10. Hukuk Dairesi 2018/5151 E. , 2020/164 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ...Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM
Davacı vekili, dava dilekçesi ile özetle, davalı iş yerinin işçilerinden ..."ın yakalanmış olduğu meslek hastalığı sonucu çalışma gücünü %65 oranında kaybettiğini, sigortalının yakalanmış olduğu meslek hastalığı nedeniyle Kurum tarafından 2.200,33 TL geçici iş göremezlik ödeneği ödendiğini, 97.988,68 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını ve 421,09 TL tedavi masrafı yaptığını, kurumun toplam 100.610,10 TL zararının olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.061,01 TL"sinin onay, sarf ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş,
03.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de dava değerini sigortalının %71 oranındaki sürekli iş göremezlik derecesi üzerinden kazalıya bağlanan ilk peşin değerli gelirin kusur karşılığı olan 62.254,43 TL olarak talebini ıslah etmiştir.
II- CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortalı hakkında meslek hastalığı tanısını ve tespit edilen meslekte kazanma gücü azalma oranını kabul etmediklerini, tespit edilen iş görememezlik oranının yüksek oldğuunu, sigortalının hastalınğının ilerlemesinde sigortalının kusurunun bulunduğunu, sigara kullandığını, sağlığına özen göstermediğini hastalığın meydana gelmesinde iş yerinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davanın kabulü ile; 63.254,43 TL ilk peşin sermaye değerli gelir, geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi giderinden ibaret Kurum zararının peşin sermaye değerinin onay, geçici iş göremezlik ödeneğinin ödeme, tedavi gideri için sarf tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf yolu dilekçesinde özetle; Mahkeme kararı davalının %100 kusurla sorumlu olduğu kabul edilmeksizin, kaçınılmazlık faktörü dikkate alınarak karar verilmiş olması yönüyle usul ve yasaya aykırı olup, kararının kaldırılması, kaçınılmazlık dikkate alınmaksızın davalının kurum zararının %100"ünden sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf yolu ile dilekçesinde özetle; haksız ve hukuka aykırı karar hakkında re"sen gözetilecek nedenler de dikkate alınarak istinaf yolu ile ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
B-BAM KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesince; Tüm dosya kapsamına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, taraflarca yapılan istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı ... davalı taraf vekilleri, aynı istinaf gerekçeleriyle kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davalı silindir gömleği imali iş yerinde döküm pota tamir işlerinde dökümcü olarak çalışan sigortalının 15.09.2005 tarihinde mesleki hastalığa yakalanarak sürekli iş göremez duruma girmesi şeklinde gelişen zararlandırıcı sigorta olayında, Mahkeme tarafından hükme esas alınan ve 32 yıl formulü uygulanmak suretiyle hesap yapılan bilirkişi raporunda, davalı işverenin %89.94 kusurlu, %10.06 kaçınılmazlık ve sigortalının kusursuz olduğunun kabulü ile ıslah gibi karar verilmiştir.
506 sayılı Yasanın 26. maddesinde "İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (...) Kurumca işverene ödettirilir. (Ek cümle: 29/7/2003-4958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
Davanın, yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesi olup, bu tür davalar kusur sorumluluğu esasına dayanmaktadır. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi hükmü doğrultusunda raporda tartışılması gerekir. Kaçınılmazlıktan ise, işveren tarafından tüm bu önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza meydana gelmişse söz edilebilecektir.
Bir olayın kanuni anlamda meslek hastalığı sayılabilmesi için tek başına hastalığın ya da bedensel veya ruhsal engellik halinin varlığı yeterli değildir. Meydana gelen hastalığın görülen işle uygun illiyet bağı içinde bulunması gerekir. İlliyet bağı sorumluluğun temel öğesidir. Eğer işçinin çalıştığı işte çalışmaması hâlinde hastalığa yakalanmayacağı söylenebiliyorsa bu durumda meslek hastalığı ile yürütülen iş arasında uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilmelidir (M. Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ankara 1985, s. 125). Başka bir söyleyişle sigortalı hastalığa, gördüğü işin özellik ve niteliği veya işin yürütüm şartları dolayısıyla tutulmuş ise uygun illiyet bağı mevcuttur.
Sorumluluğun belirlenmesinde fiille sonuç arasında bulunması gereken uygun illiyet bağı kurulamaz ya da kesilir ise borçlu sonuçtan sorumlu tutulamaz. İlliyet bağını kesen sebepler başlıca üç tanedir: Mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru. Kaçınılmazlık da uygun illiyet bağını kesen sebeplerden en önemli olup mücbir sebebin bir unsurudur. Meslek hastalığının meydana gelmesinde işverenin sorumluluğu kapsamında, dış etkenler, kötü rastlantılar, teknik arıza, beklenmeyen hal sorumluluğa etkilidir.
Kaçınılmazlık kanunda tanımlanmamış ancak Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği m. 45/3’de düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre, “İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren alınması gerekli herhangi bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz edilemez.”
Kaçınılmazlığın genel bir tanımı yapılacak olursa denilebilir ki kaçınılmazlık, önüne geçmenin imkânsız olduğu veya ne kadar özen gösterirse göstersin, hangi tedbir alınırsa alınsın oluşması engellenemeyen bir durumu ifade eder. İşverenin mevzuatta yer almasa bile, iş sağlığı ve güvenliği yönünden aklın, bilimin, tekniğin gerekli gördüğü her türlü önlemi almak zorunda olduğu Yargıtayın yerleşik içtihatlarındandır. Alınması gereken her türlü tedbir objektif olarak işverenden beklenen makul tedbirler olmalıdır. Hastalığın ortaya çıkmasında kaçınılmazlığın varlığı halinde işveren ve üçüncü kişiler, belirlenen kaçınılmazlık oranında sorumluluktan kurtulacaktır.
Önemle belirtilmelidir ki iş kazalarında işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlığın etkisinin bulunup bulunmadığını irdelemek daha belirgin iken meslek hastalığı için durum daha farklıdır. Çünkü meslek hastalığı, iş kazasında olduğu gibi aniden veya çok kısa bir zaman içerisinde ortaya çıkmamakta, işin niteliğinden dolayı sürekli tekrarlanan bir sebeple veya yürütüm şartları yüzünden yavaş yavaş meydana gelmektedir. Sigortalı uzun süre aynı işi yapmakta, aynı şekilde çalışmakta, işin yürütümü ve niteliği nedeniyle belirli bir zaman sonra yaptığı işten etkilenmekte ve meslek hastalığına tutulmaktadır. Bazen aynı işyerinde çalışan ve aynı işi yapan sigortalıların birinde veya bir kısmında meslek hastalığı görülürken diğer kısmında hastalık belirtileri ortaya çıkmamakta işin niteliği ve yürütümü herkesi farklı etkilemektedir. Bu nedenle meslek hastalığının meydana gelmesinde tüm kusurun işverene ait olduğunu kabul etmek çoğu zaman hakkaniyete uygun düşmeyecek bir kısım etkenin kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekecektir. Sonuç itibariyle sigortalıda meslek hastalığının ortaya çıkması hâlinde işverenin mevzuatta belirtilen yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin, gerekli özeni gösterip göstermediğinin ve kaçınılmazlığın etkisinin titizlikle araştırılarak ortaya konulması gerekmektedir.
İşverenin kusur oranı belirlenirken işyerindeki tüm çalışma dönemi ve işyeri ortamındaki etkenlerin gözetilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca, uygulamada 32 yıl formülü olarak adlandırılan ve yer altı kömür madeni işyerlerindeki toz oranının mevcut teknolojik olanaklarla belirli bir oranın altına indirilmesinin mümkün olmadığı ve yer altı çalışma koşulları tümüyle kontrol altına alınamayacağı için, 32 yıllık bir çalışma süresi sonunda meslek hastalığı üzerinde belirli orandan kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulünden hareket eden yaklaşımın, yer altı kömür madeni işyeri dışındaki çalışmalardan kaynaklanan meslek hastalıklarına ilişkin kusur incelemesinde esas alınma olanağı bulunmamaktadır. Aksine yaklaşım, her tür meslek hastalığının oluşumunda belirli oranda kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulüne yol açacaktır. Böylesi bir yaklaşımın ise, gelişen bilimsel ve teknolojik olanaklar ile sosyal güvenliğin yöneldiği amaçla bağdaştırılma olanağı bulunmamaktadır.
Somut olaya dönülecek olursa, sigortalı silindir gömleği imali işi ile iştigal eden davalı şirkette döküm pota tamir işlerinde dökümcü olarak olarak çalışmakta olup, çalıştığı ortamda duman ve silis tozlarına maruz kalmasından dolayı mesleki pnömokonyoz hastalığına yakalanması biçiminde gelişen olayın, işverene kusur verilmesi yanında, kömür ve maden işçileri için uygulanan “32 yıl formülü”nün, burada uygulama yeri ve etkisinin bulunmadığı gözetilmeksizin düzenlenen hatalı rapor esas alınarak karar verilmesi isabetli bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler ışığında mahkemece, somut olayda yer altı işyerlerinde meydana gelen meslek hastalığında uygulanan 32 formülünün yerinin olmadığı ve davalı işyerinde sigortalının yaptığı işin özellikleri, yakalandığı meslek hastalığına yol açan etkenler, hastalığın önlenebilmesi için alınması gereken önlemler ile bunların gerçekleştirilme ve önlemlere uyum durumları göz önünde bulundurularak ve ayrıca kaçınılmazlığın da somut olayda etkisinin olup olmadığı irdelenip değerlendirilmek üzere işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan; yargısal denetime elverişli, ayrıntılı irdeleme içeren rapor alınıp; anılan işyerinde yapılan işin meslek hastalığı oluşmasına yol açan olumsuz koşullar içerip içermediği çelişkiden uzak şekilde belirlenmesi gereği gözetilmelidir.
Mahkemece yukarıda belirtilen fiili ve hukuki durumlar dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 15.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.