(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/4864 E. , 2012/6033 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 04.09.2009 gününde verilen dilekçe ile yola müdahalenin men"i istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davalılar, haksız bir elatmaları bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 25.02.2011, 07.09.2011 ve 17.10.2011 tarihli bilirkişi raporlarına gönderme yapılmak suretiyle dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan
sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Somut olayda, 699 sayılı parsel maliki olan davalıların yol kenarına beton blok yaptıkları, mevcut beton blok sebebiyle suların yol kenarındaki arktan akmadığı, taşkın yaparak davacının 683 sayılı parseli üzerinde bulunan binasına zarar verdiği yapılan keşif, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamıyla sabittir. Davanın kabulünde belirtilen nedenle bir yanılgı yoktur. Ancak;
Zararın varlığının saptanması halinde, zararı giderici önlemleri ortaya çıkarma ve bulunacak önlemlere göre zararın kaldırılmasına hükmetme hakimin görevidir. Başka bir deyişle, bilirkişi raporlarına gönderme yapılmak suretiyle hüküm tayin edilemez. Çünkü, bu gibi durumlarda taraflar yeni bazı uyuşmazlıklar içerisine düşer ve aynı konuda daha değişik davalar açmak zorunda kalabilir. Kaldı ki, HMK’nun 297. maddesinde hükmün kapsamı tayin edilmiş, hükmün nasıl kurulması gerektiği açık ve ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
Mahkemece yapılması gereken iş, gerek duyulursa yeniden keşif yapılarak ve bilirkişi görüşüne başvurularak, gerek duyulmazsa hükümde yararlanılacak olan bilirkişi raporunu düzenleyen kişiden ek rapor alınarak infaza olanak sağlayacak şekilde yeni bir hüküm kurmak ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı bu şekilde sonlandırmak olmalıdır.
Değinilen yönün gözardı edilmesi doğru olmadığından, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 30.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.