1. Hukuk Dairesi 2019/1713 E. , 2020/4516 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE TAZMİNAT VE ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen dava tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin asıl ve ecrimisil isteğine ilişkin birleştirilen davada, mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, hile ile alınan vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat, birleştirilen dava elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı, Düğün TV"yi izlerken alt yazı olarak geçen "Pilot ... dürüst bir insan arıyor" yazısını gördüğünü ve yazıdaki telefon numarasını arayarak görüştüklerini, arkadaşlıklarını ilerlettiklerini, davalının zengin bir kişi olduğu hususunda güven telkin ettiğini, bu kişiye kefil olduğunu, borçların kendisine kaldığını, 2335 ada 3 parsel sayılı taşınmazın bir katını satmak yada ipotek koydurmak suretiyle yardımcı olmak için davalı ..."a vekaletname verdiğini, tapu işlemlerinden sonra Pilot ..."in kendisi ile görüşmediğini, sonra Türkiye"ye geldiğinde taşınmazın davalı ...’a satıldığını öğrendiğini, taşınmaz için ödeme yapılmadığını dolandırıcılıktan şikayetçi olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, ipoteklerin kaldırılmasına, olmazsa bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., taşınmazı kredi çekerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., ... isimli kişinin kendisine kadını kandırdım vekalet yollayacak, evini satacağım, kadının zaten akli melekeleri yerinde değil dediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davacı ..., 2335 ada 3 parsel sayılı taşınmazı satın almasına rağmen davalı ..."nin herhangi bir hakkı olmaksızın taşınmazın ikinci ve üçüncü katını işgal ettiğini ileri sürerek müdahalenin men"i ile şimdilik 3.000 TL ecrimisil bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davalı ..., 2013/498 Esas sayılı dava dosyasında davacı ..."a karşı açtığı tapu iptal ve tescil davasının bekletici mesele yapılması ile davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının Stuttgart Başkonsolosluğu"nca düzenlenen 1929 sayılı 15.02.1013 tarihli 2335 ada 3 parsel sayılı taşınmazın satış yetkisi içeren düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile davalı ..."ı vekil tayin ettiği, vekil ..."ın 25.03.2013 tarihinde çekişme konusu taşınmazı davalı ..."a 243.750 TL bedelle sattığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1. maddesi). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki; mahkemece, asıl davada davalı ..."un kötüniyetli olduğu davacı tarafça usulünce ispat edilemediğinden davalı ... yönüden davanın reddedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün bu yönüyle ONANMASINA,
Birleştirilen dava yönünden çekişme konusu taşınmazın mülkiyeti usulünce davacı ..."a geçtiği, davalı ... tarafından taşınmazın boşaltılmadığı anlaşılmakla; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinin kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Asıl davada davacı ..."nin tapu iptal ve tescil isteği yanında tazminat isteği de bulunmaktadır. Davalı vekil ..."ın satış bedelini davacıya ödediği ispat edilemediği gözetilerek taşınmazın dava tarihindeki değerinin davalı vekil ..."ten tahsiline karar verilmesi gerekirken tazminat talebinin reddi doğru değildir.
Hal böyle olunca, asıl davada davalı ... aleyhine taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, aşağıda yazılı 10.305,51-TL. Bakiye harcın birleştirilen davada davalı ... Çifci"den alınmasına, asıl dava yönünden peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.