14. Hukuk Dairesi 2012/6008 E. , 2012/6789 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.01.1998 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 21.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Muazzez Uslu, Adnan Fırtına ile davalılar ... ve ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kesin süreye riayetsizlik nedeniyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Dairemizce yasaya uygun olmayan ara kararına dayanılarak hüküm kurulması nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda dava tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz etmiştir.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin kuruluşunda, sözleşme yapma ehliyeti hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, iradeyle beyan arasında uyum gibi genel koşulların bulunması gerekir.
İradenin varlığı ise, zihni olgunluğa erişmiş kişilerde aranır. Bu nedenle de bütün sözleşmelerde olduğu gibi, geçerli bir sözleşmenin varlığı için kişilerde işlem yapma (akit yapma) ehliyetinin aranması gerekecektir. Genel olarak ehliyet deyiminden, kişinin medeni haklara sahip olabilme (hak ehliyeti) ile onları kullanabilme (fiil ehliyeti) ehliyeti anlaşılır. Başka bir anlatımla, ancak tam ehliyetli (sezgin, ergin olan ve kısıtlı bulunmayan) kişiler sözleşmeyi ya tek başlarına ya da yasal temsilcilerin izniyle yapabilir. Gerçekten, TMK.m.9 gereği “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir”, TMK.m.16 gereği de “ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar yasal temsilcilerinin rızaları olmadıkça kendi işlemleriyle borç altına giremezler”. Sözleşmenin taraflarından birinin, sözleşme yapma ehliyetinin
yoksunluğu o sözleşmenin butlanının gerektirir (TMK.m.15). Buradaki sözleşme ehliyetiyle anlatılmak istenen, kişideki sözleşmenin yapıldığı zamandaki ehliyetin varlığı ya da yokluğudur. Kişinin, sözleşmeden sonra sözleşme ehliyetine hak kazanması, sözleşmeye geçerlilik vermeyeceği gibi sözleşme yapma ehliyetinin sonradan kaybedilmiş olması da o sözleşmeyi geçerli kılmaz.
Somut olayda olduğu gibi, sözleşmenin taraflarından birinin ehliyetten yoksun bulunduğu iddia edilmişse, bu iddianın tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahade kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirilmesi suretiyle araştırılması gerekir. Bunun yanında her ne kadar 6100 sayılı HMK’nun 282. maddesi gereğince hakim, bilirkişinin rey ve mütalaası ile bağlı değilse de temyiz kudretinin varlığı veya yokluğunun saptanması, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan çoğu zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını gerekli kılmaktadır. Esasen, Türk Medeni Kanununun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporuyla belirleneceğini de öngörmüştür.
Yapılan bu açıklamalardan sonra mahkemece, yukarıda belirtildiği biçimde taraf delilleri istenip toplanmalı, 12.12.1991 tarihli ve 1865 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi de dosya arasına alınarak ve 1100 ada 2 sayılı parselde paylı malik olan ...’ın taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile ek sözleşmenin düzenlendikleri 12.12.1991 ve 08.07.1993 tarihlerindeki durumuna göre hukuki ehliyeti bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alındıktan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ve araştırmayla davanın kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 14.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.