Esas No: 2022/3934
Karar No: 2022/5507
Karar Tarihi: 07.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3934 Esas 2022/5507 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3934 E. , 2022/5507 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK. AV. ...
VEK. AV. ...
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı kurum tarafından gönderilen 22/08/2013 tarihli yazıda 159 kurum hastasından sözleşmeye aykırı olarak ilave ücret alındığı, 18.596,72-TL cezai şartın kurum nezdinde tahakkuk etmiş alacağından mahsup edileceği bilgisi verildiğini, ancak sözleşmenin 3.1.3.1 maddesinde "Sağlık kurumu muayene, tetkik ve tedavi amacıyla yapılacak her işlem öncesinde hasta veya hasta yakınının yazılı onayı alınarak, kurumca ödenecek ücret dışında kurumca belirlenen ilave ücretleri geçmemek kaydıyla ilave ücret talebinde bulunabilir." dendiğini, ilave ücret şartının sadece tetkik ve tedavi amacıyla yapılacak işlemler için geçerli olduğunu, hastalara tetkik ve tedavi döneminde sağlık hizmeti dışında her türlü hizmet ve donanımı hazır bulundurduklarını, davalı kurum tarafından hiçbir inceleme ve denetleme yapılmadan uygulanmış olan cezai şart bedelinin iadesi gerektiğini belirterek, fazlaya ve faize dair hakları saklı kalmak kaydıyla 18.956,72-TL cezai şart bedelinin mahsup tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 2011 yılı taslak denetim raporu değerlendirildiğinde 1621 adet takip için hak sahiplerinden kurum mevzuatına aykırı olarak alınan ilave ücretin toplam 190.583,70-TL olduğunun tespit edildiğini, 2012 yılı taslak denetim raporu değerlendirildiğinde 159 adet takip için alınan ilave ücretin toplam 25.138,80-TL olduğunun görüldüğünü, bu işlemler için davacı sağlık merkezine 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi gereğince toplam 2.157.225,00-TL cezai şart uygulanması gerektiğini, ancak sözleşmenin 11.3.6 maddesinde 20/06/2013 tarihinde Zeyilname-2 ile yapılan değişiklikle uygulanacak cezai şartın 18.956,72-TL olarak tespit edildiğini ve davacının kurumda tahakkuk eden alacağından mahsup edildiğini, kurumun sözleşme hükümlerini uyguladığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece 17/09/2015 tarihinde, davanın kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 17/04/2018 tarihli ve 2015/38185 E. 2018/4627 K. sayılı kararla "... Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davalı kurumun, davacı ... San. ve Tic. A.Ş.’ye uyguladığı toplam 18.956,72-TL cezai şartın Sayıştay taslak denetim raporlarının hesap yargılaması olmaması ve hangi hastadan ne için ne kadar kesinti yapıldığının somut olarak tespit edilememesi nedeniyle ilke olarak yerinde olmadığı belirtilmiş ve rapor mahkemece hükme esas alınmış ise de Sayıştay denetim raporları getirtilmeden rapor alınmıştır. Bu halde öncelikle, davalı kurumun davacıya 22/08/2013 tarihli cezai şart bildirimine ilişkin yazısında belirtilen Sayıştay Başkanlığının 2011 taslak denetim raporu ve 2012 yılı denetim raporları getirtilerek hangi hastadan ne kadar ilave ücret alındığının ve davacı hastanenin ilave ücret alınan bu hastalardan taahhütname alıp almadığının tespiti gerekmektedir. Öyle olunca, bu hali ile bilirkişi raporu yetersiz olup mahkemece taraflar arasındaki sözleşmeler, SUT hükümleri ve taraf delilleri değerlendirilerek yeniden uzman bir heyetten gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davanın kabulüne, 18.956,72-TL'nin dava tarihinden geçerli olmak üzere yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dava, davalı kurum tarafından uygulanan cezai şart bedelinin istirdadı talebine ilişkindir.
HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK'nın 267. maddesi hükmüne göre ise; mahkeme bilirkişi olarak yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir, ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurul da görevlendirilebilir.
HMK’nın 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut uyuşmazlıkta; davacının işletmekte olduğu hastanede tedavi hizmeti sunduğu SGK kapsamındaki hastalardan mevzuata aykırı ilave ücret alındığından bahisle kurumca cezai şart uygulanmıştır. Davacı tarafından, cezai şartın mevzuata ve taraflar arasındaki sözleşmelere uygun olmadığı gerekçesiyle açılan davada, uyuşmazlık konusu teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkemece bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Hükme esas alınan 25/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda, davacının hangi işlemler için hastalardan ne kadar tutarda fazla ilave ücret aldığı bilgisinin görülemediği, davalı kurumca uygulanan cezai şartın gerekçesi görülemediğinden davalının tesis etmiş olduğu cezai işlemin yerinde olmadığı kanısına varıldığı belirtilmiştir. Ancak bu raporda davalının 19/07/2013 tarihli yazı ekinde sunduğu 159 hastaya ait belgelerin incelenmediği, davalı tarafça buna dair itiraz dilekçesi sunulduğu halde mahkemece bu itirazların yerinde olup olmadığına dair ek rapor alınmayarak, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. O halde mahkemece, davalının 19/07/2013 tarihli yazı ekinde isimlerini bildirdiği 159 hastaya hangi işlemlerin uygulandığına dair bilgi ve belgelerin davacıdan sorularak, gerekli görülmesi halinde, taraflar arasındaki sözleşmelerde, SUT hükümlerinde ve SGK ile ilgili mevzuatta uzman hastane yöneticisi, doktor ve emekli Sayıştay denetçisinden oluşacak yeni bilirkişi heyetinden taraflarca sunulacak belgeler incelenip davalı tarafın itirazları da karşılanmak suretiyle hastalardan fazla ücret alınıp alınmadığı, dava konusu cezai işlemin yerinde olup olmadığına ilişkin tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, Yargıtay denetimine uygun ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Kabule göre de, davalı SGK Başkanlığı, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 36. maddesi hükmüne göre harçtan muaftır. Buna göre, davalının harçtan muaf tutulması gerekirken karar düzeltme harcının davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, yeniden hüküm kurulacağından bu husus eleştirilmekle yetinilmiş, bozma nedeni yapılmamıştır. Ayrıca, mahkeme ilamının 2. bendinde davalı kurum yerine davacı kurum yazılmasının maddi hataya dayalı ve her zaman düzeltilmesinin mümkün olduğu anlaşılmıştır.
2-)Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.