Esas No: 2022/4318
Karar No: 2022/6173
Karar Tarihi: 23.06.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4318 Esas 2022/6173 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Dava, satın alınan taşınmazın imara uygun olmaması ve ayıplı olması nedeniyle 50.000 TL tazminat talebiyle açılmıştır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, davanın reddedilmesine ilişkin kararı bozmuştur. Yapılan yeniden yargılama sonucunda, davalının tüm temyiz itirazları reddedilmiş, ancak faiz talebi hakkında mahkemece karar verilmemiştir. Bu nedenle, mahkeme kararı düzeltilerek 40.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsil edilmesine karar verilmiştir. Kararda, Türk Borçlar Kanunu'nun 117. maddesi ve muaccel borçların ihtar edilmesi gerektiği kuralı anlatılmıştır. HUMK'nin 438/7. maddesi gereğince, yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmemiştir. Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, İstanbul ili, Bahçelievler ilçesi, 1. Bölge Kocasinan Soğanlı Tabya mevki ... pafta, 1167 ada, 19 parselde kayıtlı zemin kat 2 nolu meskeni lehine kat irtifakı tesis edilmesi suretiyle davalıdan 2006 yılında 135.000,00 TL bedelle satın aldığını, davalının binanın tasdikli plan ve projeye, imara uygun olduğu yönündeki aldatıcı beyanına itibar ettiğini, söz konusu taşınmazı satın alabilmek için HSBC Bank Küçükyalı Şubesinden 105.000,00 TL bedelli kredi kullandığını, kredi talebi neticesinde ilgili banka tarafından düzenlenen ekspertiz raporunda taşınmazın krediye ve tasdikli projeye uygun olduğunun belirtildiğini, hem davalının beyanları hem de ilgili bankanın ekspertiz raporunun aynı doğrultuda olması sonucu kendisinde bir güven oluştuğunu, 2013 yılında daireyi satmaya karar verdiğinde taşınmazın krediye uygun olmadığını, zira iskanı bulunmadığını ve Bahçelievler Belediyesinin taşınmaz hakkında yıkım kararı olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak taşınmazın ayıplarını tespit ettirmek için bilirkişi raporu aldığını, bilirkişi raporunda da binanın projeye ve imar yönetmeliğine uygun olmadığının, bodrum kattaki su deposunun, antrelerin, hollerin tasdikli projeye uygunluğunun sağlanmadığının, üst kattaki açık çıkmaların plan ve projeye aykırı olduğunun, tasdikli plan ve projede bulunan kat vasfına uyulmadığının belirlendiğini, taşınmazın kaçak durumda olduğunu, bu ayıpların davalının hile ve ağır kusuru neticesinde meydana gelen ayıplar olduğunu, davalının bu ayıpları gizlediğini, bu durumda dairenin bir değerinin kalmadığını belirterek 50.000,00 TL'lik zararın taşınmazın satım tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının yapının bazı tadilat, onarım, plan ve projelerinin tanzim ve tasdik edilmesi için Bakırköy 10. Noterliği’nden 12.01.2010 tarihli muvafakatname verdiğini, tüm plan ve projeden haberdar olduğunu, aradan 3 yıl geçtikten sonra tespit yaptırdığını, her şeyden habersizmiş gibi davrandığını, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11/10/2018 tarih 2016/28276 Esas 2018/9273 Karar sayılı ilamı ile ‘‘Mahkemece, davacının satın almış olduğu bağımsız bölümün projeye aykırı olarak yapıldığını, bağımsız bölümün ayıplı olduğunu, bu ayıptan nakte ihtiyacı olduğunda satmak istediği aşamada haberdar olduğunu beyan etmiş ise de, dosya kapsamında muvafakatnamede davacının ayıplardan en geç 12/01/2010 tarihinde haberdar olduğu ancak davalıyı ayıptan dolayı sorumlu tutacak herhangi bir işlem yapmadığı bu nedenle taşınmazı mevcut haliyle kabul etmiş olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, dosya kapsamından davalının ayıbın süresinde ihbar edilmediğine yönelik bir savunması bulunmadığı, ayıp ihbarının defi niteliğinde olup, bu hususun davalı tarafından ileri sürülmesi gerektiği ve mahkemece, esasa girilerek bir karar verilmesi gerektiği halde yanılgılı gerekçe ile ayıp ihbarının süresinde olup olmadığı hususu resen dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davacının sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece,davanın kısmen kabulü ile 40.000,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş;hüküm,taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre; davalının tüm temyiz itirazlarının, davacının aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Somut olayda, davacı dava dilekçesinin 5. numaralı bendinde yukarıda açıklanan nedenlerle uğradığı zarara ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50.000,00TL’nin taşınmazın satımı tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş,mahkemece davacının faiz talebi hakkında olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar vermemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 117. maddesi uyarınca, muaccel bir borcun borçlusu ancak alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Muaccel hale gelmiş bir borçtan dolayı alacaklının herhangi bir ihtarı yok ise anılan Yasa maddesi uyarınca faize ancak dava veya takip tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
Bu itibarla mahkemece; tazminatın satım tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili talep edilmiş ise de davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği anlaşıldığından hüküm altına alınan tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, faiz talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK'nin 438/7.maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm,davacının sair temyiz itirazlarının reddine,(2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (1) numaralı bendine 40.000,00 TL tazminatın cümlesinden sonra ‘‘dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte’’ cümlesinin eklenerek düzeltilmesini, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 2.049,30 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nin geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nin 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/06/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.