Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/8411
Karar No: 2021/11798
Karar Tarihi: 05.04.2021

Çevrenin kasten kirletilmesi - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/8411 Esas 2021/11798 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2021/8411 E.  ,  2021/11798 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesi
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    KARAR

    Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    I- Genel İlkeler:
    1) Su Kirliliği
    2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (ı) ve (n) bentlerinde, denizler, içme ve kullanma suları (yapay ya da tabii göller, barajlar, akarsular, yer altı suları vs) ile içme ve kullanma suyu sağlama amacı dışındaki sular şeklinde üç grup su kaynağı belirlenmiş, tanker, gemi ve diğer deniz araçlarının kirletme faaliyetleri ayrıca düzenlenerek, sular her türlü kirlenmeye karşı koruma altına alınmıştır.
    Öte yandan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 9, 11, 12, 15 ve 20. maddelerine dayanılarak “Ülkenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için, su kirlenmesinin önlenmesini sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirleme” amacıyla kabul edilmiştir.
    Bu Yönetmeliğin 16 ilâ 21. maddelerinde içme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasaklarına, 23. maddesinde denizlerle ilgili kirletme yasaklarına yer verilmiş, 25 ilâ 36. maddelerinde ise atıksuların boşaltım ilkeleri açıklanmıştır.
    Yine Yönetmeliğin 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnekleme yoluyla sayılmış, sınırlayıcı bir belirleme yapılmamıştır. Buna göre, fekal atıklar, organik atıklar, kimyasal atıklar, aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, atık ısı, radyoaktif atıklar, deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen maddeler, örnekleme yoluyla sayılmış kirletici unsurlardır.
    Yönetmeliğin “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinde alıcı ortam; “Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltı suları gibi yakın veya uzak çevre” şeklinde tüm su kaynaklarını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. Aynı maddede atık; “Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonunda, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıştıkları alıcı ortamların doğal bileşim ve özelliklerinin değişmesine yol açarak dolaylı veya doğrudan zararlara yol açabilen ve ortamın kullanım potansiyelini etkileyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerle atık enerji”, atıksu ise “Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sular” şeklinde tarif edilmiştir.
    Suların korunması ile ilgili esasları düzenleyen Yönetmeliğin 4/j maddesinde belirtilen genel ilke, atıksuların arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmemesidir. Keza Yönetmeliğin 16/a-b bentlerinde arıtılsa dahi atıksular ile her türlü atık ve artığın içme ve kullanma sularına deşarjına izin verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. 21. maddesinde de, içme ve kullanma suyu temini dışındaki amaçlarla yapılmış göllere, göletlere ve set çekmek suretiyle biriktirilmiş sulara arıtılmamış evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuların verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddenin (d) bendinde ise “her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılması” yasaklanmıştır.
    Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur; Yönetmeliğin 21/1. maddesinde sözü edilen içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj izni, arıtılmış olma koşuluna bağlanmıştır. Atıksuyun arıtılmış su olduğunu kabul etmek için de, bunların Yönetmeliğin 31. maddesi ile ekinde 16 grup halinde belirlenerek tablolar halinde gösterilen sektör kapsamındaki tesis tipi için kabul edilen limit deşarj değerlerine uygun olması gerekir. Aksi durumda atıksuyun tam olarak arıtıldığından, içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj edilme koşulunu sağladığından bahsedilemez.
    Özetle; içme ve kullanma sularına arıtılmış olsa dahi her türlü atık ve artığın deşarjı yasaklanmış, içme ve kullanma dışındaki sulara deşarj, arıtılmış olma koşuluna bağlanmış, atıksuyun arıtılmış olma ölçütü de, atıksuyun oluşum kaynağı dikkate alınarak Yönetmeliğin ekindeki sektörlere göre limit değerlerle ifade edilmiştir.
    2) Toprak Kirliliği
    2872 sayılı Kanunun ek 1/a maddesi “Toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine, giderilmesine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 20. maddesinin (j) bendine göre Kanunda ve yönetmelikte öngörülen yasaklara veya standartlara aykırı olarak veya gerekli önlemleri almadan atıkları toprağa vermek yaptırım gerektiren bir eylem olarak tanımlanmıştır.
