Esas No: 2022/3869
Karar No: 2022/6432
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3869 Esas 2022/6432 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/3869 E. , 2022/6432 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 13/09/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ...geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, geçirmiş olduğu iş kazası sonrasında davalı hastanede çalışan diğer davalı doktor tarafından tedavi edildiğini, ancak yanlış tedavi nedeniyle zarar gördüğünü belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.000,00 TL maddi,10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Mahkemece, Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine (Yargıtay) Kapatılan 13. Hukuk Dairesinin ilamı ile bozulmuş, bu kez mahkemece, davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (TBK 502-506 md.). Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Keza en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altındadır. Bu nedenle de bilirkişi raporu önem kazanmakta olup, rapor taraf,
hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunmalıdır. Bilirkişi; doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişi tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakim'in de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir. (TMK.nun md. 4, HUMK.nun md. 240) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa, dava dosyasında Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan rapor alınmış, raporda sonuç olarak, ameliyatı gerçekleştiren hekime atfı kabil ihmal ya da kusur tespit edilmediği görüşü bildirilmiştir. Davacı vekilinin rapora itiraz etmesi üzerine dosya kül halinde yeniden bilirkişi raporu alınması için Adli Tıp Genel Kurulu’na gönderilmiş, Adli Tıp Genel Kurulu’nca itiraza uğrayan rapor mihvalinde rapor hazırlanarak dosyaya ibraz edilmiştir. Davacı vekili, hem Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporuna, hem de itiraz üzerine alınan Adli Tıp Genel Kurulu raporuna karşı itirazlarını içeren dilekçe vermiş ise de itirazları karşılar yeni bir rapor alınmaksızın mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan her iki rapor da incelendiğinde, davacının ameliyat öncesi durumu, ameliyata hazırlık evresinde yapılan ve/veya yapılması gereken tahlil ve tetkikler, özellikle davacının davalı ... hastaneye başvurma tarihi ile ameliyatın gerçekleştiği tarih arasında geçen zamanın sebebinin, gerekli olup olmadığı hususunun hiçbir şekilde irdelenmediği, ameliyat esnasında davalı doktor tarafından uygulanan işlem ve bu işlem sonucu davacıda kırıkların kaynamaması veyahut yanlış kaynaması sonuçlarından hangisinin vuku bulduğu ve bu sonuca davalı doktorun hatalı veya eksik eyleminin sebebiyet verip vermediği ile ameliyat ve yapılan diğer işlemlerin yerindeliği ve gerekliliği ile davacının sonradan geçirmek zorunda kaldığı ameliyatlar ve mevcut durumu gibi önemli hususlar tartışılıp açıklanmamıştır. O halde mahkemece, üniversitelerden, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi heyeti oluşturularak özellikle, konulan teşhis, bu teşhise yönelik yapılan işlemler ve yerindeliği ile davacının mevcut durumu hakkında ayrıntılı ve açıklayıcı, mahkeme, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bir rapor hazırlanmak suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı ... Hastanesinden alınıp davalıya verilmesine, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.