Esas No: 1995/5
Karar No: 1995/4
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 1995/5 Esas 1995/4 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 1995/5 E. , 1995/4 K.- KADASTRO ÇALIŞMASI SONUNDA, DAVACININ FIILEN KULLANMAKTA OL¬DUĞU YE¬RIN YENI PARSELASYONDA BULUNMAMASI SONUCU LEHINE YAPILAN IPOTEĞIN KALDIRILMASI, KADASTRO TESPITININ IPTALI VE TAPULU TAŞINMAZININ KENDI ADINA YAZILMASI ISTEMIYLE AÇTIĞI DAVANIN, 3402 SAYILI KADASTRO YASASI’NIN 24., 25. VE 41. MADDELERI UYARINCA ADLÎ YARGI YERINDE ÇÖZÜMLENMESININ GEREKTIĞI HK.
- KADASTRO KANUNU (3402) Madde 48
- İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUNUN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN(MÜLGA) (2981) Madde 10
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 14
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : M.Ö. Davalılar : 1- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2- Kocasinan Belediye Başkanlığı OLAY: Kayseri Argıncık Köyünün kadastrosu, grafik yöntemle yapılıp kayıtlara geçirilmiştir. Daha sonra Kocasinan Belediye hudutlarına alınan bu köyün, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6765 sayılı İmar Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Yasa ve 3402 Sayılı Kadastro Yasası uyarınca kadastrosunun yapılması için Kadastro Müdürlüğü ile Kocasinan Belediyesi arasında bir protokol düzenlenmiştir. Buna göre yapılan kadastro çalışmaları sonunda daha önce 1925 parsel numarası ile davacı ve diğer hissedarların adlarına tescilli olan taşınmaz, 2520 ada ve 12 adet parsel olarak hak sahipleri adına tahdit ve tespit edilmiştir. Ancak yapılan ölçüm sırasında: “davacının fiili kullanımında bulunan yere rastlanmadığı” gerekçesiyle kadastro müdürlüğünce adına tahdit ve tespit yapılmayarak eski parseldeki hissesi bedeli dönüştürülmek suretiyle, aynı yerde, hissesinden fazla yer işgal eden 2513 ada, 5 ve 8 parseller ile 2520 ada 7 parsel malikleri aleyhine, davacı lehine, 3,5 milyon liralık kanuni ipotek tesis edilmiş ve durum davacıya duyurulmuştur. Davacı 19.10.1992 tarihinde adlî yargı yerinde kadastro tespitine itiraz ederek tespit işleminin iptali ile yapılan tespitin sözü edilen parseldeki 131/6715 hissesinin adına kaydının yapılması, imara da bu şekilde geçirilmesi istemiyle dava açmıştır. Kayseri Kadastro Mahkemesi; 9.2.1994 gün, E.92/749, K.94/11 sayıyla: Kadastro uygulamasının, Kocasinan Belediyesinin encümen kararına ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne başvurusuna ve Kadastro Müdürlüğüyle yapılan protokole dayandığı, gereken masrafların belediyece karşılanması suretiyle işlemlerin yürütüldüğü Kadastro Müdürlüğünce fiili durum tespit edildikten sonra belediyenin gerekli imar uygulamasını yaparak özel parselasyona geçtiği, yani işlemlerin tümüyle idari kararlara ve 2981 sayılı Yasa’ya dayandığı belirtilerek belediyece alınan idari karar, idare mahkemesince iptal edilip ortadan kaldırılmadan tapu iptali davasına bakılamayacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacı, 10.3.1994 tarihli dilekçeyle idari yargıya başvurarak, eski 1925 numaralı parseldeki 131/6715 hisseli yeri göstermeyen kadastro tespitinin iptalini istemiştir. Kayseri İdare Mahkemesi; 8.11.1994 gün ve 260/1075 sayıyla: İptali istenilen işlemin, kendi konusunda özel kanun niteliğinde bulunan 2981 sayılı Yasa’nın 3290 sayılı Yasayla değişik 10/b maddesinde öngörülen bir yetkinin kullanılmasına dayanılarak, doğrudan kadastro idaresince yapılan bir tespit olduğunu ve ıslah imar planı gibi bir işleme dayalı bulunmaması nedeniyle, 3402 sayılı Yasa uyarınca davanın çözümünün adlî yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar da temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacı, 9.1.1995 tarihli dilekçeyle, meydana gelen olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesini istemiş, idare mahkemesi dosyası mahkemece, 10.1.1995 tarih ve 260-1075 sayılı gönderme kararıyla Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Böylece, adlî ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Selçuk Tüzün’ün Başkanlığında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, İrfan Erdinç ve Osman Şimşek’in katılımları ile yaptığı 13.2.1995 günlü toplantıda, Raportör-Hâkim Ayten Anıl’ın raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, toplantıya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç’in, adlî yargı yerinin görevli olduğu yolundaki yazılı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları da alındıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, kadastro çalışmasında davacının fiilen kullanımında olan yerin zeminde çıkmaması sonucu, bu yerin takdir edilen bedeli üzerinden lehine yapılan ipoteğin kaldırılması ve kadastro tespitinin iptali ile tapulu taşınmazın kendi adına kaydedilmesi istemiyle açılmıştır. Belediye, beldesinde açık araziler oluşturarak, çarpık yapılaşmayı önlemek amacıyla, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile yaptığı bir protokolle, belediye sınırları içindeki taşınmazların kadastrosunun yapılmasını sağlamıştır. Belediyenin bu yetkisi 2981 sayılı Yasa’nın 22.5.1986 gün ve 3290 sayılı Yasayla değişik 10/b maddesine dayanmaktadır. Söz konusu madde de: “...b) üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş toplu veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine: 1- Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu yasada belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak, 2- Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise, bu Yasayla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak ıslah imar planının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın; onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç) komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir...” denilmektedir. (2613 ve 766 sayılı Yasalar 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 48/1 sayılı maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 48/. maddesiyle de diğer Yasaların 2613 ve 766 sayılı Yasalara yaptığı atıflar 3402 sayılı Yasa’nın ilgili hükümlerine yapılmış sayılmıştır.) Olayda belediye, açıklanan hükümlü verilen yetkiye dayanarak belediye hudutları dahilindeki taşınmazların kadastrosunu yaptırmıştır. Buradaki idari işlemler bu kadastro tespitlerinin yaptırılmasını öngörün encümen kararı ile yukarıda sözü edilen protokolden ibaret ön işlemlerdir. Davacı, kadastro çalışmaları sonunda üzerinde fiilen kullanmakta olduğu evinin bulunduğu arazinin kadastro tespitleri sonucunda zeminde (parselde) çıkmaması nedeniyle meydana gelen mağduriyetinin giderilmesini istemektedir. Dava konusu istem belediyenin yaptığı işlemlere yönelik olmayıp, kadastro müdürlüğünün ölçüm ve yazımıyla ilgili bulunmaktadır. 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın, “Uyuşmazlıkların kadastro mahkemesinde çözümlenmesi” başlıklı Beşinci Bölümünde yer alan 24. maddesinde: Genel mahkemelere ait olup da bu Yasa’nın uygulanması ile ilgili dava ve işlere, belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde, tek hakimli ve asliye mahkemesi sıfatını haiz, yeter sayıda kadastro mahkemeleri kurulacağı öngörülmüş; 25. maddesinde de: Bu mahkemelerin taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel yasalarla kendisine verilen işlere bakacağı belirtilmiştir. Aynı Yasa’nın “Teknik Hataların Düzeltilmesi” başlıklı 41. maddesinde: Kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hataların, ilgilinin müracaatı üzerine veya kadastro müdürlüğünce resen düzeltileceği ve düzeltmenin taşınmaz mal malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunacağı belirtilip, tebliğ tarihinden başlayan 30 içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh mahkemesinde dava açılmadığı takdirde yapılan düzeltmenin kesinleşeceği hükmü yer almıştır. Diğer taraftan Medeni Kanunun yirmi beşinci babında “Tapu Sicili” bölümünün “Tashih”e ilişkin “Adi Hata” başlıklı 935. maddesinde: “Alakadarlar tahriren muvafakatlarını beyan etmedikleri halde mahkeme kararı olmadıkça tapu sicil memuru, hiçbir tashih icra edemez...” denilmektedir. Açıklanan bu hükümler ve davadaki istemlerin kadastro işlemlerine yönelik olması itibariyle davanın adlî yargı yerinin görevine girdiği bu nedenle, Kayseri Kadastro Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir. SONUÇ: Anlaşmazlığın niteliğine göre davanın adlî yargı yerinde görülmesi gerektiğine, bu nedenle Kayseri Kadastro Mahkemesi’nin 9.2.1994 gün, E.92/749, K.94/11 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 13.2.1995 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.