14. Hukuk Dairesi 2012/5976 E. , 2012/6788 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.07.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, maliki bulunduğu 378 parsel sayılı taşınmazının genel yola bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, davalılara ait 1068 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıya ait 378 parsel sayılı taşınmaz lehine, 1068 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine mutlak geçit ihtiyacı veya geçit yoksunluğu, ikincisine de nispi geçit ihtiyacı ya da geçit yetersizliği denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz müşterek mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının subjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3. maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu bilgiler ışında somut olaya bakıldığında;
1- Davacıya ait taşınmaz yararına davalılara ait 1068 sayılı parselden kurulan geçit irtifakı Menderes-Kuşadası karayoluna bağlanmıştır. Kurulan geçit irtifakı karayolu trafiğini aksatmamalı ve insan hayatını tehlikeye
atmamalıdır. Bu nedenle, Karayolları Genel Müdürlüğünden, bağlantının kurulduğu karayolunun niteliği ile karayollarına ait mevzuat çerçevesinde mahkemece belirlenen güzergahtan geçit hakkı tesisi ve belirlenen noktadan karayoluna çıkışta sakınca olup olmadığı sorulmadan hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2-Davacının maliki olduğu 378 parsel sayılı taşınmazın genel yola çıkışının bulunmadığı, mutlak geçit ihtiyacı içinde olduğu sabittir. Aleyhine geçit kurulan 1068 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümü 1600 m2 olup diğer komşu 372, 375 ve 377 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümünden daha küçüktür. Karayolları Genel Müdürlüğünden, bağlantının kurulduğu karayolunun niteliği ile karayollarına ait mevzuat çerçevesinde mahkemece öncelikle 372 sayılı parselden belirlenecek olan güzergahtan geçit hakkı tesisi ve belirlenen noktadan karayoluna çıkışta sakınca olup olmadığı sorulmalı, erişimin uygun görülmesi halinde geçit hakkı tesisi davalarındaki fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi de gözetilerek 372 sayılı parselin malikleri hakkında, erişimin uygun görülmemesi halinde ise 375 ve 377 sayılı parsel malikleri hakkında harçlı dahili dava dilekçesi ile bu davaya dahil ettirilerek veya ayrıca dava açılarak bu davayla birleştirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan bu hususların gözardı edilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle (1) ve (2) numaralı bentler uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.