Esas No: 2021/8644
Karar No: 2022/4949
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8644 Esas 2022/4949 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/8644 E. , 2022/4949 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
DAVACILAR :
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen maddi ve manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen karar, davacılar ve davalı ... ... Sağ. Hiz. Tic. San. A.Ş. vekilleri tarafından duruşmasız, davalı ... vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 24/05/2022 tarihinde asıl ve birleşen davada davacılar vekili Av. ... ... ... ile asıl ve birleşen davada davalı ... vekili Av. ..., asıl ve birleşen davada diğer davalı ... ... Sağ. Hiz. Tic. San. A.Ş. vekili Av. ... ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davada davacılar, davacı ...'e 13/08/2015 tarihinde davalı hastanede davalı doktor Afşin tarafından ikili by-pass operasyonu yapıldığını, beş gün sonra taburcu olduğunu, daha sonra genel durumunun giderek kötüye gittiğini, nefes alma zorluğu çekerek 112 acilin arandığını, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığını, 19/08/2015 tarihinde yoğun bakıma yatırıldığını, entübe edildiğini, ameliyata alınarak biriken kanın boşaltıldığını ve akciğerine tüp takıldığını, akabinde tüpün çekildiğini, davacı ...’in iyileşme göstermemesi üzerine ... Hastanesine nakledildiğini, 12/09/2015 tarihinde sternum arkasından yara yeri kültürü alınırken orada bir gazlı bezin olduğunun fark edildiğini, 13/09/2015 tarihinde gazlı bezin çıkartılması için ameliyat olduğunu, ameliyat sırasında gazlı bezin teller ile dikili olduğunun görüldüğünü, davacı ...’in yaşam mücadelesi verdiğini ve zor günler geçirdiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı ... için 500.000,00-TL, eşi davacı ... için 100.000,00-TL ve oğlu davacı ... için 100.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 700.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Birleşen davada davacı ..., asıl dosyadaki iddialarını yineleyerek tedavisi için sonradan geçirdiği operasyonlar sebebiyle 16.000,00-TL ödeme yapmak zorunda kaldığını belirterek dosyanın Antalya 1. Tüketici Mahkemesinin 2015/666 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 16.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ... A.Ş., üzerine düşen tüm dikkat ve özeni gösterdiğini, tarafına atfedilecek bir kusur olmadığını, şirkete ait hastanede kullanılan gazlı bezlerin radyo opak işaretli spançlar olduğunu, bu gazlı bezin şirkete ait hastanede unutulsaydı taburcu olmadan önce çekilen son röntgende görüleceğini, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak asıl ve birleşen davanın reddini dilemiştir.
Davalı ..., davacının ameliyatında kullanılan ... model spançların röntgen, ultrason ve sair tıbbi görüntüleme cihazlarında görüntülenen tıbbi malzemelerden olduğunu, davacının hastaneden taburcu olmadan önce 18/08/2015 tarihinde çekilen filminde sternumda yer alan veyahut sternuma dikili spanç olmadığının görüleceğini, ... Hastanesinden taburcu olurken davacının toraksında unutulmuş bir spanç olmadığını, üzerine düşen özeni ve sorumlulukları yerine getirdiğini, kusurunun bulunmadığını savunarak asıl ve birleşen davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince, 13/08/2015 tarihli ameliyathane malzeme sayım kontrol formunda sayımların tam olduğu kayıtlı olsa da dava konusu ameliyat dışında kişinin aynı bölgeden başka bir ameliyat olduğuna dair bir bilgi olmadığından, çıkarılan gazlı bezin dava konusu ameliyatta unutulduğunun anlaşıldığı, kişinin operasyon bölgesinde “gazlı bez/spanç” unutulması olayında cerrahi materyal sayımından sorumlu olan ameliyat hemşiresi ve ameliyat sahasını kapatmadan önce yeterli kontrolü yapmayan Dr. ...’nin kusurlu olduğu, davalı hastanenin kusursuz sorumlu olduğu, davacıların TBK'nun 56. maddesinin 1. ve 2. fıkraları gereğince manevi tazminat talebinde bulunabileceği, davacı ... ve yakınları davacıların, ameliyat bölgesinde unutulan gazlı bezden kaynaklı olarak davacının ölümden dönmesi nedeniyle çektiği acı ve psikolojisinin olumsuz yönde etkilenmesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur ve zarar durumu değerlendirilerek ... için 100.000,00-TL, eşi ... için 20.000,00-TL ve oğlu ... için 20.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, birleşen dava yönünden; davacı ...’in davalıların kusurundan kaynaklı olarak ameliyat sonrasında fenalaşması sonucu ... Hastanesinde, unutulan gazlı bezin çıkartılması için yapılan operasyon nedeniyle ödenen bedel için sunulan faturalar dikkate alındığında maddi tazminat talep etmekte haklı olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, mahkemenin davalı hekim ve hastanenin olay sebebiyle kusurlu olduğu yönündeki kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı ...'in, davalı hekimin operasyon esnasındaki kusurlu eylemi neticesinde defalarca operasyon geçirmesi, entübe edilmesi, tabiri caizse ölümden dönmesine yol açacak şekilde ağır rahatsızlıklar yaşaması değerlendirildiğinde eşi ... ile oğlu ...'nın manevi tazminat talep edebileceklerinin kabulü gerektiği, davacılar lehine taktir edilen manevi tazminat tutarlarının somut olayın özelliği, kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile uyumlu olmasına, davacı tarafı zenginleştirecek tutarda bulunmamasına, davalı tarafın kusurlu eylemleri neticesinde davacının geçirdiği operasyon bedelinin maddi tazminat olarak hüküm altına alınmış olmasına göre mahkemece tesis edilen kararda herhangi bir hukuka aykırı yön görülmediği gerekçeleriyle tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
I-Davalıların birleşen dava bakımından temyiz istemlerinin incelenmesinde;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 361 nci maddesi uyarınca; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Açıklanan madde hükmü gereğince, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin hakem kararlarının iptali istemiyle açılan davalarda ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlar veya ilk derece mahkemesi kararlarına karşı yapılan kanun yolu başvurusu üzerine istinaf incelemesi sonucu verdiği kararlar için ayrım yapılmaksızın 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesinde belirtilen temyiz kesinlik sınırı uygulanmaktadır.
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Kanun'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde 6100 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre, hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar bölge adliye mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630 TL’nin altında kalmaktadır.
II-Tarafların asıl dava bakımından temyiz istemlerinin incelenmesinde;
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye duyduğu ağır manevi acıyı belli bir oranda gidermek, bozulan ruhi dengeyi onarmak, olanak dahilinde bu dengenin yeniden elde edilmesini sağlamak amacına yönelik olarak manevi tazminata hükmedilir. Manevi tazminatın ve kapsamının takdiri hâkime ait bir hak ve görevdir. Ancak hâkim bu hak ve görevini yerine getirirken Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesi hükmünü de gözetmek suretiyle hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalarak tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, kusurlu eylemin mağdurda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesini, istek sahibinin toplumdaki yerini, kişiliğini, hassasiyet derecesini gözetmek suretiyle makul bir tazminata hükmetmelidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesi gereğince; hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim; bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28/05/2003 tarihli ve 2003/21-368-355 ve 23/06/2004 tarihli 2004/13-291-370 sayılı kararları).
Dava konusu olayın gelişimi ve yukarıda belirtilen ilkeler gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunun kabulü gerekir. O halde, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda takdir edilecek daha makul bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, iş bu karara karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda I. bentte açıklanan nedenlerle birleşen davaya yönelik davalıların temyiz dilekçelerinin REDDİNE, II-1. bentte açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden davalıların tüm temyiz itirazlarının reddine, II-2. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacılara verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.