Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1754
Karar No: 2018/1891
Karar Tarihi: 11.12.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1754 Esas 2018/1891 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1754 E.  ,  2018/1891 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gebze 5. Asliye Hukuk Mahkemesince dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine dair verilen 21.02.2014 tarihli ve 2013/267 E. ve 2014/118 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 02.02.2015 tarihli ve 2014/9437 E.-2015/975 K. sayılı kararı ile:
    "...Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davalı, yargı yolu ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisi açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara ilişkin davalar olarak gösterilmiştir.
    Yargı yetkisinin ise idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu belirtilmiş, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayarak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde karar vereceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, tapu tahsis belgesine dayanarak tapu iptali ve tescil kararı verilmesini istemiş olup yukarıda açıklandığı gibi idari bir işlem ve kararın iptali istenmediğinden uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerekir.
    Mahkemece, tarafların göstermiş olduğu deliller değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken olayına özgü olarak verilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararından söz edilerek idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın reddi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir..."


    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davalı vekili davada idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek yargı yolu itirazında bulunmuştur.
    Yerel mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesinin 30.12.2013 tarihli ve 2013/1810 E., 2013/2015 K. sayılı kararına göre 2981 sayılı Kanun gereğince düzenlenen tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan davalara bakma görevinin idari yargı yerinde olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda gösterilen gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 2981 sayılı Kanuna göre düzenlenen tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davaların adli yargı yerinde mi yoksa idari yargı yerinde mi görüleceği noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
    Ülkemizde yargı yolları anayasa yargısı, idari yargı ve adli yargı şeklinde üç ana grupta sınıflandırılmış olup, idari yargı; idarenin, idare hukuku alanındaki idari faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili karar veren veya bireyler ile idare arasındaki hukuki anlaşmazlıkları çözmeye çalışan yargı birimi olarak tanımlanabilir.
    2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nda, bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi ve vergi mahkemelerinin işleyişi ile ilgili genel hükümler düzenlenmiş, idari dava türleri idari yargı yetkisinin sınırı ile idare mahkemesinin görevlerinin ne olduğu açıkça belirlenmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve diğer kanunlarla verilen işlerden ibarettir.
    Şu hâle göre idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak “tam yargı” davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
    İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdare mahkemeleri yerindelik denetimi yapamazlar. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler (2577 sayılı Kanun’un 2/2 maddesi) .
    Diğer taraftan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15/1-a maddesinde adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Böylece


    kanunların açıkça adli yargıyı görevli saydığı hâller idari yargının kapsamı dışında bırakılmış; bu hâllerde davanın, davaya konu işlemin niteliğine bakılmaksızın adli yargıda görüleceği benimsenmiştir.
    Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının talebi idari işlem sonucu oluşan ve ilgilisine şahsi hak tanıyan bir zilyetlik belgesi olan tapu tahsis belgesi dayanak yapılarak tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Eldeki davada tapu tahsis belgesi verilmesine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Zira dosya içinde ... tarafından davacı ... adına düzenlenmiş olan tapu tahsis belgesi bulunmaktadır.
    O hâlde 2981 sayılı Kanun uyarınca tapu tahsis belgeli yerlerde, idarenin eylem ve işleminin tapu tahsis belgesinin verilmesi ile sona ermesi, dava konusu taşınmazın aynına yönelik kararlardan olan tapu iptali ve tescile ancak adli yargıda karar verilmesinin mümkün olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; tapu tahsis belgesine dayalı olarak hak sahibi olduğunu iddia edenler tarafından açılacak tapu iptali ve tescil davalarında adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla mahkemece yukarda belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin idari yargının görevli olduğundan bahisle “dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine” karar verilmesi doğru değildir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 2981 sayılı Kanun gereğince düzenlenen tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan davalara bakma görevinin idari yargıya ait olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Dairebozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.12.2018 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.





    KARŞI OY

    Uyuşmazlık; 2981 sayılı Yasaya göre düzenlenen tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görüleceği noktasında toplanmıştır.
    Sorunun daha iyi anlaşılabilmesi için konuya ilişkin yasal mevzuat üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır. İmar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa hâlindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzeltmek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı işlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun ile; valilik veya belediyelerce, yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve muhafazası mümkün görülen gecekonduların yasada öngörülen usul ve esaslara göre hak sahipliği belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlanmıştır.
    Anılan Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10’uncu maddesinin (a) bendinde bu kanunun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar 12’nci madde hükümlerine göre tespit ettirdikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine “tapu tahsis belgesi” verilir. Tapu tahsis belgesi, ıslah imar plânı veya kadastro plânları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder (Ek 18/5/1987-3366/4 md.). Ancak, “ıslah imar plânı veya kadastro plânları ile belirtilen alanlarda tapu tahsis belgesi yerine hak sahiplerine doğrudan tapuları verilebilir” hükmüne yer verilmiştir.
    Aynı maddenin (b) bendinde ise, hak sahibi olmadığı hâlde tapu verilen kişilerin tapularının resen iptal edileceği öngörülmüştür. Anılan Yasanın 13’üncü maddesinde tapu tahsis belgesi verilen gecekondular nedeniyle hak sahibi olanlara arsa ve hisse tahsis edilmesine ilişkin kurallara yer verilmiş olduğu, 2981 sayılı Yasa hükümlerine göre; idarenin hak sahiplerine “tapu vermek” ya da 10’uncu maddesinin (b) bendinde belirtildiği gibi hak sahibi olmadıkları anlaşılanlara verilmiş olan tapuları “resen iptal etmek” şeklindeki düzenlemelere yer verilmiştir.
    Bu yasal düzenlemelerin açıklanmasından sonra somut olaya dönüldüğünde; davacı, davasını 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatı kapsamında tapu tahsis belgesine ve bu belgenin tanıdığı hak sahipliğine dayandırmış ve belediye adına olan tapu kaydının iptaliyle kendi adına tescilini talep etmiştir.
    Bu durumda; davacının taşınmaz üzerindeki temel iddiası, gayrimenkul mülkiyetinin iktisap yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine göre değil, 2981 sayılı Yasada öngörülen hak sahipliği esasına dayandığı ve hak sahipliğinin tespiti, geri alınmasının idari usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği göz önüne alındığında, 2981 sayılı Yasadan kaynaklanan uyuşmazlığı konu edinen davanın idari yargıda görülmesi gerekmektedir (Uyuşmazlık Mahkemesinin 05.11.2012 tarih ve 2012/140-223 sayılı kararı). Uyuşmazlık Mahkemesinin bu yoldaki kararları istikrar kazanmış ve hiç sapma göstermemiştir.
    Ne var ki; Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2017 tarih ve 2017/14-1756 E., 2017/1553 K. sayılı içtihatında, 2981 sayılı Kanun uyarınca tapu tahsis belgeli yerlerde, idarenin eylem ve işleminin tapu tahsis belgesinin verilmesi ile sona ermesi, dava konusu taşınmazın aynına yönelik kararlardan olan iptal ve tescile ancak adli yargıda karar verilmesinin mümkün olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; tapu tahsis belgesine dayalı olarak hak sahibi olduğunu iddia edilen tarafından açılacak tapu iptali ve tescili davalarında adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmelidir, denmek suretiyle tam tersi bir sonuca varılmıştır.
    Oysa; Danıştay 14. Dairesinin 09.11.2017 tarih ve 2015/108 E. ve 2017/5884 K. sayılı ve benzeri içtihatlarında açıklandığı üzere; kural olarak, tapu sicilinde tescil terkin veya aynî hak tesisi gibi işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar, bu işlemlerin mülkiyet veya sınırlı aynî haktan doğması kısıtlanma ya da ortadan kalkmasına yönelik olması nedeniyle adli yargı yerinin görevine girmekle birlikte, söz konusu istemlerin, idareye verilen kamusal bir yetkiye, diğer bir ifadeyle kamu hukukuna dayanması veya bu yetkinin kullanılması sonucu tesis edilen işlemin doğal sonucu olarak ortaya çıkması, yani uygulaması niteliğinde bulunması hâlinde uyuşmazlığın, idare hukuku ilke ve esasları dairesinde değerlendirilmesi gerekir.
    Zira, davacının taşınmaz üzerindeki temel iddiasının gayrimenkul mülkiyetinin iktisap yollarına ilişkin Medeni Kanunun hükümlerine değil, 2981 sayılı Kanunda öngörülen hak sahipliği esaslarına dayandığı hak sahipliğinin tespitinin ise idari usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği açıktır.
    2981 sayılı Kanun uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, öngörülen koşullara uygunluğu saptanan ilgililere, arsa veya hisse tahsis etmek ve bunlar adına tapuya tescil ettirme yetkisine sahip olan idarelerin, sözkonusu uygulama işlemleri kamu gücüne dayalı, resen ve tek yanlı tesis ettiği işlemlerdir.
    Bu nedenlerle, yerel mahkeme direnme kararı, Uyuşmazlık Mahkemesinin sapma göstermeyen istikrarlı kararlarıyla, Danıştay 14. Dairesinin aynı yoldaki istikrarlı içtihatlarıyla uyumlu olup, adli ve idari yargı kararları arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözmekle görevli ve yetkili olan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları doğrultusunda verilen kararın usul ve yasaya daha uygun düşeceği kanaatinde olduğumdan onanması gerekirken, bozulmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılmıyorum.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi