Esas No: 2022/3441
Karar No: 2022/5889
Karar Tarihi: 16.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3441 Esas 2022/5889 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3441 E. , 2022/5889 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ..........
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen blokenin iptali ve istirdat davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı bankanın Esenler/İstanbul şubesinde bulunan maaş hesabından Adıyaman 1.İcra Müdürlüğü'nün 2009/307 Esas sayılı dosyasında bulunan haciz nedeniyle her ay düzenli olarak 1/4 kesinti yapıldığını, davalı banka tarafından herhangi bir icra takibi yapılmadan, icra kesintisi sonrası maaşının tamamına hapis hakkı adı altında bloke konulduğunu ve kendisinden bu hususta bir rıza alınmadan maaşının tamamından davalı bankadaki başkaca borçlarına istinaden ödeme yapıldığını, davalı bankaya gönderdiği 23.09.2016 tarihli noter ihtarnamesinden bir netice alamadığını, halihazırda maaşından resmi olarak başkaca alacaklılar tarafından yapılan 1/4 kesinti sonrası zor geçindiğini ileri sürerek; davalı bankaca maaşından yapılan bloke/hapis hakkı adı altındaki kesintiye sebep olan tüm tasarruf işlemlerinin ortadan kaldırılmasını ve yapılan tüm kesintilerin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; öncelikle yetki itirazında bulunarak, davacının kredi sözleşmesinin 13. maddesi uyarınca lehine rehin/takas/mahsup hakkı verdiğini, davacının kendi kusuru ile borçlanıp alacaklıları mağdur duruma düşürdüğünü, davacının hesabından almış olduğu kesintinin tamamen sözleşmesel ve kanuni olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; her ne kadar taraflar arasındaki bireysel kredi sözleşmesinin 13. maddesinde davacı davalı bankanın rehin, takas, mahsup ve hapis hakkı olduğunu kabul ve taahhüt ettiğini beyan etmiş ise de; bu beyanın sözleşmenin yapılması sırasında müzakere edilmeden, eşit işlem koşullarına aykırı olarak ve davalı banka tarafından kullandırılacak kredinin verilmesi için yapıldığı, bu nedenle haksız şart oluşturduğu, ayrıca kesinti tarihinde Adıyaman 1. İcra Dairesi'nin 2009/307E. Sayılı dosyası bakımından yapılan takip ve haciz kararı sonucu davacının maaşının 1/4' ünün kesilmiş olduğu, bu nedenle davalı banka tarafından yapılan bloke ve kesinti işleminin belirtilen kural ve mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne, davalı banka tarafından davacının Adıyaman Gölbaşı şubesinden 06.10.2009 tarihinde kullanmış olduğu krediden dolayı maaşına konmuş olan bloke ve hacizlerin kaldırılmasına, bu kredi ile ilgili 05.10.2016 tarihinde davacının maaşından kesilen 3.022,81 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karar, davalı banka vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli 2017/(13)3-1980 E., 2021/829 K. sayılı ilamı doğrultusunda 5510 Sayılı Kanun'un 93.maddesi gereğince maaşın haczedilemeyeceği, takas ve mahsup yönünde kredi sözleşmesi kurulurken verilen muvafakatnamenin İİK'nın 83/a maddesi gereğince geçerli sayılamayacağı, davalı bankanın temerrüt ihtarı ve alacağın muacceliyet kesbetmesi ile yapılacak yasal icra takibini müteakip İİK hükümlerine göre takibin kesinleşmesinden sonra başka bir borç nedeniyle maaş üzerinde 1/4 ve üzeri haciz bulunmaması halinde, İİK 83.maddesi uyarınca davacının maaşına yönelik 1/4 üzerinden takip yapabileceği, yetki yönünden de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava; tüketici kredisi sözleşmesinden doğan borcu nedeniyle davacının maaş hesabına konulan blokenin kaldırılması ve bloke nedeniyle banka borçlarına kesilen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
Davacının, davalı bankanın Esenler/İstanbul şubesinde maaş hesabının bulunduğu, davaya konu işlemin davalı bankanın Gölbaşı/Adıyaman şubesinden 06.10.2009 tarihinde davacıya kullandırılan 18.340 TL tutarındaki bireysel tüketici kredisinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun'un 93. maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, Sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır. İİK'nın 83/a maddesindeki " 82 ve 83 üncü maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir." hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanun'un 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı Kanun'nun 93/1.maddesinde, ".... bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepleri, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK'nın 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Kanun'un 93. maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı az yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken kredi sözleşmesini imzalamıştır. Taraflarca imzalanan sözleşmenin 13. maddesi ve taahhütname ile davacının, borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği, kredi geri ödemelerinin maaş hesabından yapılmasına muvafakat ettiği açıktır. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerinin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilmediği söylenemez Bankanın sözleşme hükümlerine göre yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerekir.
Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimini tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Bu da iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz (TMK m.2).
Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince; açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine dair bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. Maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına, BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dava dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 16.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.