8. Hukuk Dairesi 2019/6303 E. , 2020/225 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, hükmün temlik alan davacı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili, 20.10.2014 tarihinde yapılan hacizde mülkiyeti müvekkili şirkete ait olan menkul malın haczedildiğini, bu malların borçlu şirket ile müvekkili arasında yapılan Finansal Kiralama Sözleşmesi uyarınca borçluya kiralandığını, malın mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu belirterek, davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili; davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkemece; davalı alacaklı vekilinin kabul beyanı doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı üçüncü kişi vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 05.02.2018 tarihli ve 2015/16824 Esas, 2018/1615 Karar sayılı ilamı ile borçlu hakkında verilen iflas kararının aşaması belirlenerek gelmiş olduğu durum dikkate alınmak suretiyle istihkak davası hakkında bir karar verilmesi için bozulmuştur.
Bozma sonrası yargılamada Mahkemece, bozma ilamının taraflara tebliğ edildiği, 09.10.2018 tarihli tensip ile duruşma gününün belirlenerek taraflara tebliğine karar verildiği, bozma sonrası ilk duruşma günü olan 27.12.2018 tarihli celsede ise duruşma gün ve saatinin avans olmadığından taraflara tebliğ edilemediği, bu nedenle davacı tarafın duruşma gününden haberdar olmadığı ve duruşmaya gelmediği, mazerette bildirmediği gerekçesi ile HMK’nin 150. maddesi hükmü gereğince dosyanın taraflardan birinin müracaatına kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve 15.04.2019 tarihinde ise dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra 3 ay içinde taraflarca yenilenmediği gerekçesi ile HMK’nin 320/son maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karar davacı temlik alan ... Varlık Yönetim AŞ. vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 96 ve devamı maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmadan bir davada karar verilemeyeceğine ilişkin kural, hukuki dinlenilme hakkının bir unsuru olarak düzenlenmiştir. Taraf olsun, olmasın herkesin mahkeme önünde hukuki dinlenilme hakkı vardır. Hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkının medeni usul hukukundaki görünümüdür. Usulü nitelikte bir genel haktır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının bir unsurudur ( Pekcanıtez, H.: “Hukuki Dinlenilme Hakkı”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000, p. 753-791, s. 753-754). Silahların eşitliği ilkesi ile de ilişkilidir.
Bilindiği üzere, çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Buna göre hâkim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hâkim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Taraflar duruşmaya çağrılmadan, diğer bir deyişle; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasa"nın 36. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece taraflar dinlenmek üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi hâlde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt II, s.1876 vd).
6100 sayılı HMK’nin “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
Buna göre Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukuki dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasa"nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nde de hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Hukuki dinlenilme hakkı olarak HMK"nin 27. maddesinde ifade edilen ve uluslararası metinlerde de yer bulan bu hak, çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Bu hak, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Her yargılama süjesi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir.
Üçüncü unsur ise, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de kararların gerekçesinde yapılması gerekir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.
Mahkemenin bozma ilamına uyma ya da direnme konusunu karara bağlamadan önce de bozma ilamını ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, 6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile HMK’ye eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 429. maddesinin amir hükmü gereği zorunludur.
Yukarıda açıklanan mevzuat ve ilkeler karşısında Mahkemece, Dairemizce verilen bozma kararından sonra duruşma açılmış ise de davacı taraf usulünce duruşma gününden haberdar edilmeden gider avansının eksik olduğundan bahisle önce dosyanın işlemden kaldırılması sonrasında da açılmamış sayılma kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; duruşma gününün 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te belirtilen hükümlere uygun olarak resen tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması ve ancak bu usulü eksiklik tamamlandıktan sonra bir karar vermekten ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.