14. Hukuk Dairesi 2012/2889 E. , 2012/7273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.02.2006 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; birleşen davada ise davacı ... tarafından gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin iptali istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın ispat edilemediğinden reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen 11.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı/birleşen dava davalısı ... ile duruşmasız temyizi davalı/birleşen dava davacısı ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 22.05.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı/davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı/davacı ... vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklaması dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, 07.06.2001 ve 10.10.2005 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalılardan ..., taşınmaza murisi ...’nun hükmen malik olduğunu, davada dayanılan sözleşmelerin muvazaalı şekilde düzenlendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar savunmada bulunmamışlardır.
Birleştirilen davada davalı-davacı ..., gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin muvazaalı yapıldığını belirterek 07.06.2001 ve 10.10.2005 günlü sözleşmelerin iptalini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulü ile dava konusu sözleşmelerin iptaline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen davanın davalısı ... ile davalı-davacı ...’ın temyizi üzerine Dairemizin 23.06.2009 tarihli bozma ilamı ile özetle; “1-…Kural olarak, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin satış amacı ile değil muvazaalı olarak yapıldığının savunulması her zaman olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemenin dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını BK’nun 18. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturması gerekir. Zira, bu gibi durumlarda taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ivazlı (bedel karşılığı) yapıldığı değil, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilir….Bu durumda birleşen davada sözleşmedeki gerçek amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve sözleşmenin muvazaa ile illiyetli bulunduğu ve sözleşmelerin iptali birleşen davada talep edildiğinden mahkemece gerçek amacın belirlenebilmesi için satış vaadi sözleşmesi yapılmak üzere davalı ...’a vekaletnamenin verildiği 23.01.2001 tarihindeki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mal varlığına oranı, murisin temlikle elde edilecek satış bedeline ihtiyaç durumu ve bu bedelin makul kalacak bir sınırda olup olmadığı araştırılmalı, birleşen davadaki istem hakkında sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Yukarıda değinilen hususlar göz ardı edilerek yasaya uygun düşmeyen ve uygulamada yeri olmayan bazı düşünceler ile eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır. 2-Yukarıdaki bozma nedenine göre birleşen davanın davacısı ...’ın avukatlık ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesi gerekmemiştir..” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası mahkemece; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile dava konusu gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin iptaline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-davalı ... vekili ile davalı-davacı ... vekili masraf ve vekalet ücreti yönünden temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davacı-davalı ...’ün bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı-davacı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda; asıl davada iptali istenen taşınmazın, dava tarihi itibariyle bina değeri 69.138 TL, arsa değeri ise 276.750 TL olup, toplam dava değeri 345.888 TL’dir. 25.05.2010 tarihinde harcı tamamlanan bu değere göre,
harç ve vekalet ücreti hesabının yapılması gerekirken, dava dilekçesinde belirtilen 40.000 TL üzerinden harç ve vekalet ücreti hesabı ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu husustan ayrı olarak; birleşen davada, davacı ...’ın yargılama gideri olarak sarfettiği belirtilen 45 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiş ise de davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin neleri kapsadığının hüküm kısmında açık ve tereddüt yaratmayacak şekilde gösterilmemesi de doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-davalı ...’ün bütün temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalı-davacı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı-davacı ..."a iadesine, 900 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı-davalı ...’ten alınarak, davalı-davacı ...’a verilmesine, 22.05.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.