8. Hukuk Dairesi 2018/10133 E. , 2020/226 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Müdahalenin Önlenmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava konusu maliki olduğu taşınmaza, davalının odun yığarak kendisine yol yaptığını, işgal edilen yere diktiği 10 adet direği ve dikenli teli söktüğünü, köy yoluna da duvar yaparak yolu kapattığını belirterek,müdahalenin önlenmesini ve maddi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur
Mahkemece, kesin hüküm bulunduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; müdahalenin önlenmesi ve maddi tazminat istemine ilişkindir .
Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/11 Esas, 2015/146 Karar sayılı dosyası incelendiğinde, davacının eldeki davanın davacısı ..., davalının ise eldeki davanın davalısı ..., dava konusunun müdahalenin önlenmesi olduğu, davalının müdahalesi bulunmadığından davanın reddine dair verilen kararın 10.11.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Kesin hüküm, 6100 sayılı HMK"nin 303. maddesinde "Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir..." hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre kesin hükümden bahsedebilmek için; a) davanın taraflarının aynı olması ve b) dava sebeplerinin aynı olması ve c) dava konusunun aynı olması gerekir. Tarafların aynı olmasından anlaşılması gereken; her iki davada da tarafların aynı kişiler olması anlamına gelir. Hükmün davanın tarafları dışında üçüncü kişilere kural olarak herhangi bir etkisi yoktur. Zaten davada taraf olmayan bir kişiyi kararın bağladığının kabulü hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık teşkil eder. İkinci olarak dava sebeplerinin aynı olmasından anlaşılması gereken ise; davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıaların aynı olmasıdır. Aynı vakıalara dayanılarak dava açılması halinde kesin hükmün varlığından söz edilir. Üçüncü ve son unsur ise; dava konusunun aynı olmasıdır. Dava konusunun aynı olup olmadığının anlaşılması için yapılacak şey, her iki davanın netice-i talep kısmının aynı olup olmadığına bakmaktır. Her iki davanın talep sonucu kısmı aynı ise kesin hükmün varlığından bahsedilebilir. Öte yandan kesin hükmün varlığı HMK"nin 114. maddesinin (i) bendinde olumsuz dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Öncelikle, elatma haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebilir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder. Hükümden sonraki döneme etkili olmaz. Bu nedenle yeni meydana gelen vakıalara dayanılarak açılan ikinci dava için birinci dava kesin hüküm oluşturmaz.
O halde, Mahkemece, müdahalenin önlenmesi talep edilen yer ile retle kesinleşen dava dosyasındaki yerin aynı yer olup olmadığının, müdahale şeklinin aynı olup olmadığının, dava tarihinde müdahale olup olmadığının keşif yapılarak ve deliller toplanarak sonucuna göre, davacının talepleri yönünden derdestlik oluşup oluşmayacağı da göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazları yukarıda açıklanan sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.