    Alıcı ortam olan toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirliliğin giderilmesi, arıtma çamurlarının ve kompostun toprakta kullanımında gerekli tedbirlerin alınması esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde ortaya koymak amacıyla önce 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesine istinaden 31.05.2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. 08.06.2010 tarihinde ise aynı amaçlar için bu kez 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 1/a maddesine dayanılarak Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik kabul edilerek uygulamaya konulmuş ve 2005 tarihli Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
    2005 tarihli Yönetmeliğin 7/a, 2010 tarihli Yönetmeliğin ise 6/b maddesiyle, genel ilke olarak her türlü atık ve artığın, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standart ve yöntemlere aykırı olarak ve toprağa zarar verecek şekilde, doğrudan veya dolaylı biçimde toprağa verilmesi, depolanması gibi faaliyetlerde bulunmak yasaklanmıştır.
    Her iki Yönetmelik de, “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddelerinde atık tanımı yapmak suretiyle, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların neler olduğunu belirlemiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu iki Yönetmeliğin, atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılmasına ilişkin düzenlemelerinde farklılıklar bulunmaktadır. Bu bağlamda;
    A) 2005 tarihli Yönetmelik, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4., Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddelerinde atık olarak tanımlanmış unsurları toprak kirliliğine neden olacak atıklar olarak kabul etmiştir.
    B) 2010 tarihli Yönetmelik ise “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddenin;
    a) 4/(b) bendindeki düzenleme ile 05/07/2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-1’inde yer alan sınıflardaki maddeleri,
    b) 4/(n) bendindeki düzenleme ile kendi ekindeki Ek-1 listesinde yer verilen maddeleri,
    c) 4/(z/ğğ) bendindeki düzenleme ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek IV listesinde (A) ve (M) ile işaretlenmiş atıklarla, Ek-III/B’de yer alan eşik konsantrasyonu üzerinde değere sahip olan atıkları,
    d) 4/(z/hh) bendindeki düzenleme ile Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (II) bendinde tanımlanan tehlikeli maddeler ve müstahzarlar ile Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3. maddesinde yer alan tehlikeli maddeler tanımına giren tüm maddeleri,
    Toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali olan atık olarak kabul etmiş, (u) bendindeki düzenleme ile de kendi eklerinden olan Ek-2 Tablo 2’de yer alan faaliyetleri potansiyel kirletici faaliyetler olarak belirlemiştir.
    2005 tarihli Yönetmeliğin 4. maddesinde stabilize arıtma çamurunun; “Fermente edilebilirliğini ve kullanımından kaynaklanan sağlık tehlikelerini önemli ölçüde azaltmak üzere, biyolojik, kimyasal ya da ısıl işlemden, uzun süreli depolama ya da diğer uygun işlemlerden geçirilmiş arıtma çamurları” olduğu ifade edilmiş, 10 ilâ 13. maddelerinde bunların toprakta kullanım koşulları belirlenmiştir. Yine 4. maddedeki tanımlamaya göre “ham çamur”; “evsel ya da kentsel atıksuları işleyen arıtma tesislerinden ve evsel ve kentsel atıksulara benzeyen bileşimdeki atıksuları arıtan diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları, fosseptik tanklarından ve evsel ya da kentsel atıksuları arıtmak için kullanılan diğer tesislerden gelen arıtma çamurları ve bunların dışındaki diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları” olup, bunların toprakta kullanımı da 12. maddedeki düzenleme ile yasaklanmıştır.
    Doğrudan toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine hizmet eden bu yönetmeliklerin yanısıra, “atıkların oluşumundan bertarafına kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetimlerinin sağlanmasına yönelik esasları” belirleyen 2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile “Her türlü atık ve artığın çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesi, depolanması, taşınması vb faaliyetleri düzenleyen” 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin de toprak kirliliğine ilişkin yasaklamalarına değinmek gerekir.
    05.07.2008 tarihinden itibaren yürürlükte olan Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 4/a ve 6. maddelerine göre, Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıkların, toprağa, denizlere, göllere, akarsulara ve benzeri alıcı ortamlara dökülmesi, dolgu yapılması yasaktır. Anılan Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıklar, 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 4/b maddesinde de toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atık olarak benimsenmiştir. Dolayısıyla 05.07.2008 tarihinden itibaren Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-I listesinde yer verilen atıklar, toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atıklar olarak kabul edilmelidir.
