Esas No: 2016/15637
Karar No: 2021/1922
Karar Tarihi: 26.04.2021
Danıştay 10. Daire 2016/15637 Esas 2021/1922 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/15637
Karar No : 2021/1922
KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACILAR) : 1- ...'ya velayeten
... - ...
2- ...
3- ...
4- ...
5- ...
6- ...
7- ...
8- ...
9- A...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının kısmen onanmasına, kısmen bozulmasına dair Danıştay Onuncu Dairenin 15/04/2016 tarih ve E:2015/2888 K:2016/1986 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların yakını müteveffa ...'nın, 12/10/2011 tarihinde Siirt ili, Baykan ilçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde kardeşleriyle birlikte odun topladığı sırada terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırıda ağır yaralanarak kaldırıldığı Siirt Devlet Hastanesinde hayatını kaybetmesi nedeniyle, davacılar tarafından, uğranıldığı belirtilen anne ve babanın her biri için 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi; kardeşlerin her biri için 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 150.000,00 TL zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla; Geçici Köy Korucusu olan müteveffa ...'nın, 12/10/2011 tarihinde Siirt İli, Baykan İlçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde kardeşleriyle birlikte odun topladığı sırada terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırıda şehit edilmesi olayının, dosyadaki olayın anlatımına ilişkin savcılık fezlekesinden de anlaşılacağı üzere gerek müteveffanın "koruculuk" görevinden dolayı kamu görevlisi sıfatını taşıması nedeniyle terör örgütünün doğrudan hedefi olduğunun anlaşılması, gerekse olayda kendi kişisel kusurunun bulunmaması nedeniyle, davacıların uğramış olduğu maddi-manevi zararın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca hakkaniyet gereği karşılanması gerektiği sonucuna varıldığı, müteveffa ...'nın ölümü nedeniyle anne ve babası olan davacıların uğradığı maddi zararın (destekten yoksun kalma) tespiti amacıyla, Mahkemelerinin 13/06/2013 tarihli ara kararı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve 16/07/2014 tarihinde kayda giren raporda; ölen kişinin ve anne-babası ... ve ...'nın yaşı, sosyo-ekonomik vb. durumları göz önünde bulundurularak, anne ... için 13.785,32 TL, baba ... için 16.199,93 TL destekten yoksunluk zararının oluştuğunun hesaplandığı, bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, rapora taraflarca itirazda bulunulmadığı, bilirkişi raporunun karar ittihazı için yeterli nitelikte olduğu, buna göre, ölenin anne ve babası olan ... ve ... için toplam 29.985,25-TL maddi tazminat ödenmesi, maddi tazminat isteminin kalan kısmının reddedilmesi gerektiği, davacıların manevi tazminata hükmedilmesi yolundaki istemine gelince; olayda, ... ve ...'nın oğlu, diğer davacıların ise kardeşi olan ...'nın hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların ağır elem ve üzüntü içerisinde kaldığı, olay nedeniyle duyulan acı, üzüntü ve ruhsal sıkıntının giderilmesi için çekilen manevi tasa ve ızdıraba karşılık olarak ... ve ...'nın her biri için 10.000,00 TL, diğer davacıların (kardeşler) her biri için 7.000,00 TL olmak üzere toplam 69.000,00 TL manevi tazminat ödenmesinin uygun olacağı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, hesaplanan 29.985,25 TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 11/06/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine, takdir edilen 69.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 11/06/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Tarafların temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, İdare mahkemesince; davacıların yakını ...'nın Geçici Köy Korucusu statüsünde bulunduğu, bu görevi sebebiyle terör örgütünün doğrudan hedefi olduğu ve kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince tazminat isteminin kabulü gerektiği gerekçesine yer verilmiş ise de; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden ...'nın olay tarihinde Geçici Köy Korucusu ve Gönüllü Köy Korucusu statüsünde bulunmadığı ve terörle mücadele kapsamında resmi makamlarca kendisine verilmiş bir görevinin mevcut olmadığının anlaşıldığı, bu itibarla, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin, idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesi uyarınca karşılanmasına olanak bulunmadığı, davacıların yakınının geçici köy korucusu olduğu ve kamu görevlisi sıfatını taşıması nedeniyle terör örgütünün hedefi haline geldiği gerekçesiyle idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulü yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmadığı, öte yandan; olayda, idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğu olmadığı sonucuna varılmakla birlikte; bu durum, idarenin 5233 sayılı Yasadan doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, davacıların başvurusu halinde 5233 sayılı Yasa çerçevesinde, idarece ödeme yapılabileceği; ödenmesine karar verilip, henüz tahsil edilmeyen tutarların davacılar tarafından istenebileceğinin tabii olduğu gerekçesiyle kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının onanmasına, maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir.
KARAR_DÜZELTME
TALEP_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, ...'nın ailesinin korucu ailesi ve köyünün korucu köyü olması nedeniyle bölücü terör örgütünün hedefi olduğu ileri sürülerek Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Savunma dilekçesi verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata yönelik kısmının gerekçeli onanması, maddi tazminata yönelik kısmının ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesi'nin 15/04/2016 tarih ve E:2015/2888 K:2016/1986 sayılı kararı kaldırılarak tarafların temyiz istemleri yeniden incelendi:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava, davacıların yakını müteveffa ...'nın, 12/10/2011 tarihinde Siirt ili, Baykan ilçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde kardeşleriyle birlikte odun topladığı sırada terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırıda ağır yaralanarak kaldırıldığı Siirt Devlet Hastanesinde hayatını kaybetmesi nedeniyle, davacılar tarafından, uğranıldığı belirtilen anne ve babanın her biri için 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi; kardeşlerin her biri için 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 150.000,00 TL zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
MAHKEME KARARININ MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİNE İLİŞKİN KISMI YÖNÜNDEN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İLGİLİ MEVZUAT:
Terör eylemleri nedeniyle mağdur olan bireylerin zararlarının sulh yoluyla ödenebilmesi amacıyla 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun 27/07/2004 tarihinde yürürlüğe girmiş, Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından AİHM nezdinde açılan davalarda hükümetin yaptığı itirazlar yerinde görülmüş ve 5233 sayılı Kanun'un etkin bir başvuru yolu olduğu belirtilmiştir. Anılan Kanunun gerekçesinde, "Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. ... Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. ... Bu çerçevede... Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması ... amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır." denilmekle birlikte, komisyonlarda tartışılan manevi zararlara ilişkin olarak Kanunda olumlu ya da olumsuz her hangi bir ibare yer almamaktadır.
Yine konuya ilişkin yasama çalışmalarından anlaşıldığı üzere, sözü edilen Kanunun temel amaçlarından biri de yargı dışı bir yöntem geliştirerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bu konuda yapılan başvuruları sona erdirip, bireyler aleyhine oluşan dengenin iç hukukta geliştirilen usullerle yeniden kurulmasını sağlamaktır. Bu çerçevede, 5233 sayılı Kanun çıkarılmadan önce Danıştay içtihatları ile terör olayları nedeniyle uğranılan manevi zararların Anayasa'ya dayalı olarak sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini olanaklı iken, yasama organınca, özellikle yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açar nitelikte ve manevi tazminat ödenmesini engellemek amacına yönelik böyle bir kanunun yürürlüğe konulduğu söylenemez.
Terör eylemleri sonucu oluşan olaylar incelendiğinde, bir taraftan hayvanlara, ağaçlara, ürünlere, ev ve ev eşyalarına ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen zararlar, yaralanma, engelli hale gelme ve ölüm nedeniyle uğranılan zararlar ya da kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklı maddi zararlar yanında, esasen terör eylemlerine maruz kalan vatandaşların hayatları boyunca çektikleri ve çekecekleri üzüntü, acı, elem ve psikolojik buhran, vb. gibi manevi zararların da mevcut olduğu ve bu manevi zararların büyük sıkıntılara yol açacağı hususu inkar edilemez bir gerçektir. Dolayısıyla, idare hukuku kuralları çerçevesinde Anayasa'ya dayalı olarak geliştirilen bir ilke uyarınca manevi zararların karşılanma olanağının, içeriği itibarıyla engelleyici bir hüküm taşımayan Kanun ile ortadan kaldırıldığından bahsedilmesi olanaksızdır.
Bununla birlikte Elazığ İdare Mahkemesi tarafından, 5233 sayılı Kanun'un, terör veya terörle mücadeleden dolayı zarara uğrayanların manevi zararları dışında yalnızca maddi zararlarının tazminine ilişkin hükümlerinin Anayasanın 2., 5., 11., 36., 90. ve 125. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi'nce verilen 25/6/2009 tarih ve E:2006/79, K:2009/97 sayılı kararın manevi zararlara ilişkin bölümünde, "...5233 sayılı Yasa, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının özellikle yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması amacıyla hazırlanmış bir yasadır. Yasa bu yönüyle zarara uğrayan vatandaş ile devlet arasındaki uyuşmazlıkta yargı yoluna gidilmeden alternatif bir çözüm yöntemi getirmiştir...
5233 sayılı Yasa, idarenin eylem ve işleminin sonucu olmayan ve herhangi bir idari işlem veya eylemle doğrudan nedensellik bağı da bulunmayan, ancak terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararların da tazmini yolunu açan, bu anlamda idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişleten bir yasadır. Bu Yasa idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişletmekle birlikte, aynı zamanda terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararlardan sadece “maddi” olan kısmının sulh yoluyla tazminine ilişkin esas ve usulleri belirlemektedir. Yasa’da bu zararlardan “manevi” olan kısmın idareden talep edilemeyeceğine ilişkin bir hükme yer verilmediği gibi, 12. maddede “sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır” denilerek Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasına paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu nedenle itiraz konusu ibare, idarenin sorumluluk alanını daraltan veya idari işlem veya eylemlere karşı yargı yolunu kapatan bir hüküm içermemektedir...." gerekçelerine yer verilmiştir.
Anılan Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, 5233 sayılı Kanun, idarenin terör olaylarına dayalı kusursuz sorumluluk alanını genişleten, oluşan zararların yargı yoluna başvurmadan sulh yoluyla ödenmesini öngören, bu yönüyle uyuşmazlığın sadece maddi zararlara ilişkin kısmının yargı dışı alternatif bir yöntemle giderilmesini sağlayan, ancak manevi zararların karşılanmasını da engellemeyen nitelikte bir Kanundur.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 18888/02 nolu başvuruya konu 12/01/2006 günlü Aydın İçyer - Türkiye kararının 81. paragrafında, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla ilgili olarak “Tazminat kanununda yalnız maddi zararlar için tazminat talep etme olanağının bulunduğu doğru olsa da kanunun 12. maddesinin idari mahkemelerde manevi zarar için tazminat talep etme olanağı verdiği görülmektedir.” ifadesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesi tarafından, Geçici Köy Korucusu olan müteveffa ...'nın, 12/10/2011 tarihinde Siirt İli, Baykan İlçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde kardeşleriyle birlikte odun topladığı sırada terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırıda şehit edilmesi olayının, dosyadaki olayın anlatımına ilişkin savcılık fezlekesinden de anlaşılacağı üzere gerek müteveffanın "koruculuk" görevinden dolayı kamu görevlisi sıfatını taşıması nedeniyle terör örgütünün doğrudan hedefi olduğunun anlaşılması, gerekse olayda kendi kişisel kusurunun bulunmaması nedeniyle, davacıların uğramış olduğu manevi zararın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca hakkaniyet gereği karşılanması gerektiği sonucuna varıldığı belirtilerek, olayda, ... ve ...'nın oğlu, diğer davacıların ise kardeşi olan ...'nın hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların ağır elem ve üzüntü içerisinde kaldığı, olay nedeniyle duyulan acı, üzüntü ve ruhsal sıkıntının giderilmesi için çekilen manevi tasa ve ızdıraba karşılık olarak ... ve ...'nın her biri için 10.000,00 TL, diğer davacıların (kardeşler) her biri için 7.000,00 TL olmak üzere toplam 69.000,00 TL manevi tazminat ödenmesinin uygun olacağı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zararların tazmini istemiyle açılan davalarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak sosyal risk ilkesi uyarınca manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılarak davacılara manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Olayda; davacılar yakınının olay tarihinde Geçici Köy Korucusu ve Gönüllü Köy Korucusu statüsünde bulunmadığı ve terörle mücadele kapsamında resmi makamlarca kendisine verilmiş bir görevinin mevcut olmadığı ancak bölücü terör örgütü mensuplarının saldırısı (terör olayı) sonucunda hayatını kaybettiği açık olduğundan, davacıların uğramış oldukları manevi zararların sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
Bu itibarla, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
MAHKEME KARARININ MADDİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN KISMEN KABULÜNE İLİŞKİN KISMI YÖNÜNDEN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacıların yakını müteveffa ...'nın, 12/10/2011 tarihinde Siirt İli, Baykan İlçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde kardeşleriyle birlikte ormanda odun topladığı sırada pkk terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırıda hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı belirtilen maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdare mahkemesince; davacıların yakını ...'nın Geçici Köy Korucusu statüsünde bulunduğu, bu görevi sebebiyle terör örgütünün doğrudan hedefi olduğu ve kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince tazminat isteminin kabulü gerektiği gerekçesine yer verilmiş ise de; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden ...'nın olay tarihinde Geçici Köy Korucusu ve Gönüllü Köy Korucusu statüsünde bulunmadığı ve terörle mücadele kapsamında resmi makamlarca kendisine verilmiş bir görevinin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacıların maddi tazminat istemlerinin, idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesi uyarınca karşılanmasına olanak bulunmamaktadır. Davacıların yakınının geçici köy korucusu olduğu ve kamu görevlisi sıfatını taşıması nedeniyle terör örgütünün hedefi haline geldiği gerekçesiyle idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulü yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan; olayda, idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğu olmadığı sonucuna varılmakla birlikte; bu durum, idarenin 5233 sayılı Yasadan doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Davacıların başvurusu halinde 5233 sayılı Yasa çerçevesinde, idarece ödeme yapılabileceği; ödenmesine karar verilip, henüz tahsil edilmeyen tutarların davacılar tarafından istenebileceği tabiidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine, davalının temyiz isteminin kısmen reddine, kısmen kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının manevi tazminata yönelik kısmının yukarıda yer verilen gerekçeyle ONANMASINA, kararın maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne yönelik kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 26/04/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.