Esas No: 2012/8457
Karar No: 2012/10449
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/8457 Esas 2012/10449 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın Hazinenin davasının kabulü müdahil Orman Yönetiminin davasının reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil Orman Yönetiminin vekili ile davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu ... Köyü, 149 ada 84 parsel sayılı 3356,80 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, hükmen davalı ... adına tescil edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve halk arasında ... yaylası olarak bilinen kadim yayla ve niteliğindeki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış, tapu kaydının iptal edilerek yayla ve yaylak olarak tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Orman Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu savı ile müdahil davacı sıfatı ile harçlı olarak davaya katılmıştır. Mahkemece, müdahil davacı Orman Genel Müdürlüğünün davasının reddine, Hazinenin davasının kabulüne ve dava konusu ... Köyü, 149 ada 84 parselin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile bu parselin YAYLA OLARAK SINIRLANDIRILMASINA VE ÖZEL SİCİLİNE KAYDINA karar verilmiş, hüküm müdahil davacı Orman Yönetim vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamu malı niteliğindeki yayla ve orman olduğu savı ile açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre 63 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 19.05.1992 tarihinde yapılmış ve sonuçları 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 09.07.1994 ve 08.08.1994 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir. Taşınmaz bu uygulamada orman kadastro sınırları dışında bırakılmıştır.
1) Müdahil davacı Orman Yönetiminin temyizi yönünden; uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastro haritası ve eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yapılan uygulama, inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman kadastro sınırları dışında ve resmî belgelerde orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmişse de yapılan uygulama lokal nitelikte olup taşınmazın tahdit haritasına ve resmî belgelere göre konumunun ve öncesinin denetlenme olanağı bulunmamaktadır.
2) Davalı ... Müdürlüğünün temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, çekişmeli taşınmazın kadim yayla olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; davalı tarafın dayandığı vakfiyenin dayanağı olan tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren getirtilerek usûlunce uygulanmadığı gibi çekişmeli taşınmazla birlikte komşu parseller hakkında oluşmuş olan
mahkeme ilâmları uygulanarak kapsamları dahi belirlenmemiştir. Kaldı ki dava konusu taşınmazla bağlı kalınmaksızın en azından ada bazında ve daha geniş adalar bazında usulünce mera ve yaylak araştırılması yapılmamış ve ziraat uzmanı bilirkişiden taşınmaz ve çevre taşınmazların toprak yapısı ve bitki örtüsünü inceleyen bilimsel rapor alınmamıştır.
Çekişmeli ... Köyü, 149 ada 84 parsel sayılı taşınmazın 1993 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda senetsiz ve belgesizden ... mirasçıları ...ve müşterekleri adına tarla niteliği ile kadastro tesbiti yapılmış ve 09.08.1994 tarihinde adlarına tesbit kesinleşmiştir. Karaisali Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.1995 gün ve 1994/401 E. 1995/433 K sayılı ilâmın incelenmesinde; Vakıflar Genel Müdürlüğünün 11.08.1994 tarihinde ... Köyü 149 ada 84 parsel sayılı taşınmazın ... Vakfının vakfiye sınırları içerisinde kaldığı ve zilyetlikle kazanılamıyacağı iddiası ile tapu iptali tescili davası açtığı, yapılan yargılama sonunda çekişmeli taşınmazın ve çevresinin ... ... Bey oğlu ... Vakfı adına tapuda kayıtlı olduğu ve vakfiye kapsamında kaldığı, ayrıca sözü edilen vakfın mazbut, mevsuk ve muteber vakıflardan olduğu mahkemece kabul edilerek ... Köyü, 149 ada 84 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı vakıf adına tapuya tesciline karar verilmiş ve hüküm Yargıtay denetiminden geçerek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.12.1997 gün ve 1997/15797-17056 E.K. sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Karaisali Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.1997 gün ve 1994/1010 E. 1997/788 K sayılı ilâmın incelenmesinde; çekişmeli taşınmaza komşu olan 149 ada 82 parselin senetsiz ve belgesizden gerçek kişiler adına kadastro tesbitinin yapıldığı ve kesinleştiği, aynı nedenle Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu iptali ve tescil davası açtığı, Hazinenin bu davaya müdahil olarak katıldığı, çekişmeli taşınmazın ve çevresinin ... ... Bey oğlu ... Vakfı adına tapuda kayıtlı olduğu ve vakfiye kapsamında kaldığı, mahkemece kabul edilerek ... Köyü, 149 ada 82 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı vakıf adına tapuya tesciline müdahil davacının davasının reddine karar verilmiş ve hüküm Yargıtay denetiminden geçerek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.06.2000 gün ve 2000/8621 - 8319 E.K. sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yine, Karaisali Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.05.2003 gün ve 2002/354 E.- 2003/224 K. sayılı ilâmın incelenmesinde; çekişmeli taşınmaza komşu olan 149 ada 83 parselin senetsiz ve belgesizden gerçek kişiler adına kadastro tesbitinin yapıldığı ve kesinleştiği, aynı nedenle Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu iptali ve tescil davası açtığı, çekişmeli taşınmazın ve çevresinin ... ... Bey oğlu ... Vakfı adına tapuda kayıtlı olduğu ve vakfiye kapsamında kaldığı, mahkemece kabul edilerek ... Köyü 149 ada 83 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı vakıf adına tapuya tesciline karar verilmiş ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yine, Karaisali Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.10.1997 gün ve 1997/698 - 829 E.K. sayılı ilâmın incelenmesinde; çekişmeli taşınmaza komşu olan 149 ada 85 parselin senetsiz ve belgesizden gerçek kişiler adına kadastro tesbitinin yapıldığı ve kesinleştiği, aynı nedenle Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu iptali ve tescil davası açtığı, çekişmeli taşınmazın ve çevresinin ... ... Bey oğlu ... Vakfı adına tapuda kayıtlı olduğu ve vakfiye kapsamında kaldığı, mahkemece kabul edilerek ... Köyü, 149 ada 85 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı vakıf adına tapuya tesciline karar verilmiş ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın ... yaylası olarak bilinen ve memleket haritalarında bu isimle işaretlenen 1600 rakımlı bölgede bulunduğu, aynı yörede açılan başka davalar sebebiyle yapılan yargılamada taşınmazın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29.12.1995 tarih ve 7745 - 7843 sayılı ilâmında ve Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1996 tarih ve 1996/17 – 294 - 426 sayılı ilâmı ile yaylak olarak kabul edildiğini, bu nedenle taşınmazın kadim yaylak olduğunu, tapu kaydının iptali ile özel siciline yazılması istemiştir.
Davalı ... vekili ise, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin yayla olmadığını, vakıf taşınmazı olduğunu, ... ... Bey oğlu ... Vakfı adına tapuda kayıtlı olduğunu ve vakfiye kapsamında kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Eski HUMK.nun 238/2. maddesine göre “maruf ve meşhur olan veya ikrar olunan hususlar münazaalı sayılmaz”, yine Yeni HMK"nun 187/2. maddesine göre ""Herkesçe bilinen vakıalarla ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz"" kuralı gereğince davalı taşınmazın bulunduğu yerin ve çevresinin sadece o yöre halkı tarafından değil herkesin bildiği yurt genelinde maruf olan “... Yaylası” kapsamındaki bir yer olup olmadığının ve ayrıca davalı tarafın dayandığı vakfiyenin ve vakıf tapusunu kapsamı içerisinde kalıp kalmadığının öncelikle saptanması gerekir.
Diğer taraftan, Türk Medenî Kanununun 101. maddesi hükmüne göre “Vakıflar gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemesiyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Vakfın, Osmanlı Hukukundaki tarifi de, Türk Medenî Kanununun 101. maddesindeki tarife paraleldir. Kavram olarak denilebilir ki, vakıftan amaç; bir aynın (malın) menfaatlerini hayır yönüne tahsis etmektir (..., V.Toprak Hukuku, 2. Baskı, Sayfa 63). Vakfın kurulabilmesi için belirli bir amaca yönelmiş mal olmalıdır. Ancak, tahsisi yapılacak gayrimenkulün niteliğinin kural olarak vakfın amacına cevap vermesi gerekir.
4342 sayılı Mera Kanununun 3. maddesine göre yaylak; hayvancılıkla uğraşan köy halkının ve çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerdir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yaylakın özel mülkiyete geçirilmesi, amacı dışında kullanılması sınırlarının daraltılması olanaklı değildir.
Somut olayda uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın öncelikle niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin mera veya yaylak niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması önem arzetmektedir. Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim mera veya yaylaklardan olup olmadığı ayrı usûl ve şekilde araştırılmaya tabîdir. Zira, tahsisli ve kadim yaylak ve meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli yaylak ve meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim yaylak ve meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8 – 427 - 544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17 – 149 - 502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera ve yaylak olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera ve yaylak olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki; yetkili merci tarafından bir yerin mera ve yaylak olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek veya tüzel kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera ve yaylak olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera ve yaylak olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece; taşınmazın tahsisli veya kadim yaylak ve mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılması gerekmektedir. Taşınmazın tahsisli yaylak ve meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera ve yaylak tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi, İl Tarım Müdürlüğü ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tesbit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera ve yaylak niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve ziraat ve toprak uzmanı bilirkişi kurulu aracılığı ile tesbiti, Toprak Tevzi Komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait
tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tesbit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera ve yaylak niteliğinde olup olmadığı araştırılması öncelikle kayden gerekir. Davalı tarafın dayandığı vakfiyeye ilişkin tüm vakıf kayıtları ile haritasının, dayanılan tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittilerinin ve revizyonlarının tapu müdürlüğünden sorulup getirtilmesi ve ayrıca dava konusu taşınmaza komşu olan 149 ada 82 - 83 - 85 - 64 - 65 - 96 ve ada bazındaki parsellerin tesbit tutanak örnekleri ile varsa dayanak kayıtlarının davalı iseler dava dosyalarının getirtilmesi, bundan sonra; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ( Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, fen bilirkişi ve harita mühendisi ile üç kişiden oluşan ziraat ve toprak uzman bilirkişiler kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte öncelikle kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek ve ayrıca eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planı sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 6 ya da 7 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına ve resmî belgelere göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı ve memleket haritası üzerinde uygulamalı müşterek kroki düzenlettirilmeli, komşu köylerden seçilecek yaşlı yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin ve niteliğinin ne olduğunun ve ne şekilde kullanıldığının sorulması, fen bilirkişi ve harita mühendisi aracılığı ile ve yerel bilirkişiler yardımı ile davalı vakfın dayanağı olan vakfiyenin ve haritasın ve dayanılan tapu kaydının mevkii ve hudutları itibariyle uygulanması uygulamanın kadastro paftası üzerinde ayrı renklerle gösterilmesi, ayrıca ziraat uzmanı bilirkişilerden taşınmazın toprak yapısı ve bitki örtüsü çevre taşınmazlarla birlikte bir bütün olarak incelenerek mera ve yaylak niteliğindeki yerlerden olup olmadığı veya tarım ve ziraate elverişli yerlerden olup olmadığı hususunda bilirkişilerden gerekçeli ve açıklayıcı rapor alınması, eski HUMK."nun 366. maddesi yeni HMK"nun 290/2. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın çevresini içine alacak şekilde ve üzerindeki örtüyü gösterir resimlerinin çekilip usulen onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, dava konusu taşınmaz ile komşu taşınmazlara ilişkin vakıf veya Hazine lehine ya da aleyhine kesinleşmiş olan ilâmlar ayrıca araştırılarak davaya olan hukukî etkilerinin tartışılması bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentde açıklanan nedenlerle; müdahil davacı Orman Yönetimi vekilinin ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 24/09/2012 günü oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.