Esas No: 2022/3670
Karar No: 2022/5222
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3670 Esas 2022/5222 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3670 E. , 2022/5222 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
VEK. AV. ...
VEK. AV. ...
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile imzaladığı 01/10/2007 tarihli kira sözleşmesi ile alışveriş merkezindeki dava konusu mağazayı kiraladığını ancak haklı sebepler ile sözleşmeyi feshetmek durumunda kaldığını, kiralananın bulunduğu alışveriş merkezinde davalının kusurlu yönetimi sebebiyle beklenen müşteri potansiyeline ulaşamadığını, iş merkezinin öngörülen tarihten çok sonra faaliyete geçebildiğini, uzun süre ısı sisteminin, asansörlerin ve yürüyen merdivenlerin çalışmadığını, sinemanın uzun süre açılmadığını ve bir çok dükkanın boş olduğunu, tüm bunların müşteri potansiyelini olumsuz etkilemesi sebebiyle kira sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, kiralananın kullanıldığı süreye ait kira bedelini ödediğini, kiralananın ise davalı tarafından ihtirazı kayıtsız teslim alınıp 3. kişiye kiraya verildiğini, davalı tarafından sözleşme gereği ceza bedeli açıklaması ile gönderilen 10.519,19 TL ve 96.835,03 TL tutarlı iki adet faturaya itiraz ederek geri gönderdiğini, haklı sebepler ile sözleşmeyi feshetmesi karşısında davalının sözleşme gereği ceza bedeli talep edemeyeceğini, ayrıca sözleşmeden doğan borçların teminatı olarak davalıya verdiği, teminat mektubunun iade edilmediğini, ileri sürerek; kira sözleşmesi sebebiyle davalıya borçlu bulunmadığının tespiti ile davalıya verilen 14.300 USD bedelli teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitini talep etmiş, yargılama sırasında teminat mektubunun hükümsüz kalması nedeniyle bu yönden davanın konusuz kaldığını bildirmiştir.
Davalı; kira sözleşmesinin süresinden önce feshedilerek kiralananın tahliye edildiğini, taşınmazın ise başka bir firmaya daha düşük bedelle kiraya verildiğini, davacı şirkete akdin erken feshi sebebiyle 10.519,19 TL ve 96.835,03 TL tutarında iki adet ceza faturası gönderildiğini, bu faturalara dayanılarak başlatılan icra takibi üzerine itirazın iptali davası açıldığını, teminat mektubunun paraya çevrilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı tarafın temyiz üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 22/10/2013 tarihli ve 2013/11679 E. 2013/14069 K. sayılı kararıyla; kira ilişkisinin başında meydana gelen olumsuzluklara rağmen iki yıl boyunca kiracılığını devam ettiren davacı kiracının, iki yılın sonunda yeterli müşterisi olmadığı ve ciro yapamadığı gerekçesiyle sözleşmeyi feshinin haklı fesih olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle mahkemece davacı kiracının feshinin haklı fesih olmadığı kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile davacının 01/10/2007 tarihli kira sözleşmesi gereğince davalıya borçlu olmadığının tespitine, davaya konu 31/10/2013 tarihli teminat mektubunun hükümsüz kaldığı anlaşılmakla teminat mektubu yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine, Dairemizin 24/12/2018 tarihli ve 2018/5047 E. 2018/13199 K. sayılı kararıyla; uyulan bozma ilamı uyarınca davacının haksız fesih sonrası sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartı ödemekle yükümlü olduğu, bozma ilamı doğrultusunda feshin haksız olduğunun kabulü ile sözleşmenin 3.6, 3.7 ve diğer cezai şarta ilişkin kararlaştırılan maddelerinin buna göre değerlendirilerek, fatura içeriklerinin ait olduğu alacak kalemleri bakımından sözleşme kapsamındaki cezai şarta ilişkin hükümlere uygun olup olmadığının tespiti ile konusunda uzman bilirkişilerden ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; dava konusu teminat mektubunun 31/10/2013 tarihinde süresi dolmakla hükümsüz hale geldiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı, yargılama giderlerinin belirlenmesi açısından ise haklılık durumunun değerlendirilmesi gerektiği, teslim süresinin makul sürenin çok üzerinde olması nedeniyle davalının cezai şart talebinin haksız olduğu gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemece uyulan Dairemizin 24/12/2018 tarihli ve 2018/5047 Esas 2018/13199 Karar sayılı bozma kararında; feshin haksız olduğunun kabulü ile sözleşmenin 3.6, 3.7 ve diğer cezai şarta ilişkin kararlaştırılan maddelerinin buna göre değerlendirilerek, fatura içeriklerinin ait olduğu alacak kalemleri bakımından sözleşme kapsamındaki cezai şarta ilişkin hükümlere uygun olup olmadığının tespitinin yapılması gerektiği açıkça ifade edilmesine rağmen; bozma sonrası mahkemece, ilgili maddelere yönelik değerlendirme yapılmadan, sadece teslim süresinin makul süreden fazla olması nedeniyle cezai şart talebinin haksız olduğu belirtilerek, davanın konusuz kaldığı yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar mahkemece; dava konusu teminat mektubunun, 31/10/2013 tarihinde süresi dolmakla hükümsüz hale geldiğine ilişkin yapılan tespitte bir isabetsizlik bulunmasa da, dava konusunun aynı zamanda sözleşmenin cezai şarta ilişkin hükümleri nedeniyle davalı tarafından gönderilen faturalar nedeniyle menfi tespit istemini de kapsadığı, bu doğrultuda uyulan bozma kararında belirtildiği üzere feshin haksız olduğunun kesinleşmiş olması nedeniyle cezai şarta ilişkin sözleşme maddelerinin değerlendirilmesi noktasında, önceki bilirkişiler dışında seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli yeniden rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; bozma gerekleri yerine getirilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.