Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı vekili tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya ödeme emri tebliği üzerine adı geçenin yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, imzaya itiraz ettiği anlaşılmaktadır.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK.nun 170.maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise, “imza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309.maddesinin 2, 3 ve 4.fıkraları ve 310, 311 ve 312.maddeleri hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Anılan hükümde atıf yapılan HUMK.nun 308 ve devamı maddelerinde imza inkarı halinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiş, 309.maddesinin 2,3 ve 4.fıkralarında aynen, “Ehlihibre vasıtasıyla tahkikata karar verildiği takdirde, medarı tatbik olacak yazı ve ehlihibrenin tahkikatı icra edeceği gün hakim tarafından tayin olunur. Mahkeme, bu bapta, ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı, tatbike esas addedebilir. Tatbike esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da derecei kifayede bulunmadığı takdirde ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur.”düzenlemesi yer almıştır.
Görüldüğü üzere, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunmazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilmez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.
Ayrıca, yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekir.
Somut olayda, mahkemece, borçlu vekiline, borçluya ait imzaların bulunduğu resmi yerleri bildirip buralardaki belge asıllarının celbi konusunda masraf verip müzekkere yazdırması için kesin süre verildiği ve kesin süreye riayet edilmediği nedeniyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir.(HGK.nun 26/04/2006 tarih ve 2006/12-259 esas - 2006/231 sayılı kararı) Bu nedenle, yukarıda açıklanan şekilde borçluya kesin süre verilmek suretiyle sonuca gidilemez.
O halde, mahkemece, borçlunun imzaya itirazı yukarıda açıklandığı üzere yöntemince incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu itirazının reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de; Borçlunun imzaya itirazı üzerine mahkemece icra takibinin İİK"nun 170/2. maddesine göre geçici olarak durdurulmasına karar verilmediği ve imza incelemesi yapılmadığı halde, istemi reddedilen borçlu aleyhine İİK"nun 170/3.maddesine aykırı şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 07/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.