7. Hukuk Dairesi 2015/6191 E. , 2016/6856 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, iş akdinin davalı tarafından haksız ve geçersiz şekilde feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil, ödenmeyen ücret alacağı ve kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacı ve arkadaşlarının kanunsuz grev yaptıklarını, bu hususun noter vasıtası ve Bölge Çalışma Müdürlüğü raporu ile tespit edildiğini iş akdinin bu nedenle haklı nedenle feshedildiğini ve başka bir alacağının da bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının fazla mesailerinin bordroya yansıtılmasını ve bundan kaynaklanan ücret düşüklüğünün giderilmesini işverenden talep ettiği ancak bu talebi karşılanmayınca iş başı yapmayarak iş akdini kendisinin feshettiği ve ödenmeyen ücret alacağı bulunduğundan kıdem tazminatını hak ettiği ancak iş akdini kendisinin feshetmesi nedeni ile ihbar tazminatına hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne verilmiştir.
Taraflar arasında iş akdinin feshi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Grev hakkı 1982 Anayasamızın 54. maddesinde düzenlenmiştir. AY md. 54 uyarınca: "Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler." Bilindiği gibi uluslararası düzenlemelere uyum amacıyla 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma götürülen 07.05.2010 tarihli Anayasa değişiklikleri kapsamında 54. maddede bir takım değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda AY md. 54/7"de yer alan "Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz." hükmü kaldırılmıştır. AY md. 54"ün değişiklik gerekçesinde: "Maddeyle, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile çağdaş demokratik toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelerle bağdaşmayan, grev ve lokavt hakkına gereksiz sınırlamalar getiren, 54 üncü maddenin üçüncü ve yedinci fıkraları yürürlükten kaldırılmaktadır. Söz konusu hükümlerin kaldırılmasıyla, sendikal haklar ile grev ve lokavt hakkının kullanılabilmesi bakımından, ileri bir adım atılmış olmaktadır " ifadeleri yer almaktadır.
Belirtmek gerekir ki: AY md. 54"den anılan yasaklar kaldırılmasına rağmen 2822 sayılı Kanunda bu yönde bir değişiklik yapılmamış, ancak 6356 sayılı Yasada ise bu yasaklara yer verilmemiştir. Bununla birlikte, gerek 2010 değişikliği sonrası 2822 sayılı Kanun ve gerekse 6356 sayılı Yasanın ilgili hükümlerinin yorumu noktasında Anayasa değişiklikleri önem taşımaktadır. Zira, Anayasa değişikliği öncelikle yasa koyucunun bu konudaki iradesini ortaya koymaktadır, İrade; maddede sayılanların Anayasa metninden çıkarılmasıdır. Ancak bu noktada önemli olan husus; anayasa koyucunun yasakların uluslararası düzenlemelere aykırılığından hareket etmesi, dolayısıyla yasaklamaların Türk Hukuk sisteminde uygulanmaması gerektiğini benimsemesidir.
Anayasadaki yasakların kaldırılması ile bağlantılı olarak değerlendirilmesi gereken bir başka durum konuya ilişkin uluslararası düzenlemeler ve AY md. 90 hükmüdür. Gerek ILO gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkeme kararları ve yine Avrupa Sosyal Şartı kapsamında grevi de kapsayan toplu eylem hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda toplu eylem hakkı bir üst kavram olarak benimsenmiş olup, buna grev yanında grev benzeri protesto eylemleri, kurallı çalışma, işi yavaşlatma gibi eylemler de dahil edilmiştir. ILO denetim organları çeşitli tarihlerde verdikleri kararlarda siyasi amaçlı grev, genel grev ve sempati grevlerinin yasaklanmasını Türkiye bakımından eleştirmiş ve sendika üyelerinin menfaatlerini etkileyen konularda eylem yapma imkanının tanınması ve desteklenen grevin yasal olması kaydıyla sempati eylemlerine izin verilmesi gerekliğini belirtmiştir. ILO"nun denetim organlarına göre: grev hakkı yalnızca Toplu İş Sözleşmesinin imzalanması ile çözülebilecek endüstriyel uyuşmazlıklarla sınırlı değildir. İşçilerin grev hakkı vasıtasıyla korudukları mesleki ve ekonomik menfaatler sadece daha iyi çalışma koşulları veya mesleki nitelikteki toplu taleplere ilişkin değildir. Ayrıca işçileri doğrudan ilgilendiren ekonomik ve sosyal politika sorunları ve işletmenin karşıladığı problemlere yönelik çözümleri de içerir. Hükümetin ekonomik politikasının sosyal ve istihdama ilişkin sonuçlarını protesto eden ulusal grevin yasak olmadığına ilişkin açıklama ve grevin yasaklanması, örgütlenme özgürlüğünün ciddi ihlali niteliğindedir. ILO denetim organlarına göre dayanışma grevlerinin tümüyle yasaklanması kötüye kullanmalara sebebiyet verebilecektir. Aynı değerlendirme sempati grevleri için de geçerli olup, bu tür eylemlerin meşruiyeti grevin yasal olması şartına bağlıdır. Aletlerin bırakılması, işi yavaşlatma, oturma, aşırı kurallı çalışma gibi eylemler barışçıl şekilde gerçekleştirildiği sürece korunmalıdır. Bu eylemler ancak barışçıl olma niteliğini kaybettiği takdirde kısıtlanabilir.
