14. Hukuk Dairesi 2012/2453 E. , 2012/6534 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMES
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.04.2008 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı davada ise davacı ... tarafından davalı ... aleyhine 29.05.2008 günlü dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespiti istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 24.11.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 08.05.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı/karşı davacı vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklaması dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, karşı davacı ...’a vesayeten ..., cevap ve karşılık dava dilekçesinde satış vaadi sözleşmesinin davalı tarafından 10.05.2004 tarihinde feshedildiğini, sözleşmede gabinin söz konusu olduğunu, davalının miras payının 66.126.82 TL olduğu halde sözleşmede 1000 TL bedel kararlaştırıldığını; aynı zamanda davalının akıl zayıflığı rahatsızlığının bulunduğunu, satış vaadi sözleşmesi gabin ve hile nedeniyle feshedildiğinden sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini istemiş, asıl davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk dilinde farklı tanımlansa da gabin sözcük olarak “aldatmak” anlamındadır. Belirtmek gerekir ki, kural olarak taraflar sözleşmenin konusu ve koşullarını tayinde serbesttir. Ne var ki, bazı durumlarda taraflardan biri diğerinin içinde bulunduğu zor durumdan (müzayaka halinden), işi hafife alışından (hiffetinden) ya da toyluğundan (tecrübesizliğinden) yaralanarak onu adeta sömürebilir. İşte kanun hem dürüstlük kurallarına ve hem de ahlaka aykırı sonuçlar meydana getirecek olan bu gibi durumlarda sözleşme serbestisine bir sınırlama koymuştur. Gabine dayalı iddialarda iradeyi sakatlayan nedenler yoktur. Sınırlama aktin konusunu tayindeki serbestiye getirilmiştir. Kısaca bir tanımlama yapmak gerekirse gabin, taraflardan birinin borçlandığı edimin diğerinin ediminden açık bir şekilde fazla veya az olması durumudur.
Gabin sebebiyle aktin konusunu tayindeki serbestiye getirilen sınırlamanın kabul edilebilmesi için, aşağıda belirtilecek üç unsurun aynı anda bulunması gerekir.
1-Objektif unsur (ivazlar arasındaki açık ve aşırı oransızlık, tarafların edimleri arasındaki aşırı dengesizliği ifade eder. Aşırı dengesizliğin var olup olmadığı her olayın özelliğine göre tayin edilebilir).
2-Sübjektif unsur (zarar görenin müzayaka, hiffet veya tecrübesizlik içinde olması. Müzayaka hali, kelime olarak “darda kalmayı” anlatır. Daha çok ekonomik bir kavram olmakla beraber, kişiden kişiye değişen bir kavramdır. Hiffet (işi hafife alma) bir kişinin yaptığı işlemin muhtemel sonuçlarını düşünememesi. Belli bir konudaki eksikliğinden zarar görmesini ifade eder. Böyle bir durumda olan kişi, genele göre aldatılmaya daha elverişlidir. Karşı tarafın hilesi olmasa da bu durumda olan kişi zararına bir sözleşme yapmış kabul edilir. Tecrübesizlik ile de yapılan sözleşmeden yeterli deney yoksunluğu nedeniyle zarar görme anlatılmaktadır).
3-Gabinde önemli bir unsur da sözleşmede zarar görenin özel durumunu bilerek ve bu durumundan yararlanmak kastı ile (sömürme) sözleşmenin yapılmış olmasıdır.
Gabinin hükümleri Borçlar Kanununun 21.maddesinde gösterilmiş bulunmaktadır. Anılan bu hükme göre “mutazarrır bir sene zarfında akti feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir.” Demek oluyor ki, gabinden zarar gören dilerse sözleşme tarihinden itibaren bir yıl içinde beyanda bulunarak sözleşmenin kendisini bağlamadığını ifade edebilir ve sebepsiz zenginleşme nedeniyle de verdiklerini geri isteyebilir. Bu hak, yasanın öngördüğü sürede kullanılmadığı takdirde sözleşme her iki taraf için hükümlerini sürdürür.
Gabine ilişkin bu genel açıklamalardan ve Borçlar Kanununun 21. maddesinin öngördüğü kural belirtildikten sonra somut olaya gelince;
Dava dilekçesinde, iddianın ileri sürülüşü itibarıyla davada ehliyetsizlik dışında hile ve gabin hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Adli Tıp Kurumu raporu ile davalının hukuki ehliyeti haiz bulunduğu saptanmıştır. 21.04.2004 tarihli sözleşme davacı ... ile davalı-karşı davacı ... arasında yapılmıştır. Sözleşmede, davaya konu dört adet taşınmazdaki davalının miras hak ve hisselerinin tamamının 1000 TL (1 milyar) bedel karşılığında davacıya satışının vaat edildiği ve bedelin ödendiği yazılıdır. Sözleşmenin yapıldığı 21.04.2004 tarihinden sonra davalı Yahyalı Noterliğinin 10.05.2004 tarihli 1256 yevmiye numaralı fesih ihtarı ile sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Dolayısıyla, Borçlar Kanununun 21. maddesinde öngörülen bir senelik süre içinde akitten dönen davalı, koşulların bulunması halinde gabin iddiasına da dayanarak sözleşmenin iptalini isteyebilir.
Bütün bu anlatılanlardan sonra mahkemece yapılması gereken iş; yukarıda belirtilen kurallar doğrultusunda gabinde aranan unsurların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleyip değerlendirmek ve davayı bunun sonucuna göre bir karara bağlamak olmalıdır.
Değinilen yönlerin gözardı edilmesi ve sözleşmenin kanunun öngördüğü bir yıllık süre içinde feshedildiğinin diğer tarafa bildirilmesi gerektiği hususu gözden kaçırılarak asıl davanın yazılı olduğu şekilde kabulü, karşı davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı-davalı ..."dan alınarak davalı-karşı davacı ..."a verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 08.05.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.