Esas No: 2020/3001
Karar No: 2021/1888
Karar Tarihi: 26.04.2021
Danıştay 10. Daire 2020/3001 Esas 2021/1888 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/3001
Karar No : 2021/1888
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. …
Hukuk Müşaviri Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, davalı idareye bağlı Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesinde uygulanan göz ameliyatı sırasında gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, sağlık hizmeti sonrası durumunun takip edilmediği, bu nedenle sol gözünde hasar oluşmasına sebebiyet verildiğinden bahisle uğradığı zarara karşılık 20.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî olmak üzere toplam 70.000,00 TL tazminatın dava açma tarihi olan 17/04/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; davanın reddi yolunda verilen kararın Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 21/05/2014 tarih ve E:2013/10484, K:2014/3958 sayılı kararıyla bozulması üzerine bozma kararına uyularak, bozma kararı doğrultusunda yapılan ara karar cevaplarının alınması üzerine olaya yönelik olarak Adli Tıp 3. Üst Kurulunca hazırlanan ... tarih ve ... sayılı raporda yapılan müdahale ve uygulamaların tıp standartlarına ve kurallarına uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiş ise de, bütün hekimlik uygulamalarının hastalar yönünden belirli bir risk oluşturduğu, bu risklerin hekimlik uygulamalarının doğasından kaynaklanmakta olduğu ve büyük kısmının hekim tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile kaçınılmaz nitelik taşıdığı, hekimin, tıbbi girişimi bilim ve meslek kurallarına uygun ve özenle yerine getirdiği takdirde, ortaya çıkan komplikasyonlardan ya da istenmeyen durumlardan dolayı sorumlu tutulamayacağı, ancak Anayasamızın 56. maddesi hükmü uyarınca sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin Devlet’e bir görev olarak yüklendiği, idari sorumluluğun genel şartları olarak, “bir zararın varlığı”, “zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir olması” ve “zarar ile idari olgu arasında nedensellik bağının bulunması" şeklinde sıralanabilecek koşulların birlikte ve bir bütün olarak gerçekleşmiş olması koşuluyla idarenin sorumluluğu yoluna gidilebileceği, hastanın, kamu hizmetinden yararlanan bir kişi olarak kendisine sunulan sağlık hizmetinden dolayı zarar görecek olursa, Devlet veya ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine idare hukuku esaslarına göre dava açabileceği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, olayın vuku buluş şekli, sol gözünü kaybeden davacının olaydan etkilenme durumu, yine davacının olay nedeniyle bundan sonraki yaşamı üzerindeki neticeleri, bu nedenle duyduğu elem ve ızdırabın kısmen de olsa karşılığı olarak, takdiren 30.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi, bu miktarın dışındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin ise manevi tazminatın aktarılan niteliği dikkate alındığında reddi gerektiği, maddi tazminat isteminin ise, davacının kesin ve gerçekleşmiş, belli bir miktar olarak ispatlanabilir ve hesaplanabilen maddî zararının bulunduğundan söz edilemeyeceğinden talebinin kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uygulanan tıbbi müdahale sırasında hastane ve sterilizasyon koşulları ile benzeri nedenlerle mikrop bulaştığının Adli Tıp Kurumu raporu ile kanıtlandığı, ameliyat öncesinde yapılan biyomikroskopik muayene ile herhangi bir sakınca görülmediğinden ameliyatın gerçekleştirildiği, olayda kendisine yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı, hastane ve personelinin gerekli ve yeterli özeni göstermediği, diyabet hastası olduğunu göz önünde bulundurmadıkları, maddi tazminat isteminin de kabulü gerektiği, manevi tazminat tutarının düşük belirlendiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, davacının diyabet hastalığının direncini etkilediği, dosyadaki raporlara göre de komplikasyon yönetiminin uygun olduğu, olayda hizmet kusuru olmadığı halde manevi tazminata hükmedildiği, harçtan muaf olduğu halde aleyhine yargı harcına hükmedildiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davacı tarafından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, davacının sol gözünün görmemesine sebebiyet veren endoftalmi hastalığının katarakt ameliyatının hatalı yapılmasından kaynaklandığına dair tıbbi bir rapor bulunmadığı, ilerlemiş yaşının yanı sıra diyabet hastası olmasının da göz iltihabı sürecine katkısının olabileceği, netice ile fiil arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceği, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Tarafların temyiz istemlerinin reddi ile usul ve hukuka uygun olan temyize konu İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacının 03/01/2005 tarihinde Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurduğu, burada yapılan muayene ve biyomikroskopik kontrol sonucu bilateral arka kortikol katarakt saptandığı, ameliyata alınmasına karar verildiği ve 04/01/2005 tarihinde sol Fako+ İol+ On Vitrektomi ameliyatı yapıldığı, ameliyattan 1 gün sonraki muayenesinde enfeksiyon bulguları saptanarak konjonktiva altına tedavi amaçlı ilaç enjeksiyonu yapılarak 05/01/2005 tarihinde taburcu edildiği, 3 gün sonraki muayenesinde ağır göz içi iltihabı saptanması sebebiyle yatarak takip ve tedavi altına alındığı, değişik tarihlerde, değişik hastanelerde tedavi amaçlı muhtelif ameliyatlar uygulandığı, şikayetlerinin geçmemesi üzerine de anılan hastanede uygulanan göz ameliyatı sırasında gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, sağlık hizmeti sonrası durumunun takip edilmediği, bu nedenle sol gözünde hasar oluşmasına sebebiyet verildiğinden bahisle uğradığı zararların tazmini istemiyle 04/01/2006 tarihinde davalı idareye başvuru yapıldığı, bu başvurunun 14/02/2006 tarihli işlem ile reddi üzerine de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2, 3 ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının, davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının incelenmesi;
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, hizmet kusuru bulunup bulunmadığı hususuna yönelik olarak Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunca hazırlanan raporda, "şahsın sol gözüne yapılan katarakt ve lens koyma ameliyatından 1 gün sonra yapılan muayenesinde enfeksiyon bulguları saptanarak konjonktiva altına tedavi amaçlı ilaç enjeksiyonu yapıldığı, 3 gün sonra yapılan muayenesinde ağır göz içi iltihabı saptandığı, değişik tarihlerde, değişik hastanelerde tedavi amaçlı muhtelif ameliyatlar uygulandığı cihetle sol gözde çok erken dönemde (24 saat içinde) iltihabın görülmesinin ameliyat sırasında mikrop bulaşması olasılığını düşündürdüğü, hastaya ilk ameliyat yapan hekimle diğer ameliyatları yapan hekimlerin tıp kurallarına uygun davrandığı, adı geçen göz iltihap sürecinde şahısta uzun yıllar bulunan, vücut direncini azalttığı bilinen şeker hastalığının katkısı olabileceği" yönünde görüş bildirildiği, Mahkemece bu rapora istinaden daha önce verilen davanın reddi yolundaki kararın temyiz incelemesi neticesinde Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairenin 21/05/2014 tarih ve E:2013/10484, K:2014/3958 sayılı kararıyla, rapordaki 'değişik hastanelerde tedavi amaçlı muhtelif ameliyatlar uygulandığı cihetle sol gözde çok erken dönemde (24 saat içinde) iltihabın görülmesinin ameliyat sırasında mikrop bulaşması olasılığını düşündürdüğü' ifadesinden yola çıkarak sol Fako+ İol+ On Vitrektomi yapılan hastada enfeksiyona sebep olan olguyu tespit etme adına aynı gün yapılan diğer göz ameliyatlarında herhangi bir enfeksiyon bulgusuna rastlanıp rastlanmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiği, vücut direncini azalttığı bilinen diyabet hastalığının ameliyat öncesi tespit edilmesinin gerekip gerekmediği, hastanın bu durumunun bilinmesi halinde enfeksiyon riskine karşı vücut direncinin artırılması noktasında gerekli önlemlerin alınmasının gerekip gerekmediği, dava konusu olayda bu konuda ne tür önlemlerin alındığının araştırılması gerektiği, bu durumda, hastada meydana gelen enfeksiyona sebep olan durumun tam olarak tespit edilemediği, bir başka ifade ile nedenin doyurucu şekilde açıklanmadığı, soyut ifadelerle yetinildiği, raporun konu ile ilgili uzman (enfeksiyon hastalıkları uzmanı) üyelerin katılımı olmadan düzenlendiği, eksik, soyut ifadelerle yetinilerek hazırlanmış olan rapor esas alınarak karar verildiği, Adli Tıp Genel Kurulu'ndan açıklamalı ve gerekçeli yeni bir rapor alınarak olayda hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının yeniden irdelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu görülmektedir.
Anılan bozma kararından sonra Mahkemece bozma kararına uyularak, muhtelif tarihli ara kararlarla davalı idareden, hastada enfeksiyona sebep olan olguyu tespit etme adına aynı gün yapılan diğer göz ameliyatlarında herhangi bir enfeksiyon bulgusuna rastlanıp rastlanmadığı sorularak bu hususa ilişkin tüm bilgi ve belgelerin istenildiği, ara karar cevabıyla birlikte dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, sonrasında Adli Tıp 3. Üst Kurulunca hazırlanan ... tarih ve ... sayılı raporda ise özetle, "04/01/2005 tarihinde kişinin Ulucanlar Göz Eğitim Araştırma Hastanesinde sol FAKO + İOL + ön vitrektomi ameliyatı yapıldığı, kişinin sol gözüne ameliyatından 1 gün sonra yapılan muayenesinde enfeksiyon bulguları saptanarak konjonktiva altına tedavi amaçlı ilaç enjeksiyonu yapıldığı, üç gün sonra yapılan muayenesinde ağır göz içi iltihabı saptandığı, 13/01/2005 tarihinde aynı hastanede sol göze pars plana vitrektomi, lens üzerindeki bantın temizlenmesi ve korneaya sütür atılması işlemi, 25/01/2005 tarihinde sol vitreoretinal cerrahi yapıldığı, sonrasında değişik tarihlerde, farklı hastanelerde tedavi amaçlı ameliyatlar yapıldığı anlaşılmakla; diyabet öyküsü bulunan hastaya muayene ve tetkikler sonrası 04/01/2005 tarihinde açlık kan şekeri 107 mg/dl iken yapılan sol FAKO + İOL + ön vitrektomi operasyonunun endikasyon ve tekniğinin uygun olduğu, ameliyat sonrası 1. günde yapılan muayene de enfeksiyon saptandığı, bunun bir komplikasyon olduğu, tedavisinde supkonjunktival enjeksiyon ve sonrasında vitreoretinal cerrahi yapıldığı, yapılan işlemlerin uygun olduğu, dolayısıyla komplikasyon yönteminin uygun olduğu, diyabetin (şeker hastalığı) enfeksiyona yatkınlığı arttırdığı tıbben bilinmekle birlikte ameliyat öncesi kan şekerinin normal olduğu, dolayısıyla ameliyata engel bir durum teşkil etmediği" yönünde görüş bildirildiği görülmektedir.
Dava dosyasındaki bilgi belgeler ile anılan raporların birlikte değerlendirilmesinden, diyabet öyküsü bulunan davacıya 04/01/2005 tarihinde Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesinde açlık kan şekeri 107 mg/dl iken uygulanan sol FAKO + İOL + ön vitrektomi ameliyatının endikasyon ve tekniğinin tıp kurallarına uygun olduğu, ameliyattan bir gün sonraki muayenede saptanan enfeksiyonun, gerçekleştirilen ameliyatın bir komplikasyonu olarak meydana geldiği, komplikasyonun da tıp kurallarına uygun şekilde yönetildiği, dolayısıyla dava konusu olayda davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru tespit edilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, olayda davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru tespit edilmediğinden davacının tazminat istemlerinin bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekmekte olup, İdare Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmında sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının, davanın kabulüne ilişkin kısmının incelenmesi;
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda da izah edildiği üzere manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin işlemi ya da eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekmekte olup, davacılara manevi tazminat ödenmesini gerektirecek koşulların uyuşmazlık konusu olayda gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, manevi tazminat ödenmesini gerektiren bir hak ihlalinin olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekmekte olup, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü kısmen reddi yolunda verilen ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı temyize konu kararının davanın kısmen reddine ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçe ile gerekçede oy çokluğu esasta oy birliğiyle ONANMASINA, kısmen kabulüne ilişkin kısmının oy çokluğuyla BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/04/2021 tarihinde karar verildi.
(X) - KARŞI OY :
Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesinin davanın reddi yolundaki önceki kararının Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 21/05/2014 tarih ve E:2013/10484, K:2014/3958 sayılı kararıyla bozulması üzerine ve bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararına esas teşkil eden Adli Tıp 3. Üst Kurulunca hazırlanan ... tarih ve ... sayılı raporda, nihai olarak, davacıya yapılan müdahale ve uygulamaların tıp standartlarına ve kurallarına uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiş ise de; davacıda görme kaybına sebep olan enfeksiyonun, kişinin hastanede kaldığı süre içerisinde ve ameliyattan hemen sonra 24 saat içerisinde meydana gelmesi sebebiyle, söz konusu hastanede sağlık hizmetinin eksik ve kusurlu işletildiği yönünde oluşan üzüntü ve ızdırabın kısmen de olsa giderilmesi amacıyla davacının uğradığı manevi zararın tazmin edilmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, tarafların temyiz istemleri reddedilerek temyize konu İdare Mahkemesi kararının aynen onanmasına karar verilmesi oyuyla, aksi yöndeki Daire kararına katılmıyorum.