında köy karar defterinde alınan karar gereği iş bu kaynak suyun da köyün ortak kullanımı olduğunun belirtildiğini belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
    Asli müdahil ..., aynı zamanda abisi olan davacı ...’nın açmış olduğu davaya müdahil olmak istediğini, zarar gören taşınmazda pay sahibi olduğunu belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.
    Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; Malatya Büyükşehir Yol ve Alt Yapı Daire Başkanlığının ...- Buzluk arasındaki yol çalışması sırasında moloz ve toprak yığınlarının su kaynağının üzerine ve dere yatağına önlemsiz bir şekilde atılması sonucu davacıya ait değişik türde ağaçların ve su kaynağının zarar gördüğü iddiası ile meydana gelen zararın davalı ... Başkanlığından tahsili istemi ile derdest davanın açıldığı, davacı tarafça ön inceleme aşamasından sonra çeşitli tarihlerde verilen dilekçelerle, dava dilekçesindeki talebine ek olarak, davalının idari eylemi sonucu gördüğü zararın yanında, su kaynağı ile ilgili taleplerde bulunulduğu, HMK"nin 141/1. maddesi uyarınca, davalının, iddianın genişletilmesine/değiştirilmesine açık muvafakatının bulunmadığı, bu nedenle aşamalardaki muhtelif taleplerinin hukuki bir değer taşımadığı, kaldı ki; su üzerindeki hakkına dair taleplerinin muhatabının davalı ... olmaması nedeniyle bu taleplerle ilgili hukuki yarar koşulunun da bulunmadığı, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadıkları, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğu, bu itibarla idarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği sonucuna varılarak, açılan davanın yargı yolu (dava şartı eksikliği) nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı, davacı vekili ve asli müdahil tarafından temyiz edilmiştir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesine göre, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları, idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
    Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında, özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler ise özel hukuk alanına ilişkin olduğundan, bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemezler.
    Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olduğu halde, özel hukuk tüzel kişisi olarak yürütülen faaliyetler sırasında meydana gelen zararlardan ötürü ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir.
    Davalı idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu yol yapım çalışması sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görülmesi ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
    Bu durumda, yol yapım çalışmaları sırasında moloz ve taş yığınlarının atılması sebebiyle su kaynağının ve ağaçlarının zarar gördüğü, su kaynağının kapandığı, evlerinin ve bahçelerinin afet tehlikesi ile karşı karşıya olduğu iddiasıyla elatmanm önlenmesi, eski hale getirme ve tazminat istemiyle açılan davada uyuşmazlığın özünü davalı idarece izinsiz ve hukuka aykırı olarak davacının taşınmazına fiili elatılması oluşturduğuna göre, mahkemece, davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğu gözetilerek, işin esasına girilmesi, taraf delilleri toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi