Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/16545
Karar No: 2020/4338
Karar Tarihi: 22.09.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/16545 Esas 2020/4338 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/16545 E.  ,  2020/4338 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olup, davalı Haktaş Ltd. Şti. ile davalı...vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.09.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat gelmedi, ...,... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakan babaları ...’in, dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak bir kısım davalının mirasbırakanı olan oğlu ...’e satış yoluyla temlik ettiğini, temlik tarihinde 18 yaşında olan ...’in alım gücü bulunmadığını, ...’in de anılan payı eşit şekilde davalı şirket ile davalı ...’e muvazaalı olarak devrettiğini, taşınmazın kira bedellerini ...’in almaya devam ettiğini, davalı ...’ün, ...’in işvereninin akrabası olup, davalı şirketin de ...’in tanıdığına ait olduğunu, dava konusu 2071 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 9 no’lu bağımsız bölümün kooperatif aidatlarının mirasbırakan tarafından ödenip ... adına tescil edildiğini, dava konusu 2452 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ½ payının da parası mirasbırakan tarafından ödenmek suretiyle oğlu ... adına alındığını ileri sürerek dava konusu 206 ada 9 parsel ile 2452 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ve 2071 parselde kayıtlı 9 no’lu bağımsız bölümün tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
    Davalılar ...,...,...ve ..., mirasbırakanın oğlu ...’in eş ve çocukları olup, davacıların baskısı üzerine ...’in intihar ettiğini, dava konusu 2071 parselde kayıtlı 9 no’lu bağımsız bölüm ile 2452 ada 1 parsel sayılı taşınmazları ...’in dava dışı kişilerden kendi parasıyla edindiğini, dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmazın ise çıplak mülkiyetinin mirasbırakan tarafından ...’e devredildiğini, ...’in de anne babasıyla yaşayıp onlara baktığını, ...’in borçları nedeniyle bu taşınmazı diğer davalılara sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Davalı Haktaş Ltd. Şti. ile davalı ... Okumuş, iddiaların yersiz olup, ... ile yakınlıkları bulunmadığını, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduklarını, taşınmazı satın aldıklarında satıcıya binayı tahliye etmesi için süre tanıdıklarını ve yıl başına kadar kiraları almasına rıza gösterdiklerini; aşamalarda dava konusu taşınmazı 400.000 TL bedelle satın aldıklarının resmi senetle de sabit olup satış bedelini nakten ödediklerini, bedeller arasında fark bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, dava konusu 2452 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile 2071 parselde kayıtlı 9 no’lu bağımsız bölüm yönünden mirasbırakan tarafından temlik edilmediği, bu taşınmazlar bakımından 01.04.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1927 doğumlu mirasbırakan ...’in 03.03.2014 tarihinde ölümü üzerine ve eşi ...’nin de 20.03.2014 tarihinde ölmesi nedeniyle davacı kızları Aysun, Serpin, Ayla ile 29.09.2014 tarihinde ölen ve davalılar Hanife, ..., Eslem ve Dilara’nın mirasbırakanı olan oğlu ...’in mirasçı kaldıkları, dava konusu 2452 ada 1 parsel sayılı taşınmazın dava dışı Mücella Tavlaşoğlu adına kayıtlı iken ½ payını 09.07.2009 tarihinde mirasbırakanın oğlu ...’e satış yoluyla temlik ettiği, anılan payın 15.10.2014 tarihinde ...’in mirasçıları olan bir kısım davalıya intikal ettiği, dava konusu 2071 parsel sayılı taşınmazda bulunan 9 no’lu bağımsız bölümün 08.06.1995 tarihinde kat irtifakı tesisi yoluyla ... adına tescil edildiği ve 15.10.2014 tarihinde ...’in mirasçıları olan bir kısım davalıya intikal ettiği, dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 5066 parsel sayılı taşınmazın ½ payı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken intifa hakkını üzerinde bırakarak payının tamamını 25.08.1989 tarihinde satış yoluyla 1971 doğumlu olan oğlu ...’e temlik ettiği, ...’in de anılan ½ payı 23.06.2014 tarihinde eşit şekilde 1/4’er paylarla davalı Şirket ve davalı ... Okumuş’a satış yoluyla temlik ettiği; iptal tescil isteğiyle açılan eldeki davada ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusunun, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında iptal tescil isteği olarak belirlendiği; mahkemece, dava konusu 2452 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ile 2071 parsel sayılı taşınmazda bulunan 9 no’lu bağımsız bölüm yönünden mirasbırakan tarafından yapılan bir temlik bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan adına kayıtlı ½ payın mirasbırakan tarafından oğlu ...’e temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın yalnızca davalılar tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Bilindiği üzere, hukukumuzda diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlama düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989. maddelerinin ve tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise, bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu yüzden Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke ...nun 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1.fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne var ki, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Zira, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu bakımdan, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli gözükeni değil özünde iyi niyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu kapsamda tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı"" ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; kabul kapsamındaki dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden her ne kadar bir kısım davalının mirasbırakanı ...’in temlik tarihinde 18 yaşında olup, mirasbırakan Raif’in iradesinin terekeden mal kaçırmak olduğu anlaşılmakta ise de taşınmazın 1/4’er payını ...’den satış yoluyla edinen ikinci el davalı şirket ile davalı ...’ün iyiniyetli olup olmadıkları yönünden herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, bu hususta bir gerekçe de oluşturulmadığı görülmektedir.
    Hal böyle olunca, öncelikle tarafların bildirdiği deliller değerlendirilip lüzumu halinde davacı tanıkları yeniden dinlenerek dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmazda son kayıt maliki olan davalı şirket ile davalı ...’ün iyiniyetli olup olmadıklarının tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Kabule göre ise, dava konusu 206 ada 9 parsel sayılı taşınmazda davalı şirket ile davalı ... adına kayıtlı pay oranları belirtilmeksizin ve davacıların miras paylarına ya da veraset ilamına atıf yapılmaksızın infazda tereddüt oluşturacak biçimde ½ payın tamamının iptali ile bu payın davacılar adına tesciline şeklinde hüküm kurulması da doğru değildir.
    Davalıların değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi