Esas No: 2015/27256
Karar No: 2018/2530
Karar Tarihi: 27.02.2018
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/27256 Esas 2018/2530 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava dışı kişiler ile karışmış olduğu bıçaklı kavga sonucunda yüzünde sabit eser oluşturacak şekilde yaralandığını, kavgaya karışanların ceza mahkemesinde mahkumiyet aldıklarını, sanıklardan maddi ve manevi tazminat istemli dava açılması için davalıyı vekil tutmuş ise de davalının avukatlık hizmetini gereği gibi yapmadığından görevini ihmal etmesi nedeni ile davasının zamanaşımı nedeni ile reddedildiğini, bu nedenle zamanaşımı ile reddedilen 15.000,00 TL tutarındaki tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ve görevini ihmal etmesi nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 3.526,00 TL’nin 14.02.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm,davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-... Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı yasanın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Duruşmada tefhim edilen ve hükmün esasını teşkil eden hüküm özeti ile gerekçe arasında çelişki olması 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırıdır.
Diğer taraftan 6100 sayılı yasanın 298/2. maddesinde kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olamayacağı yukarıda belirtilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"na uygun bir biçimde yeniden düzenlenmiştir.
6100 sayılı yasanın 298/2. maddesine göre “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece karar gerekçesinde "Her ne kadar davalıya karşı doğrudan manevi tazminat istenmiş ise de davacının kişilik haklarına saldırı olmadığı, kaldı ki davalının kasıtlı bir hareketi olmadığından manevi tazminatın doğmayacağı kabul edildiğinden bu kısma ilişkin dava talebinin reddine karar verilmiştir." yazılmasına rağmen, kısa kararda ve hükümde tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm kurulmamıştır. Bu bir çelişkidir. Kısa karar-hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki yaratılması hatalı olup, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma nedenlerine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.