16. Hukuk Dairesi 2012/9402 E. , 2013/1487 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olmadığı belirtilerek, davacı tarafın dayandığı C.evvel 1279 tarih 43 sıra numaralı tapu kaydının kapsamının, yöntemine uygun olarak belirlenmesi ve komşu parsel tutanaklarıyla birlikte denetlenmesi; dayanak tapu kaydının, revizyon gördüğü taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazların yakınında bulunan 430 parsel sayılı taşınmazla ilgili 1992/406 karar sayılı tespite itiraz davası dolayısıyla aynı dayanak tapunun 28.05.1949 tarih ve 55 sıra numaralı tedavül kaydına dayanıldığı ve yerinde uygulanıp kapsam tayin edildiği anlaşılan Kadastro Mahkemesine ait dava dosyasının yapılacak uygulamada göz önünde bulundurulması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın, 19.11.2001 tarihli fen bilirkişinin rapor ve krokisinde (A) harfiyle gösterilen 20.365,00 metrekare yüzölçümündeki kısmının 1/2 payının davacı ..., 1/2 payının davacı ... mirasçıları, (B) harfiyle gösterilen 13.520,72 metrekare yüzölçümündeki kısmının ise, davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro sırasında tescil harici bırakılan taşınmazların, dayanılan tapu kaydı kapsamında kaldığı belirtilerek tescili istemi ile açılmıştır. Mahkemece, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmaz bölümlerini kapsadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Davacı tarafın dayanağını oluşturan ve kadastro çalışmaları sırasında dava dışı 366, 367, 368, 372, 373, 375, 376, 377, 378, 379, 380, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387, 388, 389, 390, 391, 392, 393, 394 ve 395 parsel sayılı taşınmazlara, tedavülleri uygulanan 42.000 metrekare yüzölçümlü C.evvel 1279 tarih 43 sıra numaralı sicilden gelen Ocak 1944 tarih ve 11 sıra numaralı tapu kaydı, batısında bulunan isimsiz “dere” ve güneyinde bulunan “lebi derya” sınırı nedeniyle değişebilir sınırlı kayıtlardan olup, kayıt kapsamı miktarı ile sınırlıdır. Gerek bu dosyada yapılan keşiften gerekse dava dışı 440 ve 441 parsel sayılı taşınmazlar hakkında davalı Hazine ile davacı ... arasında görülen ve hükmen kesinleşen ... Kadastro Mahkemesinin 1987/27 Esas sayılı ilama konu dava dosyasında yapılan keşifte, kaydın kuzeyinde okunan “yol” ve doğusunda okunan “Hatipzedeler tarlası” esas alınarak belirlenen kapsama göre, tapu kaydının miktarından fazla olarak dava dışı 366, 367, 368, 372, 373, 375, 376, 377, 378, 379, 380, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387, 388, 389, 390, 391, 392, 393, 394 ve 395 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gördüğü, buna göre dava konusu fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfiyle gösterilen 20.365,00 ve (B) harfiyle gösterilen 13.520,72 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümlerinin de, hükmen kesinleşen 440 ve 441 parsel sayılı taşınmazlar gibi, tutunulan tapu kaydının miktar fazlası olan bölümde kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı taraf yararına kadastro çalışmalarının yapıldığı 1982 yılı veya dava tarihi itibariyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekir. Her ne kadar, mahallinde yapılan keşiflerde dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklarca, çekişmeli taşınmazların tarım arazisi olarak kullanıldığı belirtilmiş ise de, ziraatçı bilirkişi raporu ve dosya içinde bulunan fotoğraflardan, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, çalılık, ve makilik niteliğindeki yerlerden ve % 40 eğimli olduğu, imar-ihyasının tamamlanmadığı ve hiç kimsenin zilyetliğinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Teknik ve bilimsel rapora aykırı yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilerek davacı taraf yararına, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. ve 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleştiğinden de söz edilemez. Hal böyle olunca, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 28.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.