(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2012/4661 E. , 2012/10455 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü, ... mevkii, 224 ada 19 parsel sayılı 211,22 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı gerçek kişi adına tesbit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davalı kişi yararına 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davacı Hazinenin davasının reddine ve dava konusu ... köyü, 224 ada 19 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi davalı gerçek kişi adına tesciline karar verilmiş, mahkemece verilen bu ilk hüküm davacı Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.12.2007 gün ve 2007/13240-15874 sayılı bozma kararında özetle: “Kesinleşmiş orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma ve keşifte, çekişmeli taşınmazın üzerinde bir meşe ağacı ile iki adet aşlı asma ve bir adet çardak bulunduğu mahkeme gözlemi olarak keşif tutanağına geçirilmiş, yerel bilirkişi ve tanıklar, çekişmeli taşınmazın komşu parseller ile bir bütün olarak davalının dedesi ...’e aitken ondan ...’a, ondan da taksim ile davalıya kaldığını, taşınmazın Güney sınırındaki evin bahçesi olarak kullanıldığını, evin önünde boşluk olarak tasarruf edildiğini, orman bilirkişisi taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığını, orman sayılan yerlerden olmadığını, ev ve camiye gelenlerin hayvanlarını bağladığını, ziraat uzmanı bilirkişi ise taşınmazın eğiminin % 2 olduğunu, üzerinde bir meşe ile iki adet asmanın bulunduğunu, çimen olan bitki örtüsü üzerine hayvanlar bağlandığını bildirmişlerdir.
3402 sayılı Yasanın 14/1 maddesi gereğince “Tapuda kayıtlı olmayan ... taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” Ancak, doğal olarak çimlerle kaplı taşınmazın üzerine, camiye gelen köy halkıyla, davalı tarafın otlatmak veya gölgelendirmek amacıyla hayvanlarını bağlamak suretiyle sürdürdükleri zilyetliğin, çekişmeli taşınmazın ekonomik amacına uygun zilyetlik olamayacağı, bu şekildeki zilyetliğin süresi kaç yıla ulaşırsa ulaşsın, Kadastro Yasasının 14. maddesindeki koşulların davalı yararına gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği gözetilerek, Hazinenin davasının kabulüne taşınmazın belirlenen bu niteliği nedeniyle Hazine adına tesciline karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne ve dava konusu ... köyü, 224 ada 19 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile dava konusu taşınmazın ham toprak niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, dava; kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1949 yılında yapılıp, 26.08.1949 tarihinde ilân edilerek 26.11.1949 tarihide kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükümlerine göre yapılıp, arazi kadastrosu sonuçları ile ilân edilen aplikasyon uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, davacı Hazinenin davasının kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, karar tarihinden sonra 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmeyeceğinden ve belirtilen bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün yargılama giderlerine ilişkin 3, 4 ve 5. bentlerinin kaldırılarak, bunun yerine “6099 sayılı Yasa ile 3402 sayılı yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve aynı yasa hükmü gereğince davacı Hazine yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 24/09/2012 günü oybirliği ile karar verildi.