20. Hukuk Dairesi 2017/10860 E. , 2018/795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, davalı adına tapuda kayıtlı bulunan Sığacık mahallesi 83 ada 23 parsel sayılı taşınmazların, orman kadastro sınırı içindeki yerlerden olduğu gerekçesi ile Seferihisar Kadastro Mahkemesinde Orman Yönetimince açılan davada 1996/64 – 1999/22 E.K. sayılı tapu malikleri lehine verilen kararda Hazinenin taraf olmadığı ve taşınmazların 1. derece doğal ve arkeolojik SİT alanı olduğunu ileri sürerek, tapusunun iptali ile orman olarak Hazine adına tescili istemiyle dava açmış, Orman Yönetimi davacı yanında davaya katılmıştır. Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili ve feri katılan ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmekle 20. Hukuk Dairesinin 21/06/2011 tarih ve 2011/7708 – 7793 E.K. sayılı kararıyla "Benzer nitelikteki 1. Hukuk Dairesinin 10.04.2002 gün ve 2002/3848-4512 ve 27.12.1990 gün 14371-15373 E.K. sayılı kararlarında, aynen şu görüşlere yer verilmiştir. "kadastro mahkemesinin kesinleşen ilamının içeriğinden itirazın orman olgusuna dayandırılmadığı, o davada Orman İdaresi taraf olmadığı ormana ilişkin olarak araştırma ve değerlendirme yapılmadığından anılan ilamın orman olgusu yönünden kesinleşmiş bir hüküm olduğu kabul edilemez". bu iki davada Hazinenin dayandığı hukuki vakıalar (sebep) değişik olduğundan HYUY’nın 237. maddesi anlamında kesin hükümden söz edilemez. HGK"nın 04.03.1992 gün 1992/14-610-15, 23.02.2005 gün 2005/21-66-93 ve 17.11.2008 gün 2008/11-743-737 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Diğer taraftan; HGK"nın 11.12.1996 gün ve 1996/13-678-868 sayılı ve bu konudaki daha birçok kararında belirtildiği gibi HYUY"nın 76. maddesi gereğince, dava dilekçesinde sıralanan olayların hukuki açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak yasal kuralların aranıp bulunması görevi doğrudan mahkemeye aittir. Değinilen yönler gözetilerek, bir yerin orman sayılmayan taşınmaz olduğunun saptanması ile zilyetlikle kazanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmemiş olmasının saptanması farklı konular olup, somut olayda mahkemece, temyize konu dava ile Seferihisar Kadastro Mahkemesinin1996/64-1999/22 sayılı orman kadastrosuna itiraz davasının konusunun farklı olduğu gözetilerek tarafların dayandığı diğer tüm deliller toplanıp ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi " gereğine değinilerek hüküm bozulmuş, mahkemece 28.02.2012 tarihli hükümle önceki kararda direnilmesine ve davanın reddine karar verilmiş, Hazine ve Orman yönetiminin temyizi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/03/2013 tarih ve 2012/20-754 2013/309 E.K. sayılı kararı ile “Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 237.maddesi uyarınca kesin hüküm; tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan hususlarda söz konusudur. Anılan ilamda davacı tapu maliki olan..., davalı ise Orman Genel Müdürlüğü olup, davada Hazine taraf değildir. Eldeki dava ise Hazine tarafından açılmıştır. Öyle ise, Hazinenin orman iddiası yönünden bu davada kesin hüküm teşkil etmez. Öte yandan, o davanın eldeki dava yönünden güçlü delil olup olmadığı mahkemece tartışılmalıdır. Özel Daire bozma ilamında her ne kadar Seferihisar Kadastro Mahkemesindeki davada Hazinenin taraf olduğu ve taşınmazın orman olmadığı yönünde Hazine aleyhine kesin hüküm teşkil edeceği belirtilmiş ise de, Hazine o davada taraf olmadığından bu belirlemenin maddi yanılgıya dayalı olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davacı Hazine"nin dava dilekçesi incelendiğinde, dava konusu taşınmazın orman vasfında kamu malı olduğu, arkeolojik ve doğal sit ile ilgili kaydındaki beyanların da dikkate alınması gerektiğinin bildirilerek, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunun iddia edildiği görülmektedir. Dava konusu taşınmazın bulunduğu 83 ve 87 adalara ait dosya içerisindeki pafta örneği incelendiğinde, dava konusu taşınmazın 1. derece arkeolojik ve 1. derece doğal Sit alanı yakınında yer aldığı, o yerdeki ormanın, Teos Devlet Ormanı olarak anıldığı anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki zilyetlikle edinilmeye uygun yerlerden olup olmadığı, doğal ve arkeolojik Sit alanında kalıp kalmadığı, Sit alanını gösterir haritalar da getirtilip uygulanmak suretiyle belirlenmelidir.” gereğine değinilerek direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece Hukuk Genel Kurulu bozma kararından sonra yapılan yargılama sonucu “davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın fen bilirkişisinin 29.04.2015 havale tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 28709,47 m2 kısmın bu parselden ayrılarak orman vasfı ile Hazine adına tapuya tesciline, bakiye kısmın tapu kayıt maliki üzerinde bırakılmasına” karar verilmiştir. Hüküm davacı Hazine tarafından taşınmazın (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümleri yönünden ve davalı gerçek kişiler vekili tarafından (A) harfi ile gösterilen bölümü yönünden temyiz edilmiştir.