Grev hakkı bakımından önemli bir diğer düzenleme Avrupa Sosyal Şartı ve denetim organı olan Avrupa Sosyal Haklar Komitesinin kararlarıdır. Avrupa Sosyal Şartının 6/4.maddesinde "grev hakkı dahil toplu eylem hakkı" düzenlenmiştir. Avrupa Sosyal Haklar Komitesi maddeyi yorumunda: grev hakkının sadece toplu iş sözleşmesi prosedürü sırasında ve bu prosedürle bağlantılı olarak kullanılamayacağını kabul etmektedir. Komiteye göre: toplu iş sözleşmesi prosedürü dışında, işçilerin iş sözleşmelerinin feshinin bildirildiği dönemde bir grup işçinin bunu önleme veya işten çıkarılanların geri alınması için yaptıkları eylemler toplu eylem hakkı kapsamında yer alır. Belirtmek gerekir ki. Türkiye Avrupa Sosyal Şartı"nın 5 ve 6. Maddelerini onaylamamıştır. Bununla birlikte, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Türkiye"ye ilişkin kararlarında Şartın ilgili hükümlerini uygulamıştır.
AlHM Türkiye aleyhinde verdiği kararda Toplu İş Sözleşmesi prosedürü ile bağlantılı olmayan 1 günlük genel grevin Hükümet tarafından yasaklanmasının ve çalışanlara disiplin cezası uygulanmasının AİHS ve Avrupa Sosyal Şartı ve ILO ile benimsenen kurallara aykırı olduğunu kabul etmiştir. Sonuç olarak, uluslararası normlar uyarınca: işçilerin ekonomik ve
sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri toplu eylem hakkına dahildir. Bu gibi eylemler salt politik nitelikte olmadıkça yasaklanamaz.
Nitekim 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda bu yasağın kaldırıldığı dikkate alındığında, temelde bir protesto niteliği taşıyan bu eylemin uluslararası normlar kapsamında toplu eylem hakkı çerçevesinde korunan bir eylem olarak değerlendirilmesi gerektiği söylenebilecektir. Uluslararası normlar uyarınca demokratik bir hakkın kullanımı şeklinde protesto eylemleri barışçıl nitelik taşıdığı takdirde ve ölçülülük ilkesine uygun olmak şartıyla yasadışı eylem olarak değerlendirilmemelidir. Anayasanın 90. maddesiyle uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde kabul edilmesinin sonucu, temel hak ve özgürlükler konusunda uluslararası normlar ile iç hukuk kuralları arasında bir çatışma olduğu takdirde uluslararası normların dikkate alınmasını gerektirir.
Somut olayda davacı iş akdinin davalı tarafından ödenmeyen işçilik alacaklarını talep etmesi üzerine feshedildiğini iddia etmiş, davalı davacı ve arkadaşlarının kanunsuz grev yaptığını bunun noter vasıtası ile tespit ettirildiğini ve iş akdinin bu nedenle feshedildiğini savunmuş, mahkemece iş yerinde meydana gelen grev ile ilgili bir gerekçe sunulmadan davacının ödenmeyen işçilik alacağı bulunduğu belirtilerek iş akdini davacının haklı nedenle feshettiği kabul edilmiştir. Davalı tarafından dosyaya sunulan ..... Noterliği 08.08.2012 tarihli 15033 yevmiye numaralı “düzenleme şeklinde tesbit tutanağı” nda ekli listede bulunan işçilerin işinin başında olmadığı ve iş yerini terk ederek, makinaları kapatıp fabrika dışına çıktıkları , fabrika önündeki yol ve kaldırımlarda oturarak iş bırakma eylemi yaptıklarının tespit edildiğinin belirtildiği ve davacının isminin bu listede bulunduğu, yine dosyada bulunan 10.08.2012 tarihli ... Kurulu tutanağında diğer tespitler yanı sıra “ 07.08.2012 tarihinde 24.00-08.00 vardiyasına gelen işçilerin işbaşı yapmadıkları, tutanak tarihinde bazı işçilerin işyeri önünde toplu olarak bekledikleri ve işverenin işbaşı teklifine uymadıkları” hususlarının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde işten ayrılış bildirgesi ile yazılı bir fesih bildirimi bulunmamaktadır. Mahkemece karar gerekçesinde bu delillerin hiç birisi değerlendirilmemiştir. Yapılacak iş tarafların dosyaya sunmuş olduğu tüm belgeler ve diğer deliller hep birlikte değerlendirilerek davacının eyleminin kanunsuz grev olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, iş akdinin işverence haklı veya haksız nedenle feshedilip edilmediği hususlarında ayrıntılı bilirkişi raporu alınarak çıkacak sonuca göre fesih konusunda bir karar vermektir. Mahkemece bu husus gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile kıdem tazminatının kabulüne ihbar tazminatının ise reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının taraflara iadesine, 23.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.