23. Ceza Dairesi 2015/1675 E. , 2015/512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat
1-) Sanıklar hakkındaki hükme yönelik, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebi ile ilgili yapılan temyiz incelemesinde;
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 26/09/2011 tarihli gerekçeli kararına, o yer Cumhuriyet savcısının 12/10/2011 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu, o yer Cumhuriyet savcısının, CMUK"nın 310. maddesi hükmüne göre, Ağır Ceza Mahkemesi kararlarını “bir hafta” içinde temyiz etmesi gerektiği halde, bu süre geçtikten sonra hükmü temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında, vaki temyiz isteminin CMUK" nın 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin REDDİNE,
2-) Sanıklar hakkındaki hükme yönelik, katılan vekilinin temyiz talebi ile ilgili yapılan temyiz incelemesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.
TCK"nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir.
Olay tarihinde sosyal güvencesi olmayan sanık ..." in, hamile eşi Nurhan Ecer" in rahatsızlanması üzerine, sanık ..." ın yeşilkartını alarak Okmeydanı Araştırma Hastanesi"ne acil kadın doğum servisinden başvurduğu ve eşinin burada doğum yaptığı, sanıkların bu şekilde Nurhan Ecer" in doğum tedavisinin karşılanmasını sağlayarak kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia edilmekte ise de;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin;
1. maddesine göre, sözleşmeye taraf devlet, hangi yolla olursa olsun sözleşmede öngörülen haklara riayet yükümlülüğü altındadır.
2. maddesine göre, her ferdin yaşama hakkı kanunun himayesi altındadır.
AİHS, taraf devlete yaşamı korumak görevi vermektedir. Bu görev, sağlık konusunda tedbir almayı da içermektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 90. maddesinin 5. fıkrasına göre; usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa"ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi"ne başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Andlaşmalarla, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Buna göre; iç hukukta doğrudan hukuksal sonuçlar yaratan uluslararası sözleşmeler, yasalar üstü bir konumda olduğundan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç hukukumuzun bir parçası olmuştur.
Sağlık Bakanlığı’nın 11.05.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nin 37. maddesinde “Yataklı tedavi kuruluşları, acil sağlık hizmetlerinin bedelini hizmet sundukları kişinin ödeme imkânları çerçevesinde tahsil ederler” hükmü yer almaktadır.
Yine 2008/13 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nin; birinci maddesinde, “Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşları, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacaktır. Hiçbir sağlık kuruluşu acil olarak gelen hastalara yeterli personeli veya donanımı olmadığı, ilgili birimi veya boş yatağı bulunmadığı, hastanın sağlık güvencesi olmadığı ve benzeri sebepler ile gerekli acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınmayacaktır” denilmektedir. Dokuzuncu maddesinde ise, “Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlardan ödeme gücü bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir. Bunlardan kamuya ait sağlık kuruluşlarından ve ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarından acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlık kuruluşunun bulunduğu yer sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından talep edilecektir. Bu konuda gerekli tedbirler ilgili vakıf başkanlıklarınca alınacaktır. Özel hastanelerden acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri ise talep edilmesi halinde 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanununun 32"nci, 5393 sayılı Belediye Kanunu"nun 38"inci ve 60"ıncı, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu"nun 18"inci maddeleri gereğince sağlık kuruluşunun bulunduğu yerin belediyesince ödenecektir. Bu amaçla belediyelerce bütçelerine yeterli ödenek konulacaktır” hükmü yer almaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kanuni düzenlemeler dikkate alındığında, suçun yasal unsurlarının oluşmadığına yönelik kabulde, bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan kurum vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 09/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.