Dava, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddia edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 9 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılıp, 20/03/1980 tarihinde itirazlı yerlerde ise 15/12/1980 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu ve daha sonra 36 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi gereğince 08.10.1986 tarihinde işe başlanarak yapılan ve 09.10.1986 tarihinde tamamlanıp bitirilen ve 28/10/1987 tarihinde ilan edilerek kesinleşen, ilk orman kadastrosunun aplikasyonu ile herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalan ormanların. kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
1- Davacı Hazinenin taşınmazın taşınmazın (B) ve (C) bölümüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere 5663 sayılı Kanunla değişik 2863 sayılı Kanunun 11/1. maddesinin son cümlesine göre”kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez.” Somut olayda davacı Hazine, taşınmazın orman kadastrosu içindeki yerlerden olduğu, ayrıca 1. derece doğal ve arkeolojik SİT alanı olduğunu dolayısıyla zilyetlikle iktisaba elverişli yerlerden olmadığını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece yazılan müzekkereye verilen cevaba göre; İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğünün 25.03.2015 tarih ve 1075 sayılı yazısına göre taşınmazın koruma statüsüne gerek olmadığı belirtilmiştir, sit sınırları ile tümülüslerin sınırlarına ait koordinatlı haritalar getirtilmiş, fen bilirkişi tarafından bu haritalar ile dava konusu taşınmazın kadastro paftası çakıştırılmış, taşınmazın 3. derece sit alanında kaldığı, tespit edilmiştir. Yörede kesinleşmiş orman tahditi bulunmakla, uzman orman bilirkişi ve fen bilirkişi orman tahdit haritası ile kadastro paftasını çakıştırmış, taşınmazın (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımlarının kesinleşmiş orman tahditinde orman sınırları dışında, orman sayılmayan yerlerden kaldığı belirlenmiştir. Bunların yanında, ziraat bilirkişisinin yöntemine uygun inceleme ve uygulamasında “taşınmazda herhangi bir endemik bitki ve topluluk bulunmadığından doğal sit özelliği taşımadığı, çekişmeli taşınmaz ve çevresinde çok uzun yıllar tütün tarımı yapıldığı” tespit edilmiştir. Tüm bu tespitlerden taşınmazın (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerinin kesinleşmiş orman tahdidinde tahdit dışında orman sayılmayan yerde kaldıkları, 3. derece arkeolojik sit alanı olup, doğal sit alanı özelliği taşımadıkları ve zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden oldukları davalı kişiler yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri kapsamında zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu sabit olduğundan davacı Hazinenin taşınmazın (B) ve (C) harfleriyle gösterilen bölümlerine yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Davalı gerçek kişilerin taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davanın açıklanan niteliğine ve toplanan delillere göre taşınmazın (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümleri hakkındaki hükümde usul ve yasaya bir aykırılık bulunmamaktadır. Ancak taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmı hakkında daha önce orman tahdidine itiraz edilmiş ve mahkemece bu kısım tahdit dışına çıkarılmış, karar kesinleşmiştir. Eldeki davayı Hazine açmış, ancak anılan kadastro davasında ise Hazine taraf değildir ve o davadaki taraflar ile ardıllık ilişkisi bulunmamaktadır. Bu karar Hazine yönünden HYUY’nın 237. maddesi uyarınca kesin hüküm teşkil etmez, ancak kesinleşen karar güçlü delil teşkil edip, bu güçlü delilin aksinin de aynı kuvvette başka bir delille ispatlanması gerekir. Bu nedenle mahkemece eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları ve amenejman planları getirtilip, bu belgeler uygulanarak taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmeden mahkemece, kadastro mahkemesi tarafından kurulan hüküm dikkate alınarak karar verilmiştir. Belirtilen dosyada Hazine taraf olmadığına göre çekişmeli taşınmazın usulünce yapılacak orman araştırmasına göre öncesi itibarı ile orman sayılan yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığının belirlenmesi zorunludur. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenle mahkemece, yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı ve bu fotoğrafa dayanılarak üretilen orijinal renkli memleket haritası ve amenajman planları bulunduğu yerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve harita mühendisi, harita mühendisi bulunmazsa bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; hava fotoğrafı ve orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde ve hava fotoğrafı üzerinde gösterilmeli, ayrıca bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında çekişmeli taşınmaz ile birlikte komşu taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmazlar üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, varsa ağaçların yaşı, cinsi, adedi ve dağılımları ile ilgili ayrıntılı açıklama yapmaları istenmeli, tarihleri belirtilmek ve keşfin izlenmesi olanağı sağlanacak şekilde çekişmeli taşınmaz komşu taşınmazlarla birlikte memleket haritası ile irtibatlı kroki ve denetime elverişli hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, özetle, hem komşu taşınmazlarla birlikte taşınmaz fiilen incelenmeli, hem de en eski tarihli hava fotoğrafındaki görüntüsü teretdüte yol açmayacak şekilde incelenmeli, böylece yöntemine uygun orman araştırması yapılarak yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de (A) harfi ile gösterilen bölüm yönünden kabul kararı verilmekle (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümler arasında bağlantı koptuğundan bu taşınmazlar hakkında ayrıca düzenli sicil oluşturulması ilkesi gereğince farklı parsel numaraları ve yüzölçümleri ile tescil hükmü kurulması gerekirken bu kısımlarla ilgili davanın reddine kararı ile yetinilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: 1) Yukarıda bir numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı Hazinenin (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlere yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE;
2) İki numaralı bentte açıklanan nedenlerle; davalı gerçek kişiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/02/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.