Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2017/2877 Esas 2021/4165 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2877
Karar No: 2021/4165
Karar Tarihi: 29.04.2021

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2017/2877 Esas 2021/4165 Karar Sayılı İlamı

Özet:

16. Hukuk Dairesi tarafından incelenen tapu iptali ve tescil davasında, mahkemenin esasa girilmeden davacının iktisap koşullarını değerlendirmeden reddettiği karar bozuldu. Davacının kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayandığına göre, lehine iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Bunun yanı sıra, davacının murisi ve mirasçıları yönünden belgesizden tespit ve tescil edilen tüm taşınmazların kesin olarak belirlenerek, Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki miktar sınırlamaları dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtildi. Kararda belirtilen kanun maddeleri ise şunlardır:
- 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi
- 1617 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 26.07.1972 tarihinden sonra davacı, miras bırakanı ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açtıkları tescil davaları olup olmadığının ise o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi.
(Kapatılan)16. Hukuk Dairesi         2017/2877 E.  ,  2021/4165 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
    Yargıtay bozma ilamında özetle; "Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermek için yeterli olmadığı, dava konusu taşınmazlardan 6712 parselin çevresinde bulunan 6711 ve 6715 parsellere ait hüküm dosyaları ile çevre parsellerin belirtmesine esas alınan 1938 tarih 2624, 2640, ve 2642 tahrir nolu vergi kayıtları, aynı biçimde uyuşmazlık konusu 10097 parsele komşu 10096 parsele ait hüküm dosyası ve çevresindeki parsellerin belirtmesine esas alınan 1938 tarih 3016, 3060, 3073, 3074, 3081 ve 3084 tahrir nolu vergi kayıtları ile 12486 parselin çevresinde bulunan 6103, 6104, 6131 ve 6141 parsellere ait hüküm dosyaları ile komşu parsellerin belirtmesine esas teşkil eden 1938 tarih 3627 tahrir nolu ve 6315 parselin belirtmesine esas 1942 tarih 33-1 sayılı vergi kayıtları getirtilerek keşifte uygulanmadıkları ve dava konusu taşınmazın yönünü nasıl gösterdikleri üzerinde gereği gibi durulmadığı belirtilerek, söz konusu kayıtların yöntemince uygulanması, davacı vekili eklemeli zilyetliğe dayanarak istekte bulunduğundan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmü gözönünde tutularak 1617 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 26.07.1972 tarihinden sonra davacı, miras bırakanı ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açtıkları tescil davaları olup olmadığının ise o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil dosyalarının ilgili mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları bakımından gözönünde tutulması ve sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece, davacı ve eklemeli zilyetliğine dayandığı murisi ile murisin mirasçıları yönünden aynı çalışma alanında belgesiz zilyetlik yolu ile edinilen taşınmazların toplamının 130.794,00 metrekare yüzölçümünde olduğunun belirlendiği, dolayısıyla kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile mülk edinme şartlarının davacı lehine oluştuğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. 3402 sayılı Kadastro Yasası"nın 14. maddesinde "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edileceği" hüküm altına alınmış olmakla birlikte, bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle işin esası hakkında, bir diğer ifade ile, davacı kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayandığına göre, lehine iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, iktisap koşullarının oluşuğunun anlaşılması halinde ise bu kez, yukarıda açıklanan sınırlandırılmalar yönünden değerlendirme yapılması gerekir. Bu nedenle, davacı yararına iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın doğrudan norm sınırının aşıldığı gerekçesine dayalı olarak karar verilmesi isabetli değildir. Diğer taraftan, hükmüne uyulan bozma ilamında, davacı ..." nin murisi ... mirasçıları yönünden zilyetlik araştırması yapılması gereğine değinilmiş olup, bu kişiler yönünden araştırma ve değerlendirme yapılması gerekirken, kök muris ..." nin murisi ... mirasçıları yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca; Mahkemece, öncelikle işin esasına girilerek davacı yararına iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden bir değerlendirme yapılarak bu hususta bir karar verilmeli, iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşılması halinde davacının murisi ... Tirki ve mirasçıları yönünden belgesizden tespit ve tescil edilen tüm taşınmazlar kesin olarak belirlenerek (bu kişiler adına tespit edilen tüm taşınmazların kadastro tutanakları ile hükmen tescil edilen taşınmazlara ait dava dosyaları celbedilmek suretiyle) Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki miktar sınırlamaları dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.









    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.