    Öte yandan, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 18. maddesi, “evsel ve evsel nitelikli endüstriyel atıksuların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemleri sonucunda ortaya çıkan, suyu alınmış, kurutulmuş çamuru” ifade eden ve katı atık sınıfında kabul edilen “arıtma çamurunun”, denizlere, göllere ve benzeri alıcı ortamlara, caddelere, ormanlara ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak yerlere dökülmesini yasaklamıştır.
    Görüleceği üzere; toprak kirliliğine ilişkin 2005 ve 2010 tarihli yönetmeliklerin her ikisi de, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan her türlü atık ve artığın doğrudan toprağa verilmesini yasaklamakla birlikte, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılması hususunda farklı düzenlemelere yer vermiştir.
    Bu durumda, alıcı ortamlardan toprağa verilmesi suç oluşturacak olan atığın, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında bulunması, bu kapsamda değilse;
    A) 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin yürürlüğe girme tarihi olan 31/05/2005 ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin yürürlüğe girme tarihi olan 05/07/2008 tarihleri arasında gerçekleşen eylemler bakımından, 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddesinde diğer Yönetmeliklere atıf suretiyle belirlenen atıklardan olması,
    B) Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 05/07/2008 tarihinde yürürlüğe girmesi, 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin anılan yönetmeliğe yollama yapmış olması ve 08/06/2010 tarihinde yürürlüğe girmesi dikkate alındığında, 05/07/2008 ile 08/06/2010 tarihleri arasında işlenen eylemler yönünden Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek-1 listesinde belirtilen atık türlerinden olması,
    C) 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi, toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atıklara ilişkin önceki yönetmelikten farklı nitelikte atık gruplarını oluşturması nedeniyle de 08.06.2010 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından, 4/b maddesinde bahsedilen kirletici unsurlara ilaveten, atığın;
    - (n) bendi ile kendi ekindeki Ek-1’de tablo halinde gösterilen jenerik kirletici sınır değerlerini aşması,
    - z/ğğ bendinde belirtilen nitelikte tehlikeli atık veya z/hh bendinde tanımlanan tehlikeli madde sınıfına ilişkin koşulları taşıması,
    Gerekmektedir.
    Görüldüğü üzere 2010 tarihli yönetmelik, 2005 tarihli bir önceki yönetmelikten farklı olarak fekal atığın toprağı kirlettiğini ya da kirletme ihtimali taşıdığını kabul etmemiştir.
    Bahsedilen iki temel yönetmeliğin yanısıra, 2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 2/2-ç maddesindeki düzenleme ile “tarımda kullanılan hayvan dışkısı” bu Yönetmelik kapsamı dışında tutulmuştur.
    Ayrıca 2011 tarihli İnsan Tüketimi Amacıyla Kullanılmayan Hayvansal Yan Ürünler Yönetmeliği’nin 2/2-ı ve 4/g maddelerine göre “Çiftlikte yetiştirilen balıklar hariç çiftlik hayvanlarının, altlık olarak kullanılan saman ve talaş parçaları ile karışık olsun veya olmasın dışkı ve idrarı” şeklinde tanımlanan gübre, anılan Yönetmeliğin kapsamı dışında bırakılmıştır.
    2004 tarihli Hayvancılık İşletmelerinin Kuruluş, Çalışma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ile 2006 tarihli Hayvancılık İşletmelerinin Kuruluş, Çalışma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelikte hayvan dışkılarının depolanması, uzaklaştırılması ve imhası ile ilgili düzenlemeler ve aykırılık halinde idarî yaptırım öngören kurallar bulunmasına karşın, sırasıyla 09/08/2006 ve 29/12/2010 tarihlerinde yürürlükten kalkan bu yönetmeliklerden sonra kabul edilip yürürlüğe konulan 2011 tarihli Çiftlik Hayvanlarının Refahına İlişkin Yönetmelik ile 31/12/2013 tarihinde yürürlüğe giren Canlı Hayvan Ticareti Yapan Satıcıların Çalışma ve Denetlenmesi ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’de bu konularda bir düzenleme yapılmamıştır.
    Yapılan açıklamalara göre; fekal atığın alıcı ortam olan suya atılması halinde SKKY’nin 3, 6. maddelerine göre, suyun niteliği (akarsu, göl, deniz vs) ve eylemdeki kusurluluk biçimine göre aynı Yönetmeliğin 4, 16/a-b, 23. maddelerinde öngörülen yasaklar ve yükümlülüklere aykırı davranmak suretiyle çevre kirliliğine yol açılması eylemi nedeniyle TCK’nın 181 ya da 182 maddesindeki suç oluşacaktır. Fekal atığın alıcı ortam olan toprağa verilmesi halinde ise, toprak kirliliğinin ya da kirlenme ihtimalinin gerçekleştiğinden bahsedilemez. Toprağa bırakılan fekal atığın, varlığı kanıtlanmış yeraltı sularını kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıdığı durumlarda “Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekecektir.
    III - Yargılamaya Konu Olay
    Ankara Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünce suç tarihinde faaliyet gösteren Birlik Kombine Et ve Et Ürünleri Ticaret ve Ltd. Şirketinde 22/07/2010 tarihinde yapılan denetimler sırasında tesiste hayvan kesim işleminin yapılmakta olduğu, kesimden kaynaklanan atık suların mevcut atık su arıtma tesisine ulaşan kanal sistemine verildiği ancak atıksu arıtma tesisinin çalışmıyor olması nedeniyle atıksuların araziye kontrolsüz olarak deşarj edildiğinin tespit edilmesi üzerine 2872 Sayılı Çevre Kanununun 20 maddesi gereğince işletme hakkında idari para cezası uygulandığı ve aynı kanunun 20 maddesinin son fıkrası gereğince TCK"nun 181/1. maddesi gereğince suç duyurusunda bulunulması üzerine adıgeçen şirket ortağı ve sorumlu müdürü sanık hakkında çevreyi kasten kirlettiği iddiasıyla dava açılmıştır.
    Sanık savunmasında; “Olay tarihinde ilçemizde yoğun yağmurdan kaynaklanan sel felaketi meydana gelmişti ve bundan dolayı da arıtma tesisi bozulmuştu, 2 ay gibi bir sürede bozuk olarak kaldı, sözkonusu mezbahaneyi ben Polatlı Belediyesi’nden kiralayıp kullandığım için ve arıtmayı da normalde onlar tamir ettireceklerdi ancak 2 ay boyunca onlar tamir ettirmediler daha sonra yine biz tamir ettirmek zorunda kaldık, tamirini de gerçekleştirdik ancak bu 2 aylık süre içinde arıtma bozuk olduğu halde mecburen kesim işlerine devam ettik ve bunları da genel kanalizasyon suyuna arıtmasız olarak vermek durumunda kaldık bu şekilde suçlamayı kabul ediyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
    Yerel Mahkemece dosya dahilinde yapılan keşif işlemi sonucu temin edilen 20.03.2012 tarihli bilirkişi raporunda; sanığın işlettiği mezbahanenin atık sularının arıtma tesisinin çalışmaması nedeniyle doğrudan araziye deşarj edildiği, bunun yeraltısularının kirliliğine, insan ve hayvanlar arasında ortak bazı hastalıkların yayılmasına, bitki ve hayvanların doğal dengesinde olumsuz sonuçlara sebebiyet vererek çevre kirliliğine neden olduğunu, bu ve benzer işletmelerin çevre ve toplum sağlığını gözönünde bulundurup, yasalarda belirtilen teknik usüllere uyarak arıtma sistemlerine ve deşarj standartlarına gereken önemi vermesinin gerektiği bildirilmiştir.
    Yerel Mahkemece kurulan gerekçeye göre alıcı ortam belirlenmeden mahkumiyet kararı verildiği görülmüştür.
    Dosya kapsamı incelendiğinde, yargılamaya konu atıkların hayvansal atıklar olduğu görülmektedir.
    Öncelikle, atığın, yönetmelikte belirlenen limit değerleri aşması ve çevre kirliliğine neden olacak içerikte olması, tek başına suçun oluşumu için yeterli değildir. Atığın alıcı ortamlardan hangisine bırakıldığı belirlenmesi gerekir. Atığın alıcı ortama bırakılması halinde de alıcı ortamın kirlenmesi ya da kirlenme ihtimali kanıtlanmalıdır. Dosyada, yapılan denetim kapsamında, alıcı ortam açıkça belirtilmemiştir. Ayrıca, alıcı ortam olarak toprak tespit edilmiş ise de, fekal atık bırakılan alıcı ortam olan toprağın altında, Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmeliğin 4/ö maddesinde ki tanıma uygun, durgun veya hareket halindeki bir suyun varlığı araştırılarak, suça konu eylem kapsamında alıcı ortamın açıkça tespitinden sonra özellikle yukarıda (II) nolu kısımda belirtilen belirtilen mevzuat çerçevesinde değerlendirme yapılmalıdır.
    Yukarıda (II/1) numaralı kısımda açıklandığı üzere, fekal atıkların arıtılmadan alıcı ortam olan suya deşarj edilmesinin, yönetmeliğin 4/j, 16/a-b bentlerine göre alıcı ortam olan suyun, dolayısıyla çevrenin kasten kirletilmesi suçuna sebebiyet vereceği kabul edilmiştir. Yukarıda (II/2) numaralı kısımda açıklandığı üzere, fekal atıklar, alıcı ortam olan toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıklardan değildir.
    a) Alıcı ortamın toprak olduğu tespit edildiği takdirde yapılacak değerlendirmede;
    5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 5/2. maddesi gereğince hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlüdürler. Aynı Kanun’un 28/b maddesinde ise 5/2. fıkrada öngörülen hayvanların sahiplenilmesi ve bakımı ile ilgili yasaklara ve yükümlülüklere uymayan ve alınması gereken önlemleri almayanlara idari para cezası verileceği hükme bağlanmıştır.
    Yukarıda (II) nolu kısımda açıklandığı üzere, fekal atık, alıcı ortam olan toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atık olmadığından alıcı ortam olan toprağın, dolayısıyla çevrenin kirletilmesi suçu oluşmayacaktır. Ancak sanığın, hayvanlardan kaynaklanan fekal atığı muhafaza ederken, zamanında ve yeterli seviyede tedbir alma yükümlülüğüne aykırı davranarak üçüncü kişileri rahatsız ettiği veya üçüncü kişilere zarar verdiği takdirde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 24 ve 5199 sayılı Kanun’un 5/2, 28/b maddeleri gereğince idari para cezası verilip verilmeyeceğinin de tartışılması gerekir.
    b) Suça konu atıkların alıcı ortam olan suya karıştığının tespit edildiği takdirde, fekal atıkların alıcı ortam olan suyu kirletici nitelikte olduğu, bu suretle olay kapsamında, sanığın, yüklenen eylemden kast ya da taksir şeklindeki kusurluluk türlerinden hangisinden sorumlu olduğu tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.
    Bu suretle, sanığa yüklenen suçun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, öncelikle alıcı ortam açıkça tespit edildikten sonra, üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, su ürünleri, çevre ve kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete dosya tevdii edilerek, suç tarihi itibariyle yürürlükte olan yukarıda (II) nolu kısımda açıklanan yönetmelikler ve ekleri ile birebir ilişki kurmak suretiyle ve Yargıtay denetimine imkân sağlayacak nitelikte bilirkişi raporu alınması gerekir. Daha sonra rapor içeriğine göre sanığın, yüklenen eylemden kast ya da taksir şeklindeki kusurluluk türlerinden hangisinden sorumlu olduğu tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
    Kabule göre de;
    17/10/2019 gün ve 7188 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, CMK’ya 7188 sayılı Kanunla eklenen geçici 5. maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “hükme bağlanmış” ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin 14/01/2021 tarihli ve 2020/81 esas, 2021/4 sayılı kararıyla "basit yargılama usulü" yönünden Anayasa"nın 38. maddesine aykırı görülerek iptaline karar vermesi karşısında, temyiz incelemesi yapılan ve CMK"nın 251/1. maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa"nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK"nın 7 ve 5271 sayılı CMK"nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
    IV – Sonuç ve Karar
    Açıklanan gerekçelerle sanık ... müdafisinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi