Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/542
Karar No: 2018/1951

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/542 Esas 2018/1951 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/542 E.  ,  2018/1951 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)


    Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen 13.11.2012 tarih ve 2011/139 E., 2012/1131 K. sayılı karar asıl ve birleşen dosya davalısı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.02.2014 tarih ve 2013/1313 E., 2014/3757 K. sayılı kararı ile;
    "…Davanın kabulüne ilişkin önceki hüküm, her iki tarafın temyizi üzerine; Dairemizin 17.02.2011 Tarih 2009/13298 Esas 2011/1846 Karar sayılı ilamıyla; “...506 sayılı Yasanın 79. maddesi, “Bu Kanunun 83 üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır….” düzenlemesini içermekte olup; aynı Yasanın 83. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar ise, “genel ve katma bütçeli kuruluşlar, il ve belediyeler veya sermayesinin en az yarısı genel ve katma bütçeli kuruluşlar ile il ve belediyelere ait olan teşekkül ve müesseseler, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanarak kurulan kurum ve kuruluşlar, döner sermayeli kuruluşlar…” olarak belirtilmiştir.
    Somut olayda, Suncity otel işletmesi işyerinde bu faaliyeti nedeniyle 2003-2004-2005 yıllarının bazı ayları için asgari işçilik uygulaması yapılmış ve düzenlenen müfettiş raporu sonucu eksik işçilik bildirimi nedeniyle tahakkuk ettirilen prim borcunun iptali talep edilmiş olup, mahkemece, 506 sayılı Yasanın 79 ve 130. maddeleri uyarınca ölçümlemenin sadece ihaleli işler ve özel bina inşaatlarında mümkün olduğu gerekçesiyle açılmış ve birleştirilmiş her iki davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Ancak, 506 sayılı Yasanın konuya ilişkin 130. maddesinde yer alan, “İşverenin Kuruma, emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması halinde, işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edilir.” düzenlemesi; kayıt dışı çalışmadan kaynaklanan prim kaybının önüne geçilebilmesi yönünden, 506 sayılı Yasanın 79. maddesindeki yöntem ve asgari işçilik oranlarıyla bağlı kalınmaksızın, eksik işçilik bildiriminde bulunulup bulunulmadığının tespitine olanak vermektedir.
    Otel işletmeciliği yapan davacının, eksik işçilik bildiriminde bulunduğu gerekçesiyle, resen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının iptaline yönelik dava ve aynı müfettiş raporuna dayanılarak tahakkuk ettirilen ek prim, işsizlik sigortası primi ve gecikme zammının iptali istemli davada; anılan işin yürütülmesi için gerekli miktarda işçilik bildirimi yapılıp yapılmadığının; işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurların dikkate alınması suretiyle yapılacak inceleme uyarınca belirlenmesi gerekirken; hatalı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
    Dosya içeriğine göre; davalı otel işyerinin Fethiye’de olup 02.08.1996 tarihi itibariyle davacı şirket adına kapsama alındığı, 31.07.2006 tarihli müfettiş denetim raporunda; 01.08.2003-31.12.2005 arası döneme ilişkin olarak inceleme yapılıp, otelin, 181 oda 362 yatak kapasiteli ve 4 yıldızlı otel işletmesi olduğunun belirlendiği, 2003 yılı müşteri kabulünün 30.10.2003 tarihinde sonlandırılıp, 2004 ve 2005 yılı müşteri kabulü ve sonlandırma tarihlerinin sırasıyla 19.04.2004-30.10.2004 ve 18.04.2005-30.10.2005 arası dönemlerde gerçekleştiğinin tespit edildiği, 2003 yılında 61-69, 2004 yılında 9-92, 2005 yılında 15-98 arası değişen sayılarda işçi çalıştırıldığının belirtildiği, işyerinin; ön büro, kat hizmetleri, restorant ve barlar, yiyecek içecek, mutfak, teknik hizmet, güvenlik, bahçe bölümleri için görev tanım belgeleri ile sorumlulardan alınan bilgiler doğrultusunda gereken toplam hizmet süresi günlük çalışmaya dönüştürülerek bildirilmesi gereken gün sayısının belirlendiği, anılan sayı ile bildirilen gün sayısı mukayese edilerek tüm işletme bazında eksik bildirimlerin tespit edildiği, eksik gün sayıları, “sigorta primine esas kazancın alt sınırı” ile çarpılarak toplam eksik işçilik tutarının 287.639,16 TL bulunduğu, Kurumca %33,5 prim oranına göre tahakkuk ettirilen 155.907,84 TL prim ve gecikme zammının asıl dava ile 10 sigortalı için 2004/6-7-8-9. aylara ilişkin olarak tahakkuk ettirilen ek prim ve gecikme zammı toplamı 8777,52 TL ve işsizlik sigortası ve gecikme zammı toplamı 786,08 TL’nin ise birleşen dava ile iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
    Bozma sonrası alınan ve hükme dayanak kılınan 30.07.2012 tarihli bilirkişi raporunda; hem otel işletmeciliğinin doğası gereği hem de yasal olarak asgari işçiliğin söz konusu olmayacağına ve çalışan sayısının da kabul edilebilir oranlarda bulunduğuna dair görüş belirtilmiş olup, mahkeme de rapor çerçevesinde her iki davanın da kabulüne karar vermiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduğuna göre bozma gereklerine uygun olarak yargılama yapma ve hüküm verme zorunluluğu doğar.
    Mahkemece yapılması gereken iş; Kurum işlemlerinin dayanağı olan müfettiş raporunda davacıya ait otel işletmesine ilişkin tespit ve belirlemeler de gözetilmek suretiyle; dava konusu olayda konusunda uzman bilirkişi kurulundan yukarıda ifade edilen yöntem ve saptamalar doğrultusunda denetime elverişli, somut verilere dayalı rapor alınıp varılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.. ."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, Sosyal Güvenlik Kurumu müfettiş raporunun ve Kurum İtiraz Komisyonu kararlarının iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili asıl davada; müvekkili şirketin “Ölüdeniz Yolu Belcekız Fethiye-Muğla” adresinde bulunan “Suncity” unvanlı otelin işletmecisi olduğunu, Kurum tarafından yapılan denetimler sonucu düzenlenen 31.07.2007 tarihli müfettiş raporu ile müvekkiline 2003 yılı 8., 9., 10., 2004 yılı 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10., 2005 yılı 4., 5., 6., 7., 8., 9., ve 10. aylarda resen asgari işçilik farkı tahakkuk ettirilerek, idari para cezaları kesildiğini, Kurum işlemlerine yönelik yaptıkları itirazların ise Kurum İtiraz Komisyonu kararları ile reddedildiğini, öncelikle asgari işçiliğin ihale yoluyla alınmış her türlü işlerle özel bina inşaatı işlerinde uygulanacağını, müvekkili şirketin ise turizm ile iştigal ettiğini, bu nedenle asgari işçilik uygulamasının yapılamayacağını, diğer taraftan müfettiş raporunda otelin her şey dahil sistemi ile çalışan bir otel olması nedeniyle özellikle mutfak ve servis kısmında daha az işçi çalıştırılacağı hususunun değerlendirilmediğini, bazı odalarda şirket sorumluları, özel misafirler ve tur operatörleri kalmasına rağmen bütün odaların kapsama alındığını, yabancı uyruklu stajyer öğrencilerin hizmet akdine tabi işçi olarak kabul edildiğini, bu yönleriyle de müfettiş raporunun hatalı olduğunu, öte yandan işyeri kayıtlarının düzenli tutulmasına ve müfettişe sunulmasına rağmen defter ve belgeler ibraz edilmediğinden bahisle idari para cezası verilmesinin de yasaya aykırı bulunduğunu ileri sürerek 31.07.2006 tarihli müfettiş raporunun ve asgari işçilik uygulamasıyla tahakkuk ettirilen fark prim tahakkukuna yapılan itirazın reddine ilişkin Kurum İtiraz Komisyonu kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili birleşen davada; 31.07.2006 tarihli Kurum müfettiş raporu gerekçe gösterilerek prim tahakkuku yapıldığını, buna ilişkin dava açıldıktan sonra aynı rapora dayanılarak stajyer yabancı öğrenciler için yeniden ek prim ve işsizlik sigortası primi tahakkuk edildiğini, oysaki 2004 yılı 6., 7., 8. ve 9. aylara ilişkin olarak daha önce prim tahakkuk ettirildiğini ve bu dönemlerin dava konusu edildiğini, ayrıca stajyer yabancı öğrencilerin sigorta primine tabi tutulamayacağını, Kurum işleminin hatalı olduğunu belirterek prim ve gecikme zammı ile işsizlik sigortası primi ve gecikme zammına ilişkin Kurum tahakkukunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı SGK vekili asıl ve birleşen davada; 506 sayılı Kanun’un 130. maddesi uyarınca düzenlenen Müfettiş raporuna dayanılarak Kurum tarafından yapılan resen ek prim tahakkuku işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu, ayrıca davacı işveren nezdinde istihdam edilen ve davacı tarafından yabancı uyruklu stajyer öğrenci oldukları iddia edilen kişilerin karşılık esasına dayalı yabancı öğrenci statüsünde olmadıklarını, bu nedenle 506 sayılı Kanun kapsamında kabul edilmelerinin gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece Kurumun otel işyerinde asgari işçilik miktarını tespit yetkisinin yasal dayanağı bulunmadığı, 506 sayılı Kanun’un 79. ve 130. maddelerinde asgari işçilik miktarlarının hangi işkollarında ve nasıl yapılacağının gösterildiği, ancak içeriğinde otel işletmeciliği bulunmadığı, bu nedenle Kurum işleminin yerinde olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları yönünden ise 506 sayılı Kanun’un 130. maddesinde yer alan düzenlemenin kayıt dışı çalışmadan kaynaklanan prim kaybının önüne geçilebilmesi yönünden 506 sayılı Kanun’un 79. maddesindeki yöntem ve asgari işçilik oranlarıyla bağlı kalmaksızın eksik işçilik bildirimlerinde bulunup bulunmadığının tespitine olanak verdiği, bu haliyle anılan işin yürütülmesi için gerekli miktarda işçilik bildirimi yapılıp yapılmadığı, işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurların dikkate alınması suretiyle yapılacak inceleme uyarınca bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyularak Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından verilen cevabi yazıda Sosyal Güvenlik Kurumu Asgari İşçilik Tespit Komisyonu tarafından belirlenen çeşitli iş kollarına ait asgari işçilik oranlarını gösterir tebliğde otel işletmeciliğinin işçilik oranının bulunmadığının bildirildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece daha önce verilen bozma kararı doğrultusunda gerekli araştırmanın yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilince temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulmakla bozma gereklerine uygun olarak yargılama yapma ve hüküm verme zorunluluğunun doğup doğmadığı, buradan varılacak sonuca göre “otel işletmesi” işyerinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından asgari işçilik uygulaması yapılmasının kanunen mümkün olup olmadığı ve mahkemece bozma kararı doğrultusunda yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usuli kazanılmış hak denilir.
    Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından usul hukukuna ilişkin kazanılmış bir hak doğar.
    Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozma kararında gösterilen ilkelere aykırı bulunması usule uygun olmadığından bozma nedenidir.
    Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hâle sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek direnme kararı veremez, bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir yasa normu, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilirse usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararları).
    Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. B., İstanbul 2001, s. 4738 vd).
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
    Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı vekilinin ve davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararından sonra yerel mahkemenin bu karara uyması ile davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Burada usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda 506 sayılı Kanun’un 130. maddesinde yer alan düzenlemenin kayıt dışı çalışmadan kaynaklanan prim kaybının önüne geçilebilmesi yönünden 506 sayılı Kanun’un 79. maddesindeki yöntem ve asgari işçilik oranlarıyla bağlı kalmaksızın eksik işçilik bildirimlerinde bulunup bulunmadığının tespitine olanak verdiği kabul edilmeli, bu haliyle anılan işin yürütülmesi için gerekli miktarda işçilik bildirimi yapılıp yapılmadığı, işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurların dikkate alınması suretiyle yapılacak inceleme uyarınca Kurum işlemlerinin dayanağı olan müfettiş raporunda davacıya ait otel işletmesine ilişkin tespit ve belirlemeler de gözetilmek suretiyle, konusunda uzman bilirkişi kurulundan usulüne uygun yöntem ve saptamalar doğrultusunda denetime elverişli, somut verilere dayalı rapor alınıp varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
    Diğer taraftan 18.05.2018 tarihli ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile birlikte Kurum alacaklarının yapılandırılması imkânı sağlanmıştır. Kanun’un “Kesinleşmiş Sosyal Güvenlik Kurumu alacakları” başlıklı 7. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile;
    “(1) 2018 yılı Mart ayı ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahakkuk ettiği hâlde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan;
    a) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan; sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi,
    b) Bu Kanuna göre yapılan başvuru tarihi itibarıyla ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkânı ortadan kalkmamış isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi,
    c) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı,
    asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi feri alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.
    (2) 31/3/2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce Kurumca resen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edildiği hâlde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan; özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespitler sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ile bu alacaklara gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanan sürenin başlangıç tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.” düzenlemesi getirilmiştir.
    18.05.2018 tarihli ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumunun alacaklarının yapılandırılması yoluna gidilmiş, bu düzenleme ile Kurumun alacaklı olduğu gerçek ve tüzel kişilerin Kuruma olan borçlarını ödemelerinde kolaylık sağlanması amaçlanmıştır.
    7143 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme karşısında davacı tarafın da yapılandırmadan yararlanma imkânının bulunduğu göz önünde bulundurularak, davacının ilgili Kanun’dan yararlanıp yararlanmadığı hususu da açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen bu ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dosya davalısı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.12.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi