20. Hukuk Dairesi 2016/6924 E. , 2018/703 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmayıp kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluştuğunu belirterek taşınmazın davacı adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne,... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde bulunan ve 18/09/2013 tarihli fen bilirkişileri raporunda (A), (B) harfleriyle belirtilen, 02/07/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) ve (A) harfleriyle belirtilen toplam 94.889,15 m2 yüzölçümündeki yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede, orman kadastrosu bulunmamaktadır, arazi kadastrosu ise 1985 yılında 766 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış ve çekişmeli taşınmaz dağlık alanda kaldığından tespit harici bırakılmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; yörede henüz orman kadastrosu yapılmadığından, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığı ve hukuki durumu eski tarihli resmi belgelere göre saptanmalıdır. Somut olayda ise en eski tarihli memleket haritaları ile hava fotoğrafları bilirkişilerce incelenmemiş olup, daha yeni tarihli harita ve fotoğraflar üzerinde inceleme yapılarak taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlenmiştir. Davacı yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında 20 yıllık zilyetlikle kazanım süresinin dolup dolmadığıyla ilgili davadan 15-20 yıl öncesine ait 1984 ve 1992 tarihli hava fotoğrafları jeodezi uzmanı bilirkişi tarafından incelenmiş ise de, zeminde sürülü vaziyette olmayan, hali arazi niteliğindeki (B) harfli taşınmaz bölümünün bu hava fotoğraflarına göre sadece bir kısmı üzerinde tarımsal faaliyetin yapıldığı, geri kalan bölümünün ise boş olduğu belirlenmiş olup, bu haliyle (B) harfli alanın tamamı üzerinde davacının zilyetliğinin bulunup bulunmadığı noktasında da tereddüt meydana gelmiştir. Ayrıca, mahkemece 2013 yılında mahallinde yapılan ilk keşifte hazır bulunan ziraat bilirkişisi tarafından tanzim edilen raporda, taşınmaz içinden kuru dere yatağı geçtiği ve dere yatağı dışında kalan bütün arazide tarımsal faaliyetin yapılabileceği belirtilmiş ise de jeolog bilirkişi tarafından dere yatağıyla ilgili inceleme yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle mahkemece en eski ve davadan 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları, bu hava fotoğraflarından yararlanılarak üretilen memleket haritaları ve varsa amenajman planı ve fotogometri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir fen elemanı, ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi ve bir jeoloji mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle,çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmaz üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları, memleket haritaları ile fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orjinal fotokopi örneği ve kadastro paftası ziraat mühendisi, fen elemanı ve orman mühendisi ile birlikte ölçekleri eşitlenip çakıştırıldıktan sonra mahalline uygulanmalı, hava fotoğrafları stereoskop aletiyle incelenmeli, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğünün ve fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı yönünde krokili rapor alınmalı, özellikle jeodezi uzmanı bilirkişinin raporunda belirtilen taşınmazın sürülü durumda olmayan (B) harfli bölümü üzerinde davadan 20 yıl öncesine ait harita ve fotoğraflara göre davacının zilyetliğinin bulunup bulunmadığı, kullanılıp kullanılmadığı hususları incelenmeli, bu araştırmalar sonucu bilirkişiler tarafından taşınmaz üzerinde tam olarak hangi tarihten itibaren zilyetliğin başladığı belirlenmeli, ziraat bilirkişiden kültür arazisi olup olmadığı yönünden rapor alınmalı, zilyetlik olgusunun maddi olaylara dayalı olmasından hareketle, maddi olayların ancak tanık, bilirkişi ve benzeri anlatımlarla kanıtlanacağı gözetilmeli (HGK 30/03/1994 gün ve 1993/8 - 939 - 1994/176 sayılı kararı), komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları ile yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp dava tarihine kadar davacı kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, ayrıca jeolog bilirkişiden çekişmeli taşınmazın dere yatağında olup olmadığı, derenin aktif dere yatağı olup olmadığı, yatak değiştirip değiştirmediği, aktif olma özelliğini kaybetmiş ise tam olarak hangi tarihte kaybettiğine ilişkin duraksamaya yer vermeyecek şekilde rapor düzenlettirilmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı ile murisi yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden senetsiz belgesiz araştırması yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarda açıklanan gerekçelerle davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/02/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.