13. Ceza Dairesi 2019/12381 E. , 2020/3588 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; hırsızlık ve resmi belgede sahtecilik suçlarının sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/02/2013 tarih, 2012/15-1379 Esas, 2013/60 Kararı sayılı içtihadında belirtildiği üzere; hırsızlık suçunda taşınır mal zilyedinin rızası olmadan alınmakta, dolandırıcılık suçunda ise fail hileli davranışları ile mağduru aldatarak malı elde etmektedir. Sanığın basit bir yalanı aşan, içinde bulunduğu durum itibariyle mağduru yanıltacak ve kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ile ustaca sergilediği hareketinin hileli davranış olarak kabulü gerektiği anlaşılmakla, somut olayımızda sanığın baştan itibaren dolandırıcılık kastı ile hareket ederek motosikleti satın alacağı şeklindeki hileli davranışı sonucu deneme sürüşü bahanesi ile motosikleti alıp hurda pazarından uzaklaştığı mağdurun da bu duruma hileli davranışlar sonucunda buna rıza gösterdiği sanığın yaklaşık bir ay sonra sahte plaka takılı vaziyette suç konusu motosiklet ile yakalanması şeklinde gerçekleşen eylemin 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesine uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ile 5237 sayılı TCK"nın 157/1. maddesinde tanımı yapılan dolandırıcılık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK"nın 7/2. maddesi uyarınca; ""suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."" hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK"nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
3-Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 13/03/2019 tarih, 2019/1635 Esas, 2019/2590 Kararı sayılı ilamında belirtildiği üzere; sanığın kullanımında ele geçirilen şikayetçi olan mağdura ait motosiklet üzerindeki plakaya ilişkin olarak, mahkemece plaka üzerinde bulunması gerekli zorunlu unsurların bulunup bulunmadığı ve aldatma niteliğini haiz olup olmadığı yönünde herhangi bir inceleme yapılmadığı anlaşılmakla; sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, suç tarihinde yürürlükte bulunan 18.07.1997 tarih ve 23053 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 30. maddesine göre; tescil plakalarında işlemi yapan tescil kuruluşu ile plaka basım işlemini gerçekleştiren kuruluşun mühürlerinin bulunmasının, hüküm altına alınması karşısında öncelikle suça konu plakanın duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatıcı nitelikte olup olmadığının kararda tartışılması, denetime olanak verecek şekilde asıllarının dosya içine konularak sanığın eyleminin sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmaksızın eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
4-Adli emanette kayıtlı suça konu plakanın dosyada delil olarak saklanması yerine müsaderesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına, 10/03/2020 tarihinde bir nolu bozma yönünden oy çokluğu, diğer yönlerden oybirliği ile karar verildi.
(Muhalif )
KARŞI OY :
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve hırsızlık suçlarına bakan dairelerin genel kabullerine göre dolandırıcılık ile hırsızlığı ayıran en önemli ölçüt; dolandırıcılıkta müştekinin iradesi fesada uğratılmakta ve bu aldatma ile müşteki zilyetliği sanığa devretmektedir. Hırsızlıkta ise müştekiden zilyetlik habersizce alınmaktadır, devirde müştekinin rızası yoktur. Yani dolandırıcılıkta müşteki, sanığın söylediği yalanlara, hilelere kanmakta ve bunun sonucunda eşyanın zilyetliğini fesada uğrayan kendi iradesi ile teslim etmektedir. Hırsızlıkta ise müştekinin zilyetliğin devri yönünde hiçbir iradesi yoktur.
Mesela cep telefonuyla konuşacağım diye müştekiden alıp konuşuyor gibi yapıp olay yerinden ayrılmada zilyetliği devir iradesinin bulunmaması nedeniyle hırsızlık suçu oluşacağı tartışmasız kabul edilmiştir. Aynı şekilde vale hizmeti veren kişiye park etmesi için verilen anahtar ile aracın alıp gidilmesi halinde yine hırsızlık olacağı kabul edilmektetedir.
Yine müştekiden aldığı anahtarla müştekiyi indirdiği araçtan park edeyim diye manevra yapar gibi yapıp gitmede de YCGK ve daire görüşüne göre hırsızlık suçunun olduğu sabittir.
Yargıtay Yerleşik uygulamaları ve doktirinde müştekinin hataya düşürülerek veya kandırılarak aracının alınıp gidilmesi halinde 142/2-d maddesinin uygulanması gerektiği görüşleri hakimdir. Çünkü bu tür durumlarda hile ile alınan araç değil anahtardır, dolayısıyla hile ile alınan anahtar haksız elde edilen anahtardır, o anahtarı kullanarak aracı götürmede 142/2-d maddesindeki suç oluşacaktır..
YCGK yerleşik uygulamaları ve doktirin görüşleri de bu yöndedir. Mesela;
YCGK 2012/1405 esas, 2013/520 karar ve 2014/365 Esas , 2016/60 karar sayılı ilamlarıda bu yöndedir.
YCGK"nın 014/365 Esas, 2016/60 karar sayılı ilamlarıda;
“... Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kilit açmanın, haksız yere elde bulundurulan gerçek veya taklit anahtar ya da diğer bir aletle işlenmesi gerekmektedir. Haksız yere elde bulundurulan anahtar, sahibi ya da zilyedinin rıza ve haberi olmadan herhangi bir şekilde ele geçirilen anahtardır. Suçun, geri verilmek veya başka bir amaçla kullanmak için alınan gerçek anahtarla işlenmesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. ....
Nitekim öğretide de; "Haksız yere elde bulundurulan anahtar, sahibi ya da anahtarı elinde bulunduranın rıza ve haberi olmadan herhangi bir şekilde ele geçirilen anahtardır. Haksız olarak anahtarı elinde bulundurmak, sahibini hataya düşürmek veya zorla ya da hile, hatta mal sahibinin emniyetini suistimal etmek suretiyle elde etmektir. Geri verilmek üzere alındığı halde iade etmeyerek elde bulundurulan ya da çalınarak ele geçirilen anahtar buna örnek gösterilebilir. Anahtarı haksız yere elde bulundurma unsuru sahibini hataya düşürerek veya hile ile veya güveni kötüye kullanmak suretiyle anahtarın ele geçirilmesi hallerini de kapsamaktadır" şeklinde açıklamalara yer verilmektedir. (......, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, C. 3, s. 4229; ......, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Cilt 4, s. 4986; ......, Ceza Hukuku Özel Hükümleri, C. 2, s. 117; ... ..., Türk Ceza Kanunu, Cilt 2, s. 2425;......, Yeni Türk Ceza Kanunu, C. 1, s. 951; ......, Türk Ceza Kanunu Yorumu, C. 2, s. 1078; Prof. Dr. ... ......-Doç. Dr. ......, Hırsızlık, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 12, Yıl. 2008, S. 1-2, s. 794)...” şeklindedir.
Söz konusu kararlar ve genel kabul sanığın müştekinin aracının anahtarını hile ile alması ve aracı çalıp gitmesi halinde hırsızlık olacağını kabul etmektedir. Olayımızda da tüm benzer olaylarda olduğu gibi satın alacağım test sürüşü yapayım yalanıyla sanık müştekinin aracına ait anahtarı almak için hile kullanmaktadır. Bundan sonra arabanın geçici tesliminde zilyetlik devri yoktur. Zilyetlik devredilmediğine göre sanığın söz konusu aracı alıp gittikten sonra getirmeme halinde müştekinin zsilyetliğinden çıkarma sözkonusudur ve dolayısıyla haksız ele geçirilen anahtar kullanmak suretiyle hırsızlık suçu oluşur. Nitekim dairemizin benzer bir olayda motrsiklet ile tur atmak için anahtarı alıp motorsikleti götürdüğü ve geri gelmediği olayda (13.cd 2016/15462 E ) haksız ele geçirilen anahtarı kullanmak suretiyle hırsızlık oluşacağı yönünde karar vermiştir.
Söz konusu olayımızda eylemin haksız yere ele geçirilen anahtarı kullanarak hırsızlık suçunu oluşturduğuna karar verilmeliydi bu nedenle eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönünde karar veren çoğunluk görüşüne katılmıyorum...