13. Hukuk Dairesi 2016/18841 E. , 2018/2673 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVACI-KARŞI DAVALI : ... vekili avukat ...
DAVALI-KARŞI DAVACI : ... vekili avukat ...
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı-karşı davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı-karşı davalı vekili avukat Oğuz Demirbaş ile davalı-karşı davacı Asil ..."ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, avukatı olan davalının, adına yürüttüğü takipte tahsil ettiği parayı kendisinden habersiz ve usulsüz şekilde uhdesinde tuttuğunu, iadesini sağlamak için başlattığı takibe haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatı takdirine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, tahsil edilen meblağı vekalet ücreti ve masraflarına mahsuben aldığını savunarak davanın reddini dilemiş, karşı dava ile haksız azil gerekçesiyle bakiye kalan vekalet alacağının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, Davacı-karşı davalının davasının reddine, koşullar oluşmadığından davalı-karşı davacının icra inkar tazminatının talebinin reddine, Davalı-karşı davacının davasının kısmen kabulü ile 23.351,81 TL bakiye vekalet ücret alacağı ve 2.249,10 TL masraf alacağı olmak üzere, toplam 25.600,91 TL alacağın davacı-karşı davalıdan karşı dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davalı-karşı davacıya verilmesine, davalı karşı davacının fazlaya dair taleplerinin reddine, karar verilmiş, hüküm davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursak; Asıl dava, davalı-karşı davacı avukat tarafından tahsil edilen paranın usulsuz uhdesinde tutulduğundan bahisle başlatılan takibe itirazın iptali istemine ve karşı dava ise, davalı-karşı davacı olan avukatın bakiye kalan vekalet ücretinin tahsili istemine ilişkin olup, davacı-karşı davalı ile davalı-karşı davacı arasındaki vekalet ilişkisinin 19.09.2011 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken; davacı-karşı davalı ise, 08.05.2009 tarihinde icra dosyasına yatırılan paranın 32.367,88 TL olarak davalı-karşı davacı avukat tarafından çekildiğini, bu hususta kendisine bilgi verilmediğini, kendi imkanları ile 2011 Eylül ayında bu durumu öğrendiğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, bunun sonucuna göre davalı-karşı davacının icra dosyasından çektiği paranın iadesinin gerekip gerekmediği ve yine davacı-karşı davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Mahkemece, bozma öncesi verdiği 21.11.2012 tarih ve 2012/48 Esas ve 2012/967 Karar sayılı kararına atıfta bulunarak azlin haksız olduğu ve davanın kısmen kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş ise de, davacı-karşı davalı tarafından 19.09.2011 tarihli azilnamede sebep belirtmese de dava dilekçesinde, davalı karşı davacı avukatı icra dosyasına yatırılan parayı çektiği, bu konuda kendisine bilgi verilmediği, söz konusu paranın uhdesinde tutulduğu gerekçesiyle azlettiğini beyan etmiştir. Davalı-karşı davacı avukat ise bu hususu doğrulayarak hapis hakkını kullandığını savunarak asıl davanın reddi ile karşı davada bakiye vekalet alacağının tahsilini istemiştir. Özen yükümlülüğü bulunan avukatın hapis hakkını kullanırken karşı tarafı bilgilendirmesi gerekirken davalı-karşı davacı avukat bu konuda davacı-karşı davalı tarafı bilgilendirmemiştir. Hal böyle olunca davalı karşı davacı avukatın haklı nedenlerle azlediğinin kabulü gerekir.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. O halde mahkemece, azlin haklı olduğu kabul edilip, haklı azlin sonuçlarına göre somut olay değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1630,00 TL duruşma avukatlık parasının davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.