3. Hukuk Dairesi 2020/5507 E. , 2020/7662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı üniversitenin belirlediği projeye uygun olarak, Uludağ Üniversitesi Kredi Yurtlar Kurumu önündeki market ve cafe binasını yaptığını, 15/04/2003 tarihinde kullanım ve işletme hakkına binaen yüklemeli bağışlama yaparak davalıya hibe ettiğini, 15/04/2003 tarihinden itibaren sürekli olarak işletim hakkının yap işlet devret veya işletim hakkı kira sözleşmesi ile verilmesi konusunda rektörlüğe yaptığı müracaatların sonucunda 01/10/2009 tarihinde kira sözleşmesi yapıldığını, bu nedenler ile 15/04/2003 tarihinden kira sözleşmesinin yapıldığı 01/10/2009 tarihine kadar geçen süredeki müspet zararın ve kar yoksunluğunun ve eğer 2003 yılında sözleşme kurulmuş olsaydı uğranılmayacak olan haksız rekabet zararının, ayrıca 6 yıl kullandırılmayarak atıl halde bırakılan binanın zarar görme bedellerinin müspet zarar olarak HMK" nun madde 107 tahtında belirlenerek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla 10.000,00TL maddi zararın 15/04/2003 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ve büyük bir borç altına sokularak yaptırılan kafe market binasının işletim hakkını haksız olarak ötelemesinden dolayı duyulan üzüntü için de 20.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma üzerine, davanın kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminata ilişkin 10.000,00TL talebin kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının temyizi yönünden: Davacı, davalıya hibe ettiği taşınmaz için kira sözleşmesinin geç yapılması nedeni oluşan maddi ve manevi zararlarının tahsili talebi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise, yüklemeli bir bağışın söz konusu olmadığını, davacının bağışı geri alma sebebini öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içinde geri almadığını belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece verilen ilk kararda, taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş; karar, 13. Hukuk Dairesi tarafından davaya konu bağış senedinin geçerli olduğu gerekçesi ile bozulmuştur. Bozma sonrası, yargılama devam ederken davacı tarafından ıslah dilekçesi sunularak maddi tazminata ilişkin talep 151.814,17TL"ye yükseltilmiştir. Mahkemece, yapılan incelemeler üzerine davacının talebinin ıslah edilmiş hali ile davanın kısmen kabulüne, 151.814,17TL maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz talebi üzerine 13. Hukuk Dairesinin 24/01/2019 tarih, 2018/485 esas ve 2019/584 karar sayılı kararı ile bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak, bu sefer davanın ıslah edilmemiş hali ile kısmen kabulüne, maddi tazminatın ıslah edilmemiş hali ise kabulüne ve manevi tazminatın reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2.maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. (HMK.176.mad)
HMK."da ıslahla ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK."nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar islaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması HMK."nın 184 ve 185. maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği de kabul olunmaktadır.
Bu bağlamda, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
Bu noktada aydınlatılması gereken bir husus da usule ilişkin kazanılmış hak kavramıdır. Bu konuda HMK"da bir hüküm olmamakla beraber Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun ana ilkelerinden biri haline gelmiş olup; mahkemenin Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usule ilişkin kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Ancak mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında usuli kazanılmış hak kavramının istisnasının uygulanacağının gözden kaçırılmaması gerekir. Kaldı ki usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir.
Buna göre dosyanın değerlendirilmesinde; mahkemece verilen davanın reddi kararının 13. Hukuk Dairesince bozulduğu, bozma sonrasında davacı tarafından ıslah dilekçesi verildiği ve mahkemece davanın ıslah edilmiş hali ile kısmen kabulüne karar verildiği, kararın davalı tarafından temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesince bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkemece bozma kararına uyularak davanın ıslah edilmemiş hali ile kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği gözetilerek, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca davacının ıslah dilekçesinin kabul edilmesi gerekmekte olup verilen kararın bu yönden bozulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenler ile temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.