Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Konusu mal varlığı olan Borçlar Hukukuna ilişkin sözleşmelerden doğan davalarda yetki HUMK.nun 10. maddesinde belirtilen kurallara göre çözümlenir. Örneğin sözleşmedeki alacağın ödenmemesi, malın teslimi, cezai şartın ödenmesi gibi... Anılan madde sözleşmeden doğan davalar için iki özel yetki kuralı koymuştur.
a-Sözleşmenin yerine getirileceği yer mahkemesinin yetkisi (aktin icra, ifa edileceği yer)
b-Sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin yetkisi (davanın açıldığı zaman davalı veya vekilinin orada bulunması koşulu ile)
Sözleşmenin yerine getirileceği yer öncelikle tarafların açık veya zımni isteğine göre tesbit edilir. Sözleşmede karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa ( malın teslim edileceği yer-borcun ödeneceği yer) mal teslimi için açılacak dava teslim yeri mahkemesinde- borcun ödenmesi için açılacak dava ise borcun ödeneceği yer mahkemesinde açılabilir. Ancak sözleşmede açık ve zımni olarak sözleşmenin yerine getirileceği yerin anlaşılamadığı hallerde yetkili yer Borçlar Kanununun 73. maddesine göre belirlenir. Yani davanın konusu sözleşme den doğan bir para borcu olup da sözleşmede aksi kararlaştırılmadı ise, borç alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Ancak aranacak ya da aldırılacak borçlarda Borçlar Kanununun 73/l. maddesi uygulanmaz. Ne varki HUMK.nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz, genel yetkili yer olan yani davalının ikametgahında dava açılır.
Sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin yetkisi: sözleşmeden doğan bir dava, davalı veya vekili, davanın açıldığı zaman oradan bulunmak koşulu ile sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinde de açılır (İİK.nun 50. maddesinde bu koşul aranmaz)
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK.nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde sözleşmenin yerine getirileceği yerin Borçlar Kanununun 73. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak bu gibi hallerde B.K.nun 73. maddesinin uygulanabilmesi için akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu kurallar esas alınarak somut olayın incelenmesinde;
İcra takibi fatura ve cari hesap bakiyesine dayalı olarak ve genel haciz yolu ile başlatılmıştır. Borçlu vekilinin yasal süresinde icra dairesine başvurarak; borç ilişkisi ve borç doğuran ticari ilişkinin olmadığını, tebliğ ve teslim edilen bir fatura olmayıp borca ve fatura muhteviyatına itiraz ettiklerini, taraflar arasında tanzim edilen sözleşme gereğince Düzce Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu bildirerek esasla ilgili itirazlarının yanında yetkiye itirazlarını da ileri sürdüğü görülmektedir.
Bu açıklamalar ışığında takip konusu alacağın faturadan kaynaklandığı, alacaklının takipte ve itirazın kaldırılması aşamasında sözleşmeye dayanmadığı ve borçlu tarafça sunulan 09.11.2007 tarihli tek yetkili komisyon anlaşmasının 9. maddesi gereğince icra takip tarihi itibarı ile sona erdiği gözetilerek yetkili yerin belirlenmesinde BK.nun 73. maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı sonucuna varılmalıdır. Takip, İİK.’nun 50/1 maddesininin göndermesi ile HUMK’nun 9. maddesi gereğince genel yetkili yerde başlatılmadığına göre, borçlunun yetki itirazı kabul edilerek alacaklının bu konudaki itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 09